38. ZARİYAT SURESİ
Rahman, Rahim olan Allah'ın adıyla
- Zirveden serpilenlere,
- Yükü taşıyanlara,
- Kolayca akanlara
- İşi bölüştürenlere yemin olsun ki;
- Size vaadedilen doğrudur,
- Ve din kesinlikle gerçekleşecektir.
- Çizgiler sahibi göğe yemin olsun ki;
- Siz, çelişkili sözler içindesiniz.
- Çevrilmiş olan kimse ondan çevrilecektir.
- Devşirenler katledilsin!
- Onlar derinlikler içinde dalgındırlar.
- Din günü hangi günmüş sorarlar.
- O gün, ateşte yanacaklardır.
- Tadın yaktığınız ateşi işte bu acele istediğinizdir!
- Sakınanlar cennetler içinde ve gözelerdedirler.
- Yetiştirici'lerinin onlara verdiklerini almaktadırlar, onlar önceden güzellik yapanlardı.
- Gecenin azında dinlenirler.
- Onlar seherlerde örtünmeyi dilerler
- Ve mallarında isteyenin ve yoksunun hakkı vardır.
- Yerde ayetler vardır ikna olanlar için
- Ve nefslerinizde, görmüyor musunuz?
- Sizin rızkınız da, size vaadedilen de göktedir.
- Göklerin ve yerin Rabb'i / Yetiştirici'si için o, sizin konuşmanız kadar gerçektir.
- İbrahim'in ikramda bulunduğu konukların olayı sana gelmedi mi?
- Hani, eve girip "Selam!" dediler ona. O da; "Selam" dedi. "Tanınmadık bir topluluksunuz."
- Belli etmeden ehli'nin-ailesinin yanına gidip semiz bir dana getirdi.
- Onu onlara yaklaştırdı: "Yemez misiniz" dedi.
- Onlardan korktu. "Korkma!" dediler ve onu bilge bir oğlan ile müjdelediler.
- Karısı şaşkınlık içinde ellerini yüzüne vurarak: "Yaşlı bir kısırım ben!" dedi.
- "Rabb'in / Yetiştiricin' böyle buyurdu" dediler. Hakim O'dur, Alim O'dur.
- "Ey gönderilenler; asıl amacınız nedir?" dedi İbrahim.
- "Biz suçlu / mücrim bir topluma gönderildik" dediler.
- "Çamurdan taşları onların üzerine salmak için
- Rabb'inin yanında savurganlar için belirlenmiş olan"
- Oradan müminleri / Allah'a güvenenleri çıkardık.
- Orada teslim olanlardan bir ev dışında kimseyi bulamadık.
- Ve orada acı tadıştan korkanlar için bir kanıt bıraktık.
- Açık bir araç ile Firavuna gönderdiğimiz Musa'da da.
- Firavun; ekibine döndü ve: "bu bir büyücüdür veya mecnun / cinlerin etkisindedir" dedi.
- Sonunda firavunu tuttuk ve ordusuyla birlikte akan suda boğduk. Tam o anda kendini kınıyordu.
- Üzerlerine soyu kesen rüzgarı saldığımızda, Ad için de...
- Üzerine geldiği hiçbir şeyi döküntü yapmanın dışında bırakmadı o.
- "Belirlenmiş zamana kadar metalanın / geçinin!" dendiğinde Semud için de...
- Rab'lerinin emrinden uzaklaşmışlardı. Sonra bakarken onlar, yıldırımlar onları alıverdi.
- Ne kalkabildiler, ne de yardım edildi.
- Önceden Nuh'un toplumunu da... Onlar yoldan çıkmış bir toplumdu.
- Göğü Biz ellerimizle bina ettik ve genişletiyoruz.
- Yeri Biz döşedik, ne güzel donatıyoruz.
- Anlarsınız diye her şeyi zevceyn / eş olarak yarattık.
- Allah'a firar edin. Ben size açık bir uyarıcıyım.
- Allah ile birlikte başka bir ilah edinmeyin. Ben size O'ndan açık bir uyarıcıyım.
- İşte böyle; kendilerinden öncekilere elçilerden biri gelmemiş olsun, sözleri sadece "büyücü" ya da "mecnun" oldu.
- Bunu bir tavsiye mi yaptılar tarih boyunca birbirlerine? Hayır! onlar azmış bir toplumdur.
- Onlardan ayrıl, bundan dolayı sen kınanmayacaksın.
- Hatırlat! Zikir ile / Kur'an ile... Zikir ile hatırlatma müminlerin menfaatinedir.
- Cini ve insanı sadece Bana kulluk için yarattım.
- Onlardan ne bir yiyecek istiyorum, ne de Ben'i doyurmalarını.
- Kuşkusuz Allah Rezzak'tır, Kuvvet Sahibi Metin'dir.
- Yanlış yapanların payı arkadaşlarının payı gibi olacaktır, acele etmesinler.
- Veyl olsun kafirlere / gerçeği kapatanlara vaadedildikleri günde.
Ayetlerin Te'vil Bağlantıları ve Kavramlar
Zariyat 1-4; Göklerin-yerin yaratılışı, Büyük Patlama'dan itibaren geçen süreci anlatıyor.
"zerva" > "zirve", "ziraat" kelimeleri bu kökten... Serpiştirmek, tohumu havadan atmak...
"zirve"; bir şeyin en üstü demek.
"Zirveden serpilenler"... Nedir bu? Başlangıçta Rabb'imiz evreni patlatıyor. Bu patlayışta serpintiler oluşuyor, tanecikler... ve bunların gözle görüldüğü falan yok. Kur'an-ı Kerim'de "zerre", "heba" geçer. Maalesef ki Kur'an'da bu kelimelerin tümü "toz" diye çevriliyor; yaklaşık 7-8 ayet var böyle, hepsine "toz" demişler. Kelimeler ayrıysa anlam da farklıdır. "zerre", "heba", "zariya" ifadelerinin ne alakası var? Bunlar birbiriyle aynı anlama gelemez. Dolayısıyla bunu yaparak hakikatin üstünü örtüyorsunuz. Bu bir küfür biçimidir, Allah'ın ayetlerinin bir kısmını gizlemiş olursunuz bilerek ya da bilmeyerek. Girmeyin bu topa, çok zor bir iş.
Elimizdeki Türkçe'de bu kelimenin karşılığını bulmak o kadar zor ki... Tarih boyunca bu çeviri işi ile uğraşanlar -buna tefsiri de karıştırıyorlar maalesef, yorum yapa yapa ilerliyorlar- hakikatin üstünü örtmüşler. Her bir cümle ayettir, kanıttır işarettir; "nefslerinde, göklerde, yerde nice ayetler vardır" diyor. Şimdi bu ayetleri anlatıyor, açıyor, detaylandırıyor. Üstünü örttüğünüz zaman bilim insanlarının bunu bulması zor oluyor. Hele ki müslümanlar açısından bu yolda çaba harcayanlar o kadar az çıkıyor ki... Bilime düşman bir toplum oluşuyor. Oysa; gökler-yerdeki ayetler ile Kur'an ayetleri aynı kaynaktan gelir. Göğü yeri yaratan kitabı da indirendir, uyum içinde olmalı.
"Zirveden serpiştirilenler"; çok büyük bir patlama var, 3-20 dakika içerisinde inanılmaz bir şekilde ilk atom çekirdekleri oluşuyor nötron-protonla. Müthiş bir dağılma var ve devam ediyor bu.
"Fe-l hamilati vikran" > "vikr", "vekar" ağırbaşlı...
"vekara"; 500 ve üstü koyun sürüsünün ağır hareket etmesi
"Yükü taşıyanlara" > nedir bu yük? + elektrik - elektrik yükü... Yük taşıyor bunlar.
"Fe-l câriyati yusran" > "cereyan"; akıntı... Elektrik demek aynı zamanda. Ne beklersiniz? Bir insanın yükü arttıkça hızı yavaş namaz mı? Ama tam aksini söylüyor Rabb'imiz ve bu yeni kanıtlandı. Merkez, yerçekimi kuvveti, gravitasyon... Bütün bunları yan yana koyduğunuz zaman müthiş bir hıza kavuşursunuz yük arttıkça. Yükü taşıyor, parçalanma başlıyor, zerreler dağılıyor ve bu zerreler gözle görülen şeyler değil. Dolayısıyla o yüzden burada da kullanılan "zariyat" tır. Bir üst noktadan patlıyor.
Hud 7: "O'nun arşı su üzerindeydi." Evrenden önce de bir şey var, hiçbir şey yoktan değil. "halk"; varı yararak var etmek.
"zariyat"; balık ağları vardır. "serpme" denir ona, yukarıdan aşağı düşer
"ziraat" da buradandır, ziraatçiler de toprağa tohumları serpiştirir.
"Fe-l mukassimâti emran" > "işi bölüştürenler"... Kararlılar var, kararsızlar var, beklemedeler. Yıldızlar sönüyor, yıldızlar doğuyor. Her ölüm bir diriliş. Çöküş ve oluş iç içedir. Ölümler hayatları getirir. Hayatlar ölüme sürüklenir. Yıldızlar için de böyledir, galaksiler için de böyledir. Bu "emri taksim eden" birileri var. Elektrik ve mıknatısın oluşumu artı ve eksi yüklerin yüklenmesi, kolayca akması, enerjiyi paylaştırmasını anlatıyor. Bu yaratılış, başka bir şey değil. Evren yok, arş su üzerinde ve yaratılış başlıyor. 95 milyar ışık yılı yarı çapta bir evrenden bahsediyoruz. Ve Rabbimiz bize öyle güzel anlatıyor ki... Neymiş sorun; bilimle örtüşmesi, bilimi takip...
Araf 32: "Bilenler topluluğu için ayetleri ayrıntılı kılarız"
Zariyat 14; "el" takısı ile belirlenmiş 4 dişi çoğundan bahsetti. Sistematik bir hareket var, bu evrenin sistemidir.
Zariyat 5: "size vaat edilen doğrudur."; "Yaratılışı anlatıyorum, siz bunu bulduğunuzda hayretler içinde kalmayacak mısınız?" Diyor.
Enfal 22. "Onlara Allah'ın ayetleri tilavet edildiğinde bu onların güvenini artırır."
Zariyat 6: "Ve inneddîne le vâki'un" > Din gerçekleşecek, bir vakıadır. Gerçekleşecek olan da "Hesap Günü"dür (yevmiddin)
Zariyat 6 > Vakıa 1, Hac 65
Hac 65: "ve yumsikus-semâe en 'teka'a' 'ale-l arḋi"
"tekaa"; düşmek, olmak, varmak... Kök anlamı bu.
Hac 65: "Gök yere 'düşmesin' diye tutan O'dur."
Gündeme düşmek, orta yere düşmek... Bir oluş, çıkış var orada.
Zümer 68: "O gün göklerde yerde kim varsa düşük bayılacak"
Zariyat 7: "ves-semâi żâti-l hubûḳ" (çizgiler sahibi göğe)
Zariyat 7 > Tarık 11, Buruc 1
Tarık 11: "ves-semâi żâti-r rac3" (dönüşler sahibi göğe)
Buruc 1: "ves-semai zatil buruc" (burçlar sahibi göğe)
Zariyat 8: "Siz çelişkilerle dolu sözler içindesiniz"
"ihtilaf"; "muhalefet" vs derler ya: iki veya daha fazla insanın anlaşmazlığı zıtlığı...
Zariyat 8 > Bakara 213, Al-i İmran 19, Casiye 17
152 yerde geçer.
Zariyat 9: "Çevrilmiş kimse ondan çevrilecektir "
"ifk"; çevrilmiş kimse demektir. Başkalarının sözüne kulak veriyor, sonra vazgeçiyor, sonra bir başkasının sözünü dinliyor. Budur bu, sürekli dönüyor. Kararsız, bir şekilde dolaşıyor.
Zariyat 10: "Devşirilenler katledilsin"
"kutile" > "kutile-l insan"da der (Abese 17) "kahrolası" diye çevirirler, yahu kardeşim öyle çevirme. Hiç çevirme, öyle bırak. "Katil, maktul" kelimeleri var; "kutile" diyor burada. "Kahhar, kahir" ediyor mu? Yok öyle bir şey, ekleme.
İnsanı kim öldürür, insanın canını esas kim alır?
Al-i İmran 145: "Allah'ın izni olmadan hiç kimse için ölmek yoktur"
"izni" de anlamıyoruz. "çağrı" demek. "Çağrısı olmadan"... "ezan" da buradan gelir.
Allah oraya çağırırsa meleklerini çağırsa, dese ki: "Alın bunun canını" kim almış oluyor canını, senin katilin kim ya? Ölümü Yaratan değil mi?
Mülk 2, Yunus 56, Mümin 68, Necm 44
"harrasun"; meyvelerin toplanması için kullanılan sopa, devşirme... Bu insanlar n'apıyor? Neden "devşirilenlere" kızdı?
Bunlar önden geleni alıp, dünya metaını alıp sonra ahireti bırakanlar... Bunlar dünyayı devşirir. Önden olanı kabul edip sonra olanı reddederler.
Zariyat 10 > Kıyamet 13, 20, 21, İnsan 27, Zümer 8
Zariyat 11: "Onlar derinlikler içinde dalgındırlar." (Elleżîne hum fî ġamratin sâhun)
"sâhun" > Maun 5: "Elleżîne hum 'an salâtihim sâhun" (Onlar namazlarını önemsemezler)
"ġamra": derin su
Bunlar derin bir dalgınlık içindedirler. Ne güzel oyalanıyorlar, kaptımışlar eşyaya kendilerini. Ne aldın, ne verdin, ne oldu, ne bitti... Rabb'ini hatırlayan yok, garibanı hatırlayan yok. İsteyeni ve mahrumı hatırlayan hiç yok.
Zariyat 12: "Din günü hangi günmüş sorarlar."
Zariyat 12 > Vakıa 56, Mearic 26, Muddessir 45, İnfitar 15-17, Saffat 20, Mutaffifin 11, Meryem 39, 95
Zariyat 17: "Gecenin azında dinlenirler"
"kalilen" > "Gecenin pek azı" falan değil, "gecenin azında"
"yehce'un"; "hec'": yemek sonrası dinlenilen yere denir.
"yehce'un"; bunlar yemek sonrasında çok az dinleniyorlar.
Müzzemmil 2: "Gece kalk"
Yemek yiyorlar, sonra kısa bir uyku uyuyup gece kalkıyorlar. Sonra seher vakitleri örtünme istiyorlar.
Zariyat 18: "Onlar seherlerde örtünme dilerler"
"ġafr": örtmek... "el Ġafur" olan Allah... E biz ne isteriz O'ndan?
Şuara 82: "Din günün hatamı örtmesini umduğum O'dur"
Zariyat 18 > Şuara 82, Al-i İmran 17
Al-i İmran 17: "Onlar sabredenler, sadıklar, boyun eğenler, infak edenler ve seherlerde örtünme dileyenlerdir."
Zariyat 19: "Onların mallarında isteyenin ve yoksunun hakkı vardır."
"mahrum" > Yoksun, ulaşamayan, söyleyemeyen, çekinenler...
Bakara 273: "Onlar istemekten ar ederler, bilmeyenler zengin zanneder."
Zariyat 19 > Mearic 24-25
Mearic 24-25: "Mallarında belli bir hak vardır, isteyenler ve yoksunlar için"
Sosyal yapıdan bahsediyor, muhteşem bir şey. İsteyen ve isteyemeyende hak varsa, o yeryüzü bütün insanlara nimet olarak sunulmadı mı? Allah: "Versenize, niye paylaşmıyorsunuz" diyor. "Niye kendisini servet sahibi kıldıklarım daha alttakilerle paylaşmıyor ki müsavi olsunlar?"
Zariyat 20-21: " Yerde ayetler vardır ikna olanlar için ve nefslerinizde, görmüyor musunuz?"
Rabb'imiz bizleri yeryüzü ayetlerine ve nefs ayetlerine yöneltiyor; "Nefsine bakmayacak mısın?" Demek ki bakılabiliyormuş, yok diyorlar ya.
"basiret" > En'am 104: "Rabb'inizden size görüntüler (besair) geldi"
Burada indirilmiş ayetler ile yaratılmış ayetlerin basiret olduğunu, görüntü olduğunu "Görmüyor musunuz" diyerek söylüyor.
En'am 104: "Kim görürse kendi lehine, kim körlük ederse kendi aleyhine olur"
Ne birleşti? Zariyat 21 > En'am 104
İndirilen ayetler ile yaratılan ayetlerin tümüne "besair" basiret / görüntü diyor Allah. Demek ki göz hem Kur'an'a bakacak, bakarken (nazardır o) görecek, hem nefsinde olanı görecek, hem göklerde - yerde olana bakacak / onu görecek. Bunları birleştirdiğinde te'vili tamamlayacak inşAllah!
Zariyat 22: "Sizin rızkınız da, size vaadedilen de göktedir."
Hepsi ayrı ayrı bilimdir. "Sizin rızkınız" ve "Size vaadedilen"... Bu 2 şey birbirinin zıddıdır. "vaat" burada risklidir. Biri sunum / ikram, birinde tehdit var. Bunlar da gökteymiş. Peki gökte bize rızık var mı şu an? Nerelere gittik? Birkaç gezegene indik, uzak bakışlar sergiledik. Ay'a indik. Gittikçe yaşanabilir yerler arıyoruz. Rabb'imiz diyor ki: "Bulacaksın, gökte rızık alacaksın"
Eğer "gökten" deseydi ki: "Gökten su indirdik" gibi ayetler var (Kaf 9, Nahl 10 vs). Ama burada "rızkınız göktedir" diyor. "Gökten" ve "gökte" farklı. Ki "sema" da anlaşılmıyor "sema, es sema, semavat, sebe semavat" vs, bu kavramların rakamlarla, özel isimle bağlantısı vs çok az kişi çalışıyor. Te'vil yok, atan atana, tutan tutana... Böylece ortada din min kalmıyor.
Demek ki; yeni gezegenler, bir yerlerde bizim işimize yarayacak rızıklar bulmak Kur'an ışığında mümkün. Nasıl olacak?
Çeviriyi doğru yap, senden sonrakiler bir ayet bile senden doğru çeviri görse üzerine gider onun. Belki bulacak. Çalışma yok, ontolojiye bakmak, temel bilimler; astronomi, matematik, fizik, kimya yalan... 3000 - 5000 insanın çalışma alanı... Oysa ayet: "İkna olanlar için yerde ayetler var" dedi. "alimler için" demedi.
Zariyat 24: "İbrahim'in ikramda bulunduğu konukların olayı sana gelmedi mi"
Zariyat 24-32 > Tekvin 18:9-12
"misafir" olmaz. "sefer" kelimesi yoktur orada.
"haber" değil, vakıa değil, "hadis" der; "Aralarındaki konuşmanın olay sana gelmedi mi". Diyorlar ki: "niye böyle soruyor ki Rabb'imiz? Şimdi anlatacaksa gelmedi mi?" Yahu Tevrat'ta var. Kur'an kendinden öncekileri tasdik eden bir kitap, Tevrat'ta geçiyorsa n'apıcaz?
Zariyat 24 > Naziat 15, Ġaşiye 1, Taha 9: "ke-l etake ḣadiṡ"
İbrahim'in meleklerle karşılaşması; önce İshak'ın müjdesi, sonra Lut kavminin azabının haberi... Nerede bu?
Hud 69-71, Hicr 51-58, Ankebut 32
Zariyat 31: "Kâle fe mâ ḣaṭbukum eyyuhel murselûn?"
"ḣaṭbukum" > "ḣatbe"; hatip, hutbe, hitabet... Kök anlamı:
"ḣıṭbe"; ellerin içinde yakılan kına... Araplarda nişanlı kızlar ve erkekler ellerine kına yakarlar, izdir o.
İbrahim nebi o işaretten, kınadan anlıyor ki asıl mesele, bu kadar kalabalık bir delikanlı grubu (önlerine buzağı koymasından belli) Rabb'inden gelmiş, "Sizin amacınız nedir" diye soruyor. "Oğul müjdelemek için bu kadar kalabalık gelmenize gerek yoktu."
Zariyat 31 > Kasas 23, Taha 95: "ḣaṭbukum"
Zariyat 33: "Çamurdan taşları onların üzerine salmak için..."
Fil 4: "hicareten min siccil" > "Pişmiş çamurdan işaretli taşlar"
Zariyat 37: "Ve orada acı tadıştan korkanlar için bir kanıt bıraktık."
Zariyat 37 > Ankebut 38
Zariyat 38: "Açık bir araç ile firavuna gönderdiğimiz Musa'da da..."
"sultan" > "delil" diye çeviriyorlar. "sultan" delil demek değildir.
İbrahim 22: "Benim üzerinizde bir sultam yoktu" Araç yok. Güçlü bir araç demektir.
Rahman 33: "Ey insan ve cin toplulukları, sultansız siz yeryüzünün çevresinden çıkıp gidemezsiniz."
Zariyat 40: "Sonunda firavunu tuttuk ve ordusuyla birlikte akan suda boğduk."
"fil yemmi" > "teyemmüm" oradan gelir, suya niyetlenip toprakla abdest almak...
Zariyat 40: "Tam o anda kendini kınıyordu"
Zariyat 40 > Yunus 90-92, Nisa 17-18
Son nefesle imanlı ölecekmiş... Sünnilerin son nefeste iman edebiyatlarını da bitiriyor Nisa 18; hepimiz için geçerli: firavun için de, benim için de...
Araf 156, Meryem 15, 33
Zariyat 43: "Belirlenmiş zamana kadar metalanın / geçinin dendiğinde Semud için de..."
Zariyat 43 > Hud 65
Zariyat 46: "Önceden Nuh'un toplumunu da... Onlar yoldan çıkmış bir toplumdu."
Zariyat 46 > İbrahim 9
Zariyat 47-48: "Göğü Biz ellerimizle bina ettik ve genişletiyoruz. Yeri Biz döşedik, ne güzel donatıyoruz."
"es sema" dediyse tümünü kapsar.
"feraşnâ" > "mefruşat"; yaymak...
Zariyat 47-48 > Şems 5-6, Kaf 6-7, Enbiya 30-31
Zariyat 55: "Hatırlat, hatırlatma müminlerin menfaatinedir"
"ez Zikr"; Kur'an'ın isimlerinden...
Zariyat 55 > Gaşiye 21
"zikir": "doğru bilgi" demek değildir; "hatırlatmak" demektir. Sürekli buna vurgu yapıyor Rabb'imiz. Biz bir söz verdik, bu içimize işlenen ontolojik bir kod. Bir yavru annesini takip eder gibi Rabb'imizi ararız.
Araf 172-174!!!
Kur'an'ın "bilgi" olması başkadır. Kur'an'ın "ilim" olduğu, hatta "ilimden az bir şey" olduğu ayetleri vardır:
Ra'd 37, Al-i İmran 61, Bakara 145, Kasas 80, İsra 85
Zariyat 56: "Cini ve insanı sadece Bana kulluk etsinler diye yarattım."
Kulluk budur; kullanımını açmaktır. "Ben varlığımı sadece Allah'a kullandırırım."
En'am 162: "De ki; benim salatım, mensekim, hayatım, ölümüm varlıkların Yetiştirici'si olan Allah içindir."
Tevbe 111: "Allah, güvenenlerin canlarını ve mallarını karşılığında cenneti vermek üzere satın almıştır."
Karar kulundur.
Necm 39: "İnsana yaptığından başkası yoktur."
Rum 9: "Allah onlara zulmetmez, fakat onlar kendilerine zulmediyorlar."
Nahl 33: "Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlar."
Kehf 56: "Onlar ayetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri alay konusu ederler."
Enbiya 2: "Ancak onlar eğlenerek dinlerler."
Zariyat 57: "Onlardan ne bir rızık istiyorum, ne de Ben'i doyurmalarını."
Niye ya Rabb'i?
- Zariyat 58: "Allah Rezzak'tır, Kuvvet Sahibi Metin'dir."
O Kaviyy'dir, Kuvvetin Sahibi'dir O. Metin; sonsuz direnç var O'nda. Ne açlık hisseder, ne uyku tutar. Hiçbir şeyin doyumuyla ilgili Allah'a bir şey sunamazsın.
Bütün ibadetlerinizi kendiniz için yaparsınız. Ayet bunu anlatıyor. "Ben'i doyurmaya kalkmayın. Ben sizi doyuruyorum."
Hac 37: "Onların ne etleri, ne de kanları Allah'a ulaşır; O'na ulaşacak olan sizin sakınmanızdır."
Zariyat 15: "Sakınanlar cennetler içinde ve gözelerdedirler."
Fatır 15: "Ey insanlar, hepiniz Allah'a fakirsiniz / muhtaçsınız. Allah Gani'dir, Hamid'dir."
İbrahim 8: "Musa dedi ki; siz ve yeryüzünde kim varsa hepsi kafir olsa da Allah Gani'dir, Hamid'dir."
İsteği yok, ihtiyacı yok, hiçbir konuda açlığı yoktur.
"Ben Rabb'imi mutlu ettim." Ya bir git be kardeşim, çocuk çocuk konuşuyorsun. Mutsuzdu da sen mi mutlu ettin? Sen insansın, duygularla yaşıyorsun. Allah'ı duygulara katma, hayalperest bir ilah oluşturma.
Bakara 169: "Şeytan size kötülüğü, çirkinliği ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemeyi emreder." Kur'an'dan çıkma.
Zuhruf 44: "Sen ve toplumun ileride bu kitaptan sorgulanacaksınız."
Zariyat 59: "Yanlış yapanların payı arkadaşlarının payı gibi olacaktır, acele etmesinler."
"zenube": sakilerin, su taşıyanların herkese verdiği pay.
Zariyat 60: "Veyl olsun kafirlere vaadedildikleri günde."
"veyl" > Bakara 79, Maun 4, Zuhruf 65, Murselat 37, Tur 11, Mutaffifin 1
0 Comments
Yorum Gönder