NESH-TASDİK İLİŞKİSİ; TEVRAT VE İNCİL BOZULMAMIŞTIR!
Hepimiz bu durumlardan bir zamanlar geçtik, geçiyoruz. Kur'an ile Tevrat'ın, Kur'an ile İncil'in arasında türlü ihtilaflar olduğu (yanlış çeviri ve tefsirlerden ötürü) iddialarına kapılırız. Çoğunlukla bunun için sevmesek de Kur’an’ın bile değiştirildiğini iftira edebilen oryantalistlerin bu kitaplara bakışına itibar ederiz. Kur'ancıların bu hipotezde olması ise gayet saçmadır. Çünkü bu kişiler Kur'an'a güvendiğini söyleseler de Kur'an'ın Tevrat ve İncil ile ilgili ayetlerine pek itibar edemezler, genelde önkabullerden ötürüdür bu.
Halbuki bu "bozulma" iddiasına itibar etmemiz için Kur'an'da bunu söyleyecek ayetler olması gerekmez mi? Ancak Kur'an'da bunu göremiyoruz. O zaman Kur'an'ın dediği şekilde meseleye bakmamız gerekir.
İmanın Şartları Arasında Kitaplara İman
İmanın (güvenin) şartlarını bilirsiniz, bilmeyenler için de imanın şartları ayetlerini verelim:
Bakara 177: Yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz etkili iyilik değildir. Ama etkili iyilik: Allah'a, Ahiret Günü'ne, meleklere, kitaplara ve nebilere güvenmek; malını sevdiği halde onu yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolun oğluna, yardım isteyenlere, boyunduruk altında olanlara vermek; namazı tam kılmak, zekatı vermek, söz verdiği zaman sözünü yerine getirmek, sıkıntıda, zorlukta ve felakete uğrama durumunda sabretmektir. İşte bunlar, özü sözü doğru olanlardır ve işte bunlar, sakınanlardır.
Bakara 285: Resul, Rabb'inden kendisine indirilene güvendi, mü'minler de. Hepsi; Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine güvendiler: "Biz, O'nun elçilerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabb'imiz! Bizi ört, dönüşümüz ancak Sana'dır." dediler.
Nisa 136: Ey güvenenler! Allah'a, elçisine ve elçiye indirdiği kitaba ve daha önce indirilmiş kitaplara güvenin. Kim, Allah'ın, meleklerinin, kitaplarının, elçilerinin ve Ahiret Günü'nün gerçeğini örterse; o, çok derin bir sapkınlığa düşmüştür.
Ayetler son derece açıktır. Bizden istenen iman şartlarından birisi kesinlikle “kitaplara iman”dır. Bu kitaplar da ismi zikredilen Kur’an, Tevrat ve İncil’dir. Bu kitaplara iman Allah'ın emridir. Aması maması da yoktur ayetlerde; "bir zamanlar indiğine" de değil, bizzat "içeriğine iman" emredilir. Bu Kur'an'ın insanların ellerinde olanı tasdik ettiğini de söylüyor. Peki üzerinde çok uğraşılan, Türkçemizde de kullandığımız bu “tasdik” kavramı nedir?
Tasdik Kavramı
Kavram “SdK” صدق doğru demektir; fiil olan tasdik de “doğrulamak” demektir. Doğrulamak derken insanlar “yanlışını düzeltmek” şeklinde kavramı tahrif etmektedirler. Bu kavram onu anlatmaz. Yanlışını düzeltip doğrusunu koymak, onarmak şeklindeki kavram “sahih, tashih” şeklindeki صحح kökünden gelir. Ama tasdik direktman “onaylamak, doğru kabul etmek” anlamındadır. Kur’an’dan önceki kitapların onaylanması ile ilgili tüm ayetlere bir bakalım, acaba geleneğin ve diğer grupların düşündüğüne hizmet edecek bir ayet bu kavramlardan çıkar mı?
“Ellerinin Arasındakileri, Yanındakileri Tasdik Eder” Ayetleri
Bakara 41: Yanınızdakini tasdik edici olarak gönderdiğimize iman edin. Onu küfredenlerin ilki siz olmayın. Ayetlerimi az bir değere değişmeyin. Ve Ben’den sakının.
Bakara 89: Onlara, Allah katından yanlarındakini tasdik edici bir kitap gelince; daha önce Allah'tan kafirlere karşı üstünlük kazanmak için böyle bir şey istedikleri halde, onlara bildikleri şey gelince bu kez onun üstünü örttüler. Allah'ın laneti, gerçeği örtenlerin üzerinedir.
Bakara 91: Onlara, "Allah'ın indirdiklerine iman edin." denildiğinde, "Biz, ancak bize indirilene iman ederiz." dediler. Ve ondan başkasını kabul etmezler. Oysa O, yanlarındakini tasdik eden, hak bir kitaptır. Onlara de ki: "Madem güveniyordunuz, ne diye daha önce Allah'ın nebilerini öldürüyordunuz?"
Bakara 97: De ki kim Cibril'e düşmansa bilsin ki o, onu iki eli arasındakileri tasdik edici olarak Allah'ın izni ile senin kalbine çokça indirdi. Müminler için bir hidayet ve müjde olarak.
Bakara 101: Ne zaman onlara, Allah'tan, yanlarındakini tasdik edici bir elçi gelse, Kitap Ehli'nden bir grup, sanki hiç haberleri yokmuş gibi, elçinin getirdiğine sırt çevirirler.
Al-i İmran 3: Ellerinin arasındakileri onaylayan Kitap'ı hak olarak sana indiren O'dur. Tevrat'ı ve İncil'i de O indirmişti.
Al-i İmran 39: O, mihrapta namaz kılarken, melekler: "Kesinlikle Allah, seni Yahya ile müjdeliyor. O, Allah'tan gelen kelimeyi tasdik eden, toplumuna öncülük yapan, kendisine hasır olan, iyilerden bir nebi olacak." diye seslendiler.
Al-i İmran 50: "Ben, size Rabb'inizden, elinizin altında bulunan Tevrat'ı tasdik edici olarak ve daha önce size haram kılınmış bazı şeyleri helal kılmak için bir ayetle geldim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin."
Al-i İmran 81: Hani Allah, nebilerden kesin söz almıştı: "Size, kitap ve hikmet verdim; şimdi yanınızdakini tasdik eden bir resul geldiğinde, ona kesinlikle güvenecek ve yardım edeceksiniz." "Bunu kabul ettiniz mi? Bu önemli görevi/ısr yükünü yüklendiniz mi?" demişti. "Kabul ettik." dediler. Allah: "Öyleyse tanık olun, Ben de sizinle birlikte tanık olanlardanım." dedi.
Nisa 47: Ey kendilerine kitap verilenler! Bazı yüzlerin azalarını silip, arkaları gibi dümdüz yapmadan veya Cumartesi/dinlenme ashabını lanetlediğimiz gibi sizi de lanetlemeden önce yanınızda bulunanı doğrulayıcı olarak indirdiğimize iman edin. Zira Allah'ın hükmü mutlaka gerçekleşir.
Maide 43-48: İçinde, Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde, nasıl olur da sana hüküm verdiriyorlar? Sonra da o hükümden döneklik ediyorlar. Onlar, aslında güvenmiş değiller. Kesinlikle Biz, doğru yola iletici ve ışık olan Tevrat'ı indirdik. Müslüman nebiler, Yahudilere onunla hükmeder. Rabbaniler ve ahbar da Allah'ın kitabından ezberletilmiş olmasından dolayı, ona tanıklık ediyorlardı. Öyleyse siz insanlardan değil, Ben’den ürperin. Benim ayetlerimi az bir bedele değişmeyin! Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir. Ve Biz, onda, onların üzerine yazdık: "Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralamalarda kısas vardır." Artık kim onunla tasadduk ederse o, onun için bir kefarettir. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir. Onların ardından, Tevrat'ı tasdik edici olarak, Meryem oğlu İsa'yı gönderdik. Biz ona, içinde hidayet ve nur bulunan, Tevrat'ı tasdik eden, sakınanlar için hidayet ve öğüt olan İncil'i verdik. İncil ehli, Allah'ın onda indirdiği ile hükmetsinler. Ve kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıklardır. Biz sana, ellerinin arasında olanı onaylayan ve onun üzerine çardak olan bu Kitap'ı hak olarak indirdik. O halde, aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Ve sakın sana gelen hakkı bırakıp onların hevalarına uyma. Ve Biz, sizin her biriniz için, bir şeriat ve yöntem belirledik. Allah dileseydi, sizi tek tip bir topluluk yapardı. Ancak sizlere verdiği ile sizi sınıyor. O halde hayırlarda yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Allah, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri bildirecektir.
En’am 92: Bu, anakenti ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve ellerinin arasındakileri onaylayan kutlu bir Kitap'tır. Ahirete iman edenler, buna da iman ederler. Ve onlar namazlarını korurlar.
Yunus 37: Bu Kur'an, Allah'tandır; başkası tarafından iftira edilmiş değildir. Aynı zamanda ellerinin arasındakileri tasdik eder ve Kitap'ı ayrıntılı olarak açıklar, içinde belirsizlik yoktur. Âlemlerin Rabb'indendir.
Yusuf 111: Ant olsun ki; onların kıssalarında sağlıklı düşünen temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. Bu iftira edilmiş bir hadis değildir. Lakin ellerinin arasındakileri onaylayan, her şeyi ayrıntılı olarak açıklayan ve aynı zamanda güvenen topluluklar için bir yol gösterici ve bir rahmettir.
Fatır 31: Sana Kitap'tan vahyettiğimiz, ellerinin arasındakileri tasdik edici olarak gerçektir. Kesinlikle Allah, Haberdar Olan'dır, Her Şeyi Gören'dir.
Ahkaf 30: "Ey kavmimiz! Kesinlikle biz, Musa'dan sonra indirilen ve ellerinin arasındakileri onaylayan; gerçeği ve dosdoğru yolu gösteren bir kitap dinledik." dediler.
Saf 6: Hani Meryem oğlu İsa: "Ey İsrailoğulları! Ben, elinizdeki Tevrat'ı doğrulayan ve benden sonra gelecek olan, ayırıcı özelliği “ahmed” olan bir resulü müjdeleyen Allah'ın resulüyüm." demişti. Fakat onlara açık belgeler getirince, onlar: "Bu, apaçık bir büyüdür." dediler.
Kasas 48-49: Ne var ki onlara hak gelince: “Musa’ya verilen gibi ona da verilseydi olmaz mıydı?” dediler. Oysa ki Musa’ya verilenleri de, daha önce örtmediler mi? “Bunlar, birbirine destek olan iki sihir.” dediler. Kesinlikle biz hepsini örtenleriz.” dediler. De ki: “Eğer doğru söyleyenlerdenseniz, Allah’ın katından, o ikisinden daha doğru yola ileten bir kitap getirin de ben de ona uyayım.”
“muṡaddiḳan limâ beyne yedeyhi”, “muṡaddiḳan limâ me’akum”, “muṡaddiḳan limâ me’ahum” gibi ifadeler net bir şekilde “ellerinin arasında olan, yanlarında olan ne varsa tamamını onaylar” demektir. Bu bağlamdaki ayetler Tevrat ve İncil’in otomatikman Kur’an tarafından onaylandığını gösterir.
Tevrat ve İncil Nedir, Kur’an’da Nasıl Geçer? Günümüzdeki Metinler Kur’an’ın Bahsettiği Metinler Midir?
Tevrat
“el Tevrât” olarak Kur’an’da 16 ayette toplam 18 kez geçer. Hemen geçtiği ayetleri inceliyoruz:
Al-i İmran 3: Ellerinin arasındakileri onaylayan Kitap'ı Hakk olarak sana indiren O'dur. Tevrat'ı ve İncil'i de O indirmişti.
Al-i İmran 48: Allah, Ona Kitap’ı, Hikmet’i, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek;
Al-i İmran 50: Ben, size Rabb’inizden, elinizin altında bulunan Tevrat’ı tasdik edici olarak ve daha önce size haram kılınmış bazı şeyleri helal kılmak için bir ayetle geldim. Allah’tan sakının ve bana itaat edin.
Al-i İmran 65: Ey Kitap Ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysaki Tevrat da İncil de ondan sonra indirildi. Bunu akletmiyor musunuz?
Al-i İmran 93: Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in kendisine haram kıldıklarının dışında bütün yiyecekler İsrailoğulları’na helaldi. De ki: “Eğer doğru söylüyorsanız, haydi Tevrat’ı getirin ve tilavet edin.”
Maide 43: İçinde, Allah’ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde, nasıl olur da sana hüküm verdiriyorlar? Sonra da o hükümden döneklik ediyorlar. Onlar, aslında inanmış değiller.
Maide 44: Kesinlikle, Biz, içinde doğru yola iletici ve ışık olan Tevrat’ı indirdik. Müslüman nebiler Yahudilere onunla hükmeder. Rabbaniler ve ahbar da Allah’ın kitabından ezberletilmiş olmasından dolayı, ona tanıklık ediyorlardı. Öyleyse siz insanlardan değil Ben'den sakının. Benim ayetlerimi az bir bedele değişmeyin. Ve Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir.
Maide 46: Onların ardından, Tevrat’ı tasdik edici olarak, Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Biz ona, içinde hidayet ve nur bulunan, Tevrat’ı tasdik eden, sakınanlar için hidayet ve öğüt olan İncil’i verdik.
Maide 66: Eğer onlar, Tevrat’ı, İncil’i ve Rabb’lerinden kendilerine indirileni gereğince uygulasalardı, hem üstlerinden hem de ayaklarının altından yiyeceklerdi. İçlerinde muktesid bir toplum var. Ve onlardan çoğu da kötü işler yapıyorlar.
Maide 68: De ki: “Ey Kitap ehli! Tevrat’ı ve İncil’i ve Rabb’inizden size indirileni gereğince uygulamadığınız sürece inancınızı sağlam bir temele oturtmuş olmazsınız.” Yemin olsun ki, Rabb’inden sana indirilmekte olan şey, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü elbette artırır. O halde gerçeği örtenlere üzülme.
Maide 110: Allah, “Ey Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üzerinde olan nimetimi hatırla.” diyecek. Hani seni Kutsal Ruh ile güçlendirdik ki insanlarla beşikte ve yetişkinlikte konuşuyordun. Ve hani sana Kitap’ı, Hikmet’i, Tevrat’ı ve İncil’i öğrettik. Ve hani Ben’im iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yaratıyordun ve ona üflüyordun, Ben’im iznimle hemen kuş oluyordu; kör olarak doğanı ve abraşı Ben’im iznimle iyileştiriyordun. Ben’im iznimle ölüleri çıkarıyordun. Hani İsrailoğulları’nı senden uzaklaştırdım. Hani onlara apaçık kanıtlarla geldiğinde, onlardan kâfir olanlar, “Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir.” dediler.
A’raf 157: Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları ummi nebi rasule tabi olurlar. O ki, onlara ma’ruf olanı buyurur ve onları münker olandan alıkoyar ve temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar, zahmet ve sıkıntı veren şeyleri onlardan kaldırır, onlardan bağları çözer, ona iman eden, ona saygı gösterenler ve ona yardım edenler ve ona indirilen nura tabi olanlar işte kurtuluşa erenler bunlardır.
Tevbe 111: Allah, kendi yolunda savaşarak ölen ve öldüren mü’minlerin; canlarını ve mallarını Cennet karşılığında satın almıştır. Bu, Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da gerçek olan bir vaadidir. Allah’tan daha iyi ahdinde duran kim olabilir? O halde, O’nunla yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte azim başarı budur.
Fetih 29: Muhammed, Allah’ın resulüdür. Onunla beraber olanlar, gerçeği örtenlere karşı sert, birbirlerine çok merhametlidirler. Onları; rükû ederken, secde ederken ve Allah’tan bağışlanma ve hoşnutluk isterlerken görürsün. Onların belirtileri, yüzlerindeki secde izleridir. İşte bunlar, onların Tevrat’taki özellikleridir. İncil’deki örnekleri de, filizini yarıp çıkaran, sonra onu güçlendirerek kalınlaşıp, gövdesi üzerinde yükselen ekin gibidir. Bu, ekincilerin hoşuna gider. Allah, gerçeği örtenlere, onlarla üzüntü vermektedir. Allah, inanıp salihatı yapan kimselere bağışlanma ve büyük bir ödül sözü vermiştir.
Saf 6: Hani Meryem oğlu İsa: "Ey İsrailoğulları! Ben, elinizdeki Tevrat'ı doğrulayan ve benden sonra gelecek olan, ayırıcı özelliği “ahmed” olan bir resulü müjdeleyen Allah'ın resulüyüm." demişti. Fakat onlara açık belgeler getirince, onlar: "Bu, apaçık bir büyüdür." dediler.
Cum’a 5: Kendisine Tevrat yükletilip de, onu yüklenmeyen kimselerin durumu, kitap yüklü eşeklerin durumudur. Allah’ın ayetlerini yalanlayan toplumun düştüğü durum ne kötüdür. Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez.
İncil
İncil, "el İncil" olarak toplam 12 ayette geçer. İnceliyoruz:
Al-i İmran 3: Ellerinin arasındakileri onaylayan Kitap'ı Hakk olarak sana indiren O'dur. Tevrat'ı ve İncil'i de O indirmişti.
Al-i İmran 48: Allah, Ona Kitap’ı, Hikmet’i, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek;
Al-i İmran 65: Ey Kitap Ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysaki Tevrat da İncil de ondan sonra indirildi. Bunu akletmiyor musunuz?
Maide 46: Onların ardından, Tevrat’ı tasdik edici olarak, Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Biz ona, içinde hidayet ve nur bulunan, Tevrat’ı tasdik eden, sakınanlar için hidayet ve öğüt olan İncil’i verdik.
Maide 47: İncil ehli, Allah'ın onda indirdiği ile hükmetsinler. Ve kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıklardır.
Maide 66: Eğer onlar, Tevrat’ı, İncil’i ve Rabb’lerinden kendilerine indirileni gereğince uygulasalardı, hem üstlerinden hem de ayaklarının altından yiyeceklerdi. İçlerinde muktesid bir toplum var. Ve onlardan çoğu da kötü işler yapıyorlar.
Maide 68: De ki: “Ey Kitap ehli! Tevrat’ı ve İncil’i ve Rabb’inizden size indirileni gereğince uygulamadığınız sürece inancınızı sağlam bir temele oturtmuş olmazsınız.” Yemin olsun ki, Rabb’inden sana indirilmekte olan şey, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü elbette artırır. O halde gerçeği örtenlere üzülme.
Maide 110: Allah, “Ey Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üzerinde olan nimetimi hatırla.” diyecek. Hani seni Kutsal Ruh ile güçlendirdik ki insanlarla beşikte ve yetişkinlikte konuşuyordun. Ve hani sana Kitap’ı ve Hikmet’i ve Tevrat’ı ve İncil’i öğrettik. Ve hani Ben’im iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yaratıyordun ve ona üflüyordun, Ben’im iznimle hemen kuş oluyordu; kör olarak doğanı ve abraşı Ben’im iznimle iyileştiriyordun. Ben’im iznimle ölüleri çıkarıyordun. Hani İsrailoğulları’nı senden uzaklaştırdım. Hani onlara apaçık beyyinelerle geldiğinde, onlardan kâfir olanlar, “Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir.” dediler.
A’raf 157: Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları ummi nebi resule tabi olurlar. O ki, onlara ma’ruf olanı buyurur ve onları münker olandan alıkoyar ve temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar, zahmet ve sıkıntı veren şeyleri onlardan kaldırır, onlardan bağları çözer, ona iman eden, ona saygı gösterenler ve ona yardım edenler ve ona indirilen nura tabi olanlar işte kurtuluşa erenler bunlardır.
Tevbe 111: Allah, kendi yolunda savaşarak ölen ve öldüren mü’minlerin; canlarını ve mallarını Cennet karşılığında satın almıştır. Bu, Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da gerçek olan bir vaadidir. Allah’tan daha iyi ahdinde duran kim olabilir? O halde, O’nunla yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte azim başarı budur.
Fetih 29: Muhammed, Allah’ın resulüdür. Onunla beraber olanlar, gerçeği örtenlere karşı sert, birbirlerine çok merhametlidirler. Onları; rükû ederken, secde ederken ve Allah’tan örtünme ve hoşnutluk isterlerken görürsün. Onların belirtileri, yüzlerindeki secde izleridir. İşte bunlar, onların Tevrat’taki özellikleridir. İncil’deki örnekleri de, filizini yarıp çıkaran, sonra onu güçlendirerek kalınlaşıp, gövdesi üzerinde yükselen ekin gibidir. Bu, ekincilerin hoşuna gider. Allah, gerçeği örtenlere, onlarla üzüntü vermektedir. Allah, güvenip salihatı yapan kimselere örtünme ve büyük bir ödül sözü vermiştir.
Hadid 27: Sonra onların izleri üzerinde artarda resullerimizi gönderdik. Ve Meryem oğlu İsa’yı gönderdik ve ona İncil’i verdik. Ona uyan kimselerin kalplerine şefkat ve merhamet koyduk. Allah’ın rızasını kazanmak için uydurdukları ve fakat gereği gibi de uymadıkları ruhbanlık Biz’im buyruğumuzdan kaynaklanmış değildir. Onlardan iman edenlere ödüllerini verdik. Ne var ki onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdi.
Tevrat ve İncil Hakkında
Bu ayetlerin tümünü okuduğumuzda Tevrat ve İncil üzerine hiçbir olumsuzluk söylenmediği bir yana; bu kitapları Allah'ın indirdiği, bu kitapların içinde hidayet ve nur olduğu, bu kitapların içinde Allah'ın hükmünün olduğu, Kur'an'ın bu kitapları onayladığı, bu kitapların tümüne uyulmadıkça ve uygulamadıkça insanların hiçbir temelinin olamayacağı, doğru yol üzere olamayacağı söylenmektedir.
Tevrat ve İncil’in Kur’an ile ortak sıfatları vardır:
- “el Zikr” (Hatırlatma) > Hicr 9, Enbiya 7, 24, 105, Nahl 43, Yusuf 109
- “el Kitab” > Bakara 53, 87, Al-i İmran 48, Nisa 153, 171, Maide 43-48, 110, En’am 91, 154, Hud 17, 110, İsra 2, Meryem 51, Müminun 49, Furkan 35, Kasas 43, 48-49 Secde 23, Mümin 53, Fussilet 45, Ahkaf 12, 30, Hadid 16
- “huden, nur, rahmet” (yol gösterici, ışık, merhamet) > Bakara 2, 97, Al-i İmran 3-4, Maide 44, 46, En’am 91, Araf 154, Yusuf 111, İsra 2, Nahl 89, 102…
Kur'an'a rağmen bu ısrarınız niye? Çelişkili görünen yerlerden dolayı mı? Kur'an'ın içinde de çelişkiliymiş gibi algılanan yerler var ama hikmet metodu ile yani ayetler arası bağlantıların doğru takip edilerek okunmasıyla bir sıkıntının olmadığı görülüyor değil mi? Aynı sistem Tevrat ve İncil'de de var. Bu kitaplar gayet iyi bilindiği gibi Eski ve Yeni Ahit olarak hristiyan geleneğin isimlendirdiği kitaplardır.
- Tevrat, 39 sureden oluşur, bu sureler kendi içlerinde baplara, onlar da ayetlere ayrılır. Musa nebiden Malaki nebiye kadarki nebilere inen vahiylerin ve onların kıssalarının toplamını ihtiva eden sistemli bir kitaptır. “Tevrat” kelimesinin sonundaki dişi çoğul olan -t eki ve "el" takısı da bize bunu gösterir. Tevrat yanlış anlaşıldığı sadece Musa'ya inen kısımdan ibaret değildir. O kısmın adı Tora yani Tevra'dır. Yasa demektir, Tevrat'ın ilk 5 suresidir. Musa'nın Yasası olarak da bilinir, Kur'an'da da "Musa'nın Kitabı, El Kitab, Musa'ya Verilen, Doğruluk Rehberi" diye geçer (İsra 2, Ahkaf 32, Enam 91, 154, Hud 17, 110, Mümin 53, Secde 23, Furkan 35). Diğer sureler ise Musa nebinin vefatından itibaren İkinci Tapınak dönemine kadarki İsrailoğulları ve nebilerin kıssalarından, o dönem nebilere inen vahiylerden ve Zebur'dan oluşur. Orijinal metnin büyük kısmı İbranice olup, çok az bir kısmı da Aramca'dır (Aramca bölümler Ezra 4:8-6:18 arası, Ezra 7:12-26 arası, Daniel 2:4-7:28 arası ve Yeremya 10:11'dir).
- İncil de Yunanca "evangelion" kelimesinin Arapçalaşmış halidir. Bu da İncil'in Yunanca indiğinin Kur'an tarafından tasdik edildiğini bize gösterir. Bu yüzden İncil'in Aramca orijnalinin olduğunu söyleyen iddialar asılsızdır, zandır, gerçeği yansıtmamaktadır. İncil'in orijinali Yunanca'dır. Aramca metni yoktur, ama Aramca çevirisi vardır, ismi de Peshitta'dır. İncil "müjde" demektir, İsa nebinin müjdesini anlatır. 27 sureden oluşur. İlk 4'ü "4 İncil" diye bilinen İsa nebinin kıssasını anlatan, farklı havari ve kâtiplerin muhkem-müteşabih kuralına uygun şekilde yazıya geçirdiği vahiylerdir. Sonrasındakiler İsa'nın çarmıhı ve dirilmesinden sonra havari resullerle devam eden vahiylerdir. Tartışmaların büyüğü de buralarda kopmaktadır. İncil'in diğerlerinden ayrılan özelliği, İsa nebi ölüp dirildikten sonra vahyin yazıya geçmesidir. Çünkü İsa Mesih'tir, Allah'ın kelimesidir (Al-i İmran 45, Nisa 171). Bu yüzden onun risaleti zamanında dünyada yaşadığı dönemde yaptığı ve söylediği her şey vahiydi. Üstelik Mesih olarak görevi vardı (Mezmurlar 22, Yeşaya 53) Bu yüzden İncil'in vahyi, risaleti ve tilaveti; İsa nebinin kısa süren risaletinden, çarmıha gerilip dirilmesinden ve Allah'ın katına yükselmesinden sonra (Nisa 157, 158; çarmıh meselesi başka yazılarda işlenecek) görevlendirilen ve kendilerine vahyedilen havariler aracılığıyla (Maide 111) yapılmıştır. Ki Kur’an’da İncil’in İsa’ya “indirildiği” geçmez, “verildiği” (Maide 46, Hadid 27) ve “öğretildiği” (Al-i İmran 48, Maide 110) söylenir. Bu çok önemli bir detaydır. İncil ile birlikte Allah'ın vahyi İsrailoğullarının dışına çıkmıştır. O dönem coğrafyaya en sağlıklı şekilde yayılması için dilinin de vahyin indiği yerde “lingua franca” olan ve İncil inmeden çok önce Tevrat’ın çevrildiği Yunanca (Grekçe) olması manidardır. Bir noktada Pavlus da tartışılmaktadır. Ancak Pavlus iman ettikten sonra bu dine bir şey karıştırmamış, asla teslis diye bir şeyi getirmemiştir; yeni bir din kurmamıştır, Allah'ın var olan dinini yaymıştır. Muvahhid bir resul olarak İncil ile muhatap olmuştur, vahyin İsrailoğulları dışındaki halklara tilavet edilmesinde Allah tarafından görevlendirilmiştir (Galatyalılar 2:7-9). Pavlus konusuna da başka günlerde detaylı değiniriz inşAllah.
Nasih Mensuh Nedir? Nasıl Yanlış Anlaşıldı ve Doğrusu Nedir?
Nesh Kavramı
Nesh; نسخ nsx köküne sahiptir. Türkçemize de "nüsha" şeklinde geçmiş olup bir şeyi kendisinden sonra gelen bir şeyle bertaraf etmek demektir (Müfredat). Kopya etmek, fotokopisini çıkarmak, yürürlüğü değiştirmek şeklindedir. Silmek demek değildir. Silmek kelimesi Kur'an'da yine Türkçede kullandığımız "af" kelimesiyle belirtilmektedir. Nsx kökünden ifadeler toplam 4 ayette geçmektedir.
Nesh Ayetleri, Allah Ayetlerinin Nasıl Nüshasını Çıkarır
Bakara 106: Biz bir ayeti nesh eder veya unutturursak, yerine ya daha hayırlısını ya da aynısını getiririz. Bilmez misin, her şeye bir ölçü koyan Allah’tır.
A’raf 154: Öfkesi geçince Musa levhaları aldı, onlardaki nüshada Rabb’lerine karşı gelmekten korkanlar için bir hidayet ve bir rahmet vardı.
Hac 52: Senden önce gönderdiğimiz her rasul ve nebi, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine bir şeyler katmak istedi. Fakat Allah, şeytanın kattığı şeyleri nesh eder. Sonra Allah, Kendi ayetlerini muhkem kılar. Ve Allah, Her Şeyi Bilen’dir, En İyi Hüküm Veren’dir.
Casiye 29: “İşte bu, yüzünüze karşı gerçekleri ortaya koyan amel defterinizdir.” Kesinlikle Biz, bütün yaptıklarınızın nüshasını çıkardık.
Bakara 106 ayeti Kur'an-Tevrat, Kur'an-İncil, Kur'an-Kur'an, Tevrat-İncil bağlantılarında muhkem ayettir. Allah bu kitapların ikili üçlü ilişkilerinde hükümlerinin ve ayetlerinin fotokopisini ya hayırlısıyla/kolaylaştırıcı olarak, ya da aynıyla çıkarır. Kitapların indirilmesinde çok kilit bir husustur bu. Nesh için Bakara 106'nın müteşabihleri:
Ala 18-19: Bu Kur'an önceki sayfalarda da vardır, İbrahim'in sayfalarında ve Musa'nın.
Nahl 101: Allah neyi indireceğini çok iyi bildiği halde, bir ayetin yerine başka bir ayeti koyduğumuzda sana şöyle dediler: “Sen bir iftiracısın”. Hayır, onların çoğu gerçeği bilmiyorlar.
Maide 48: Biz sana, ellerinin arasındaki Kitap'ı tasdik eden, onun üzerine çardak olan/muheymin bu Kitap'ı hak olarak indirdik. O halde, aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Ve sakın sana gelen hakkı bırakıp onların hevalarına uyma. Ve Biz, sizin her biriniz için, bir şeriat ve yöntem belirledik. Allah dileseydi, sizi tek tip bir topluluk yapardı. Ancak sizlere verdiği ile sizi sınıyor. O halde hayırlarda yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Allah, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri bildirecektir.
Ala 18 çok kritiktir. Bu ayet bazı tevil gruplarının da yanlış anladığı bir ayettir. "Bu Kur'an önceki sayfalarda var" der, "önceki sayfalar bu Kur'an'da var" demez. Dolayısıyla neden Tevrat ve İncil'in Kur’an'dan daha kalın, birçok noktada daha detaylı olduğunu anlayamayan bazı te’vil âlimlerine bu ayet cevap verir. Çünkü o te’vil alimleri bu basit bağlantıyı göremedikleri için Maide 15’te Muhammed resulün “el Kitab’dan gizlenen şeylerden bazılarını affetmesi/silmesi, ümmeti sorumlu tutmaması” meselesini “Tevrat içinde olup Kur’an’da olmayan bazı ifade ve emirlerin aslında Tevrat’a sonradan eklendiği veya bunların çeviri hatası (!) olduğu” gibi alakasız ve yanlış şeylere çekmektedirler. Dolayısıyla şunu çok net anlarız ki Kur'an; Tevrat'ın, İncil'in Allah tarafından fotokopileri çekilerek, değişerek gelmiş, yeni hükümler ile donanmış ve kıyamete kadar insanlar için dini açıdan tam, net, yeterli ve açıklanmış bir kitap olarak elimizdedir. Bu açıdan dini meseleleri anlamak için bazı iddia sahiplerinin aksine "Tevrat'tan Kur'an'a gelmek"te bir sorun olmaz. Sadece Kur’an'dan sorumluyuz (Zuhruf 43-44), ancak önceki kitaplara zaten Kur'an içerisinde bile referans veren Rabbimiz bizi önceki kitaplara imandan da sorumlu tutacak, çünkü bu da Kuran'da emredilir (Bakara 177, 285, Nisa 136).
Müheymin Kavramı Nedir?
Maide 48 'de gördüğümüz "müheymin" kavramı bırakın sünnileri ve Kurancıları, tevil âlimlerinin bile çoğunun büyük yanılgıda olduğu bir noktadır.
kökü همن "hmn" çardak demektir. "muheymin" ise bir şeyleri çardak gibi bünyesine alıp toplayarak koruyan demektir. Sadece 2 ayette geçer: Haşr 23 ve Maide 48. Haşr 23'te Allah'ın esması (el Muheymin), Maide 48'de de Kur'an'ın sıfatıdır.
Bu kavram üzerinden önceki kitaplara insan sözü karıştırıldığı iddiası ve iftirasında bulunulmuştur. Bu iddiaya göre Kur'an "Muheymin" özelliğiyle önceki kitaplardaki "insan sözünü" düzelterek (!) Kur'an'da doğrular. Bir defa kelimenin anlamında düzeltme olmadığını gördük. Te'vil sistemi mezhepçi, Kurancı, hatta bazı te'vil alimlerinin de bu iddialarını reddetmektedir.
Kur'an'da sadece bu ayette Muheymin Kur'an için geçer. Önceki kitaplara imana etki edecek kadar önemli bir konunun Kur'an'da sadece bir kere geçmesi te'vil sistemi açısından düşündürücüdür. Muheymin, kökü itibarıyla önceki kitaplarda olup bizim de son ümmet olarak sorumlu tutulduğumuz hükümlerin Kur'an içinde barınmasıdır. Haşa Allah'ın kitabına karışmış insan sözünü düzeltme özelliği değildir. Son neshin sonucu olarak Rabbimizin Kur'an'a verdiği bir sıfattır.
Nesh-Tasdik İlişkisinin Formülizasyonu
- Tevrat ve İncil'de olup Kur'an'da olmayan şeylerin tamamı (kimilerinin hoşuna gitmese de) Kur'an açısından DOĞRUDUR. Aksi bir ifade belirtilmemiştir, otomatik olarak TASDİK edilir. Bizi ona iman dışında sorumlu tutmaz, o ayrıdır.
- Tevrat, İncil ve Kur'an'da ortak ifadelerle geçen ayetler & pasajlar ise MİSLİYLE NESH+TASDİK’tir. Hem doğrulanır, hem de aynısıyla neshedilmiş olur.
- Bu kitaplar arasında bir konuya dair hüküm değişiklikleri de (Örnek; zinanın cezası: recm > celde; hırsızlığın cezası: köleleştirme > el kesme) HAYIRLISIYLA NESH+TASDİK’tir. Neshin silmek olmadığını anlatabilmişizdir inşAllah.
Kur'an önceki kitapların sözümona yanlışları veya tahriplerini (!) değil; yanlış algıları, bozuk itikatları, insanların tartışmalarını ve kitaplara yaptıkları yorumları düzeltir. Kitapların hiçbirinde yanlış yoktur. Sadece birtakım teknik açıdan kopyalama hataları olmuştur, bazı rakamsal uyuşmazlıklar gibi görünen şeylerin sebebi budur. Çünkü matbaa ve bilgisayarın olmadığı o dönemler kitap elle çoğaltılıyordu.
Tahrif Nedir? Tahrif Edilen Tahrif
Tahrif Ayetleri ve Tevrat-İncil Karşıtlarının Bu Ayetlere Yaptıkları Tahrif
Hac 11 (Kök anlamının geçtiği ayet): İnsanlardan bazıları da iş olsun diye Allah'a kulluk eder. Onun yararına bir şey olursa onunla mutlu olur, eğer bir fitneyle karşı karşıya kalırsa hemen tahrif eder/yönünü değiştirir. O dünyada da ahirette de kaybedendir. İşte o apaçık bir kayıptır.
Bakara 75: Şimdi onların size güveneceklerini mi umuyorsunuz? Onlardan bir grup, Allah'ın kelamını dinleyip iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederler/çarpıtırlar.
Nisa 46: Yahudilerin bir kısmı, kelimeleri tahrif ederek/yerlerinden kaydırarak: "İşittik ve reddettik.", "Kulak vermeden dinleyin.", "Bizi güt." derler; dillerini eğip bükerek dinle alay ederler. Eğer onlar: "İşittik, itaat ettik.", "Bizi gözet." deselerdi bu onlar için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Ancak Allah, kafir oldukları için onları lanetlemiştir. Artık pek azı hariç iman etmezler.
Maide 13: Anlaşmalarını bozmalarından dolayı onlara lanet ettik ve kalplerini katılaştırdık. Kelimeleri tahrif ediyorlar/bağlamlarından kopararak çarpıtıyorlar, hatırlatıldıkları şeyden nasiplenmeyi unuturlar, içlerinden çok azı hariç, daima onların hainlik ettiklerini görürsün. Yine de vazgeç ve yaptıklarına aldırma. Kesinlikle Allah, iyi davrananları sever.
Maide 41: Ey Resul! Küfre koşuşanlar seni üzmesin. O kimseler ki ağızlarıyla güvendik dedikleri halde, kalben güvenmediler. Ve bir de yalan uydurmak amacıyla kasıtlı dinleyen Yahudiler, sana gelmeyen başka bir halk adına casusluk yapmak için dinlerler. Sözleri tahrif ediyorlar/bağlamlarından koparıyorlar: "Eğer bu size verilirse onu alın, eğer bu verilmezse sakının!" diyorlar. Allah, kimin fitneye düşmesini isterse, onun için Allah'a karşı elinden hiçbir şey gelmez. İşte onlar, Allah'ın kalplerini arındırmak istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada aşağılanma, ahirette de büyük bir azap vardır.
Enfal 16 (başka bir türevi geçer): Kim böyle bir günde, savaşmak için bir muteharrif/cepheye çekilmek amacıyla veya başka bir birliğe katılmanın dışında, düşmana arkasını dönerse, Allah'tan bir gazaba uğramış olur. Onun varacağı yer Cehennem'dir. O, ne kötü bir dönüş yeridir.
Hrf kökünden geçen tüm ayetleri verdik. Bu ayetlerin kitap tahrifiyle ilgili olanlarına baktığımızda metni bozmak değil, sözleri çarpıtmak anlamına geldiği bir yana; bu işi yapanların da Tevrat'a değil, bu tahrifi Kur'an'a yaptıklarını anlıyoruz. Nisa 46'da yaptıkları tahrif bizatihi anlatılır. Maide 41'de Haşr 7'deki ifadenin tahrif edildiği anlatılır. Maide 13'te verdikleri sözden cayma amacıyla tahrif yaptıkları anlaşılırken Bakara 75 ise henüz yeni dinledikleri Kur'an ayetlerini başkalarına anlatırken tahrif ederek anlattıkları net bir şekilde yazmaktadır.
Tabii bu tahrif ayetlerinden bir şey elde edemeyen Tevrat-İncil karşıtları Bakara 79'a sığınmaktadır. Ayeti bir hatırlayalım:
Bakara 79: Vay haline o kimselerin ki: az bir kazanç elde etmek için elleriyle yazdıkları o kitaba, “Bu Allah’ın katındandır.” derler. Vay haline onların elleriyle yazdıklarından dolayı… Vay haline kazandıklarından dolayı…
Te'vil diye bir şey umursanmadığı, en basitinden siyak-sibak bağına bile bakılmadığı için bu zavallı insanlar bir tane cümleye sığınıp Kur'an'ı anlayacaklarını savunuyor. Onların yapamadığını biz yapalım ve bu ayetten bir sonraki ayetleri okuyalım:
Bakara 80-81: “Ateş bize, sayılı birkaç gün dışında dokunmaz!” derler. De ki: “Allah katından söz mü aldınız? Eğer öyleyse Allah sözünden dönmez. Yoksa Allah’ın adını kullanarak bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?” Hayır! Kim kötülük yapar da kötülük kendisini kuşatırsa, onlar Cehennem ashabıdır ve onlar, orada kalıcıdırlar.
79. ayette yazdıkları kitapta ne varmış? 80. ayette geçen şey varmış. Bu yazdıklarını biz Tevrat'ta görüyor muyuz? Hayır, en ufak ayet kırıntısı bile yoktur. Ama bu 80. ayette yazdıkları cümle bir kitapta bugün bile var. Hangi kitapta?
Babil Talmudu Shabbat 33b: "İlahi Bir Ses çıktı ve onlara dedi ki: 'Dünyamı yıkmak için mi mağaradan çıktınız? Mağaranıza dönün.' Tekrar oraya gittiler ve 12 ay boyunca orada oturdular. Dediler ki: 'Kötülerin Cehennem'deki yargısı 12 ay sürer. Bu süre içinde günahları kesinlikle telafi edilmiş oldu'."
Evet, bu cümle Yahudilerin hadis metinleri olan Talmud'da yer almaktadır. Yahudileri Tevrat'ı tahrif etmelerinden ötürü suçlamak için Kur'an'ı tahrif etmek… Bu Müslümanların beli neden doğrulmuyor? Allah neden Müslümanlardan pisliği, belayı eksik etmiyor sorusuna verebileceğimiz yığınla cevaplardan biri bu olabilir.
Yahudiler Tevrat'ın yanına Talmud'u, Midraş'ı, Kabbala'yı koymuşlardır. Hristiyanlar Tevrat-İncil'in yanına Konsül bildirgelerini ve Kilise geleneğini koymuşlardır. Müslümanlar (!) da Kur'an'ın yanına Kutub-u Sitte'yi, tefsir külliyatını ve tasavvufu koymuşlardır. Hepsi de nebileri, rabbanileri ve ahbarı rab edinmiştir. Utanmadan da bu gruplar iman etmek zorunda oldukları kitaplara iman etmez, hakaret eder, Allah'ın kitaplarının arasını açar ve olabildiğince tahrif eder. Ne Yahudiler içten yahudidir (Romalılar 2:29), ne Hıristiyanlar Mesih'in taraftarıdır (Yuhanna 6:68-69), ne de Müslümanlar Allah'ı hakkıyla takdir edip O'na teslim olur (Hac 74, 78). Mahvolmaya mahkûmsunuz!
Tarihsel-Arkeolojik Deliller
Tarihsel veriler de Tevrat ve İncil'i tasdik eden Kur'an'ı tasdikler. Tevrat'ın da, İncil'in de günümüzdeki kanonizasyonu Kur'an inmeden yüzlerce yıl önce tamamlanmıştır. Çok eskilere tarihlendirilmiş (yaklaşık MÖ. 400’ler) Ölüdeniz Kumran el yazmalarının elimizdeki Tevrat’ın Masoretik metin olarak adlandırılan kabul edilmiş orijinal metni ile uyuştuğunu görüyoruz. Tevrat’ın MÖ 3. yüzyılda yapılan Yunanca çevirisi Septuaginta da bir diğer delildir. İncil metinlerinin elyazmalarının en eskisi 1.yy’a kadar dayanır, tüm surelerin yazımının MS 120’den önce tamamlandığı biliniyor. İncil’in tam kanonik metin olarak en eski elyazması örneklerine 3-4.yy’larda rastlanıyor. Bu konuda çalışma yapan müslüman (!) veya seküler tarihçilerin ortaya attığı spekülasyonlarda kullandıkları deliller bile bizi bir noktaya götürmelidir. Biz Müslümanlar olarak odağımız Kur’an ise, Kur’an’ın indiği döneme, yani 7.yy’a bakmamız gerekiyor, Tevrat ve İncil adıyla o dönem hangi metinler var? Elbette ki bugünkü kanon var. Bugünkü kanon için de, özellikle “4 İncil” için meşhur İznik konsülü dini çevrelerce bilgisiz ve bilinçsizce öne sürülür. İddiaya göre bir sürü İncil varmış, bu İncillerden teslisi doğrulayan (!) 4 tanesi konsülde kabul edilmiş. İznik konsülünde hangi metinlerin İncil kabul edileceği yönünde bir tartışma dönmediğini, konsülün toplanma sebebinin teslisin hak olup olmadığının tartışılması olduğunu bilelim. Bir de apokrif metinler var, onlar ayrı bir mesele… Özellikle Tevrat-İncil karşıtlarının önümüze koyduğu, Nur-u Muhammedi safsatalarıyla yazılmış Barnabas’a atfedilen İncil adıyla çıkarılmış saçmalıklar apayrı bir meseledir. İleriki yazılarda değiniriz.
Yani bazılarının iddia ettiği gibi "Muhammed döneminde Allah'ın tasdiklediği Tevrat ve İncil günümüzdeki Tevrat ve İncil değil" ifadesini tarih ve arkeoloji bilimi yanlışlar! Kur’an’dan sonra bu kitapların tahrif edildiği şeklindeki iddialar da mesnetsizdir.
Tevrat-İncil Karşıtlarının Getirdiği Eleştiriler ve Onlara Temel Cevaplar
Gelelim bunların eleştirilerine; Lut’un kızlarıyla ilişkisi, Davud’un zinası, Yakup'un düzenbazlığı, Nuh’un çıplaklığının açılması gibi şeylerin tamamı bu kitaplarda yer almaktadır ve bunlar da doğrudur. Unutmayın ki İsa nebi dışındaki (Mesih'tir çünkü, özel görevli bir resuldür) nebiler günahsız değildir. Tamamı günah işler, büyük günahları da işleyebilirler. Nisa 48 ve 116 üzere Allah şirk dışında dilediği günahı örter. Nebiler şirke düşmemiştir, bu yüzden Allah onları örtebilir, zaten Allah da bu kitaplarda günahları işleyen nebiler ve diğerleri için "Allah'ın gözünde kötü olanı yaptı" diye açık bir şekilde belirterek günahları onaylamadığını söyler. Nebilerin öyle “ismet” sıfatı da yoktur. Maide 67’de Allah’ın “ismet etmesi” resulluk görevinde geçerlidir. Bu yüzden nebileri övmek, güzellemek, tabir-i caizse arşa çıkarmak için te’vilsiz-bağlamsız kafanıza göre Kur’an’dan kelimeleri çıkarıp insanlara sıfatlar yakıştırmayın. Tahrif etmeyin!
Burada Kur'an'a iman edenlere Musa örneğini verelim; Maide 32'de: “Bir insanı öldürenin tüm insanlığı öldürdüğü” söylenirken Kasas 15'te Musa nebi “adam öldürür”. Allah'tan mağfiret diler, bir daha zalimlere arka çıkmayacağının sözünü verir. Allah da onu örter ve intikam için peşine düşen Mısırlılardan korur. Aynı Musa Kehf 74'te yanındaki kişiye: "Bir cana karşılık olmaksızın birini mi öldürdün? Çok korkunç bir şey yaptın" der. Demek ki öldürmek kadar büyük bir günahı işleyebiliyorsa nebiler; zina da eder, adamın ayağını da kaydırır, savaş bitmeden esir de toplar, yasak ağaçtan elma da yer, her şeyi yapabilir. Çünkü insandırlar, onlar da sınavdadır. İsa da sınavdaydı, o da denendi; ama hiç günah işlemedi. Şeytanı ve dünyayı yendi (Yuhanna 16:33, İbraniler 2:14), insanlık için kurtuluş umudu oldu ve Adem’in günahını temizledi (Yuhanna 12:47, 1. Korintliler 15:22, 15:45).
Süleyman nebiyle ilgili Türk Protestanlar 1.Krallar 11:5 ayetini çevirirken büyük bir iftiraya götüren bir tahrif yapar (Bazı İngilizce çevirilerde de aynı tahrifi görürüz):
1.Krallar 11:5 (KM Yeni Çeviri): Süleyman yaşlandıkça, karıları onu başka ilahların ardınca yürümek üzere saptırdılar. Böylece Süleyman bütün yüreğini Tanrısı RAB’be adayan babası Davut gibi yaşamadı. Saydalılar’ın tanrıçası Aştoret’e ve Ammonlular’ın iğrenç ilahı Molek’e “taptı”.
Bu da Bakara 102'nin Tevrat'taki ayeti yalanladığı (pardon, düzelttiği) zannına yol açar:
Bakara 102: Sonra tuttular, Süleyman'ın mülkü üzerine şeytanların takip ettikleri yola girdiler. “Süleyman kafir olmamıştı” ama insanlara o büyüyü öğreten şeytanlar kafir olmuşlardı. Harut ile Marut'un başına gelenlerin… Halbuki onlar: "Biz fitneyiz, sakın küfre girmeyin” demeden birine bir şey öğretmezlerdi. Bu ikisinden, kişi ile eşinin arasını ayıracak şeyler öğrenirlerdi, ama Allah'ın onayı olmadan kimseye zarar veremezlerdi. Bunlar de işlerine yaramayan, sadece zararı olan şeyi öğreniyorlar. İyi biliyorlar ki kendini o söze kaptıranın ahirette eline bir şey geçmez. Kendilerini ne kötü satıyorlar! Keşke bunu bilseler!
Süleyman asla putlara kendisi “tapmamıştır”, o kelime Tevrat’ta “wayyelek”tir. Ardınca gitmek demektir. Ayetin siyak-sibakından görürüz ki Süleyman, müşrik olan eşlerinin gönlünü yapmak için onların putlarına tapınak inşa etmiştir. Allah da bunu o putların "ardınca gitmek" olarak nitelemiştir. Zira Süleyman o dönem halen vahiy almaktadır. Allah kendisini örtse ve Kur'an'da olumlu bir şekilde zikretse de, Süleyman'ın bu yaptıklarından ötürü Allah, İsrail krallığını Süleyman'ın oğlu zamanında karışıklıklarla ikiye böldürüp güçten düşürerek cezalandırır. Bakara 102'deki olay bambaşkadır. Süleyman'ın kâfir olmadığının nitelenmesi zaten o putlara kendisinin tapmadığını onaylar, ancak ayet özelinde kâfir olmaması, yanındaki insan şeytanlarından farklı olarak büyüyle uğraşmamış olmasından dolayıdır. Ayette bu vurgulanır. Ayet Tevrat'ın yanlışını çıkarmaz. Bazı te'vil gruplarının iddialarını özellikle çürütmek için bunları söylüyoruz, Kur’an’ın “müheyminliğine” örnek olarak bu ayet üzerinde dururlar.
Kitaplarda Allah ile ilgili ifadelerin bir kısmı çok eleştirilmektedir, özellikle antropomorfik ifadeler barındırmasından dolayı… Bu ifadeler Allah’ı gerçekten görülebilen, yukarıdan aşağı inebilen veya insan gibi üzülüp kalbi acı dolan bir zat kılmaz. Bu konu özellikle “el Shaliach” (Allah’ın resulluğunun Tevrat ve İncil’de anlatımı) meselesinde detaylandırılacaktır. Allah eksikliklerden münezzehtir, insanlarca zatı görülebilir de değildir; bunu Tevrat ve İncil de söyler (Çıkış: 33:18-20, Yuhanna 1:18) ve bunlar da çelişki değil, te’vildir. Bunlar Allah’ın kitaplarını “kolaylaştırması”na yönelik ifadelerdir (Kamer 17, Duhan 58). Allah’ın insanları kendilerinden bile daha iyi tanıdığı hakikatini (Bakara 77, Neml 65, Mülk 14) göz önünde bulunduralım; bilgi, fikir, felsefe açısından eski dönem insanının şimdiye göre daha geri olduğunu da düşünürsek Allah’ın insanlara Kendi’sini daha iyi zikredebilecekleri şekilde zikrettiği kolaylıkla anlaşılacaktır. Kur’an “Ahsene-l Hadis” oluşundan ötürü daha üst seviyede, daha soyut bir bilgi verir. Nitekim Tevrat’ta pek rastlanmayan apokaliptik öğelere Kur’an’da daha çok tanık oluruz. Kur’an’da da ilk bakışta antropomorfik ifadeler vardır (Fetih 10, Sad 75, Zariyat 47, Al-i İmran 77, Rahman 27 vd) Allah ile ilgili bu noktada çeşitli yargılara kapılmak yerine te’vil ile hareket edip sağlıklı sonuca varırız. Bu ileri okumayı Tevrat ve İncil’de de yaptığımızda bir sorunun olmadığını görürüz.
Bazen bazı konular-olaylar-kıssalar ile ilgili Tevrat’ın, İncil’in ve Kur’an’ın farklı detaylar verdiğini görürüz. Burada yine te’vil sistemi sayesinde bir kitaptaki parçalarla diğer kitaptaki parçaları birleştirerek konu puzzle’ını tamamlar, fotoğrafı görürüz.
2 Comments
osman hocanın bir tv programında pavlus için ajan dediğini duymuştum yanılmıyorsam. pavlus hakkında oldukça net, yeni bir yazı bekliyoruz inşallah. selam.
YanıtlaSilSelamlar, kusura bakmayın yorumunuz 1 ay beklemiş, yeni farkedip yayınlayabildim hakkınızı helal edin.
SilOsman hoca Pavlus konusunda çok ağır çuvallamaktadır. Tevil ilmini bu kadar savunup bir resul hakkında bu denli tevilsizce konuşması akla ziyandır. İncil'i doğru okuyup anlasaydı böyle konuşmazdı.
İleride belki Pavlus resul (selam olsun) konusunda özel bir yazı yazabiliriz. Ancak tasdik ile ilgili çalışmalarımızda İncil'in bir parçası olan mektuplardan sürekli ayetler paylaşmaktayız. Pavlus'un mektupları diye geçen İncil sureleri Kuran kadar haktır, içiniz rahat olsun. Kuran'daki, Tevrat'taki ve İncil'in ilk surelerindeki pek çok müteşabihin muhkemi oralardadır. Dikkatle okuyunuz. Sevgiler.
Yorum Gönder