ATATÜRK'E ULU ÖNDER DEMEK ŞİRK MİDİR?
Şu saçmalığı Atatürk düşmanlarının Atatürkçüleri eleştirmek adına söylediklerini maalesef ki duyuyoruz: "Nasıl Atatürk'e ulu önder dersiniz? Büyük Atatürk dersiniz? Ulu olan, büyük olan sadece Allah'tır"
Evet, bugün Kurancısından gelenekçisine bu kafada olan tayfayı o çok iman ettiklerini zannettikleri Allah'ın kitabı ile biraz rezil edelim istedim. Bazı ilginç noktalara değineceğiz.
Şimdi bu kafanın saç telleri "şirk" konusu üzerinden kendilerinin tamamen muvahhid ve mücahid oluşlarının reklamını yapmak, kendileri ve zihniyetleri dışındaki insanları tekfir etmek, müşrik olmakla suçlamak için bu tarz laflar icad ederler. Sadece Atatürk için değil tabi; başka sevilen insanları gönüllerinde yüceltmek, onlara verilen kıymetin tezahürü niteliğinde kullanılan her bir kelimenin pundunu bulurlar. "İnsanlar büyük olmaz, ulu olmaz, şu olmaz bu olmaz, sadece Allah büyüktür, El Kebir'dir El Aziz'dir El Aliyy'dir..." diye giderler. Tabii ki de bu doğru, tabii ki de Allah büyüktür, el Kebir, el Aziz, el Azim, el Aliyy... Ancak sevmedikleri insanları seven birilerini gördükleri zaman onları karalamak için akıllarına gelen cümleler ise bunlar, işte bu bir art niyet, bir nevi takiyyedir. Bu insanlar başkalarını bu konuda kandırmak için bu ifadeleri kullanarak insanlara iftira da atar, onları alçaltır da, küçümser de, onları hedef tahtasına da koyar. Dini bu açıdan kullanmış, sömürmüş olurlar. Aslında hedeflerindeki insanları kendi seviyelerine indirmeye çalışırlar.
Sevilen insanların yüceltilmesi, verilen kıymetin gösterilmesi açısından olumsuz bir durum veya şirk değildir. Ama hangi durumlarda değildir:
Bakara 165: "Kimi insanlar, Allah ile aralarına, ona benzer nitelikler yükledikleri kimseleri koyar, onları Allah’ı sever gibi severler. Güvenenler ise Allah’a çok güçlü bir sevgiyle bağlıdırlar. Bu yanlışı yapanlar, bütün gücün Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın cezasının işledikleri suçla bağlantılı olduğunu, o azabı gördüklerinde anlayacaklarına, keşke şimdi anlasalar!"
Zümer 3: "Dikkat edin! Halis din yalnızca Allah'a aittir. O'nun yanı sıra veliler edinenler: "Onlara, bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz." diyorlar. Allah, hakkında tartıştıkları şey için hükmünü verecektir. Allah, yalancı olan ve gerçeğin üstünü örtenleri doğru yola iletmez."
Tevbe 23: "Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi evliya edinmeyin. Sizden kim onlara dönerse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir."
Mücadele 22: "Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman eden bir halkın, Allah'a ve O'nun Resul'üne karşı haddi aşanlara karşı yakınlık duyduklarına tanık olamazsın; isterse bunlar, babaları, çocukları, kardeşleri veya akrabaları olsun. Onlar, Allah'ın kalplerine iman yazdığı ve kendilerini, kendinden bir ruh ile desteklediği kimselerdir..."
"Allah'ı sever gibi severler" ifadesi çok kritik... her kim olursa olsun, Rabb'imizin bu tip kişi&şeyleri "Allah ile araya konulanlar" sınıfında değerlendirdiğini görüyoruz. Tabii bu Atatürk düşmanı tayfa özellikle verdiğim son 2 ayette ellerini ovuşturacaktır; "Atatürk kafirdi haddi aşmıştı niye yakınlık duyuyorsunuz siz de kafirsiniz o zaman" gibisinden şeyler söyleyeceklerdir. Atatürk ile zamanında oturup çay içmemiş bu dış güçler yalaması müfterilere bu açıdan başka bir yazıda kelam ederiz gerekirse. Konudan sapmayalım.
Konuya dair en can alıcı, kilit ayet ise şudur:
Bakara 200: "Hacc ibadetinizi bitirince, atalarınızı zikrettiğiniz gibi; veya daha güçlü bir şekilde Allah'ı zikredin."
Ayetlerden anlıyoruz ki birisini sevmek ve onu kendi özünde yüceltmek yanlış bir şey değil. Yanlış olan o kişinin sevilip övülürken Allah katına çıkarılması, ona uluhiyet atfedilmesidir. Allah ile araya konulmasıdır. Bu çok önemli ve ince bir çizgidir. Atatürkçüler özelinde bu yanlış tutuma Mine Kırıkkanat gibi girenler elbette ki var, ateist&seküler kesimin özellikle Allah'a inanmamalarından ötürü içlerindeki o inanç boşluğunu Atatürk ile kapattıklarını görmekteyiz. Ama Atatürkçülerin genellikle bu yanlış tutumda olmadığını görüyoruz. Atanı an, sev, ama Allah'ı daha çok an, daha çok sev. Allah bu sevgiye daha layık elbette. Birçokları bunun zaten farkındadır.
Bu önemli çizginin batı toplumlarında daha çok aşıldığını görüyoruz. Birşeyleri tanrılaştırmak onlar için doğal. Örnek olarak rahmetli rap müzik sanatçısı Tupac Shakur için hiphop kamuoyunda "Rap'in tanrısı" şeklinde nitelemeler mevcut. Sosyal medya&video platformlarında yabancı kanallara baktıysanız; herhangi bir alanda çok başarılı olmuş insanların, o şeylerin tanrılığına atfedildiğini görürüz. "Nasıl yapılır" tarzı videolarda -özellikle genç işi alanlarda- yapılmak istenen "nasıl tanrı gibi yapılır" gibi ifadeler çok kullanılıyor ve bu normal görülüyor. Bunun sebebi batı toplumunun, ona yön veren helenistik fikir altyapısından çıkamamış olması... İsa nebi de böyle tanrılaştırıldı, sonrasındaki "aziz" dedikleri kişiler de. Ve daha pek çokları da... Doğu toplumlarında bu biraz daha az çünkü İslam etkilediği yerleri bu açıdan biraz daha eğitti, en azından "açık şirk" konusunda. Ancak bu sefer de "gizli şirk" dediğimiz olay gelişti. Açıkça tanrılaştırılamayan şeyler Tanrı'ya aracı yapılarak Tanrı'nın yanında bol bol yüceltmeli sıfatlara tabi tutuldu, Tanrı kadar sevildi, ama Tanrı denilmedi onlara... işte şirkin üstü kapalısı böyle oluyor.
Peki Atatürk'e "ulu önder" demek bizi gerçekten müşrik yapar mı? Allah'ın kelamında bu meseleye nasıl karşılık bulabiliriz?
Bilmeliyiz ki Allah'ın Kur'an'da 99 "esma"sı, sıfatı var. Bu sıfatların bir kısmı insanlarda da var olan sıfatlar. Hemen 2 örnek:
Lokman 28: "Sizin yaratılmanız da diriltilmeniz de bir tek canlınınki gibidir. Allah Semi'dir, Basir'dir."
Mülk 23: "De ki: 'O'dur sizi inşa eden; sizde dinleme, görme ve bilinç vareden. Ne kadar az şükrediyorsunuz!'"
Allah es Semî'dir, insan da duyan bir varlıktır; Allah el Basir'dir, insan da gören bir varlıktır. Peki neden?
Tekvin 1:26-27: "Ve Tanrı şöyle dedi: “Bizi yansıtan, bize benzeyen insan yapalım. Denizin balıklarına, gökte uçan kanatlılara, evcil hayvanlara, tüm yeryüzüne, yeryüzündeki diğer tüm canlılara hâkim olsun.” Böylece Tanrı insanı Kendi yansıması, Kendi benzeri olarak yarattı; Tanrı onları erkek ve kadın olarak yarattı."
Tekvin 5:1-2: "Âdem’in soyunu anlatan kayıt budur. Tanrı Âdem’i yarattığı gün onu Kendisine benzer nitelikte var etti. Onları erkek ve kadın olarak yarattı. Yaratıldıkları gün onları kutsadı ve “İnsan” diye adlandırdı."
Demek ki biz Allah'a benzer olarak, O'nun yansıması, görüntüsü olarak yaratıldık. Kur'an da bunu Esma-ul Husna ile tasdik etmiş oluyor. Peki şunu sormuş olalım: Allah'ın duyması ile bizim duymamız bir midir? Veya Allah'ın görmesiyle bizim görmemiz? Elbette değildir. O Tanrı'dır, biz kuluz. O zaman biz Esma'dan devam edelim, deminki cümlemizin bağlantısını görelim, konumuzdaki şu önemli noktayı farkedelim:
İbrahim 1: "Güçlü, yönlendiren lider. Bu; insanları, Rabb'lerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarman; onları Aziz, Hamid olanın yoluna iletmen için sana indirdiğimiz bir Kitap'tır."
Al-i İmran 26: "De ki: 'Ey mülkün sahibi Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin, mülkü dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır, senin elindedir. Kuşkusuz Sen Her Şeye Güç Yetiren'sin.'"
Kehf 34: "Adam güzel bir gelir sağlamış; arkadaşıyla konuşurken şöyle diyor: 'Benim malım seninkinden çok, adamlarım da daha aziz/güçlü.'"
Yusuf 30: "Ve şehirdeki bir takım kadınlar: 'Azizin hanımı, genç hizmetlisiyle birlikte olmak istemiş; delikanlının sevgisi yüreğine işlemiş. Onu açıkça sapıtmış görüyoruz.' diye dedikodu yaptılar."
Yusuf 78: "Kardeşleri: 'Ey Aziz! Emin ol ki, bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Senin iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz.' dediler."
El Aziz olan Allah ne yapıyormuş? Dilediğini aziz ediyormuş. Bu aziz ettiklerini Allah Kendi katına mı yükseltti, Kendi'sine -haşa- denk mi kıldı? Koskocaman bir hayır! Er Refî olan Allah, o kişileri kendi özlerinde, katlarında, aralarında derecelendirip yükseltir. Bu kişilerin azizliği asla Allah'ın el Aziz oluşuna denkleşmez. Zaten Esma-ul Husna'da "el" takısının varlığı bu konuda önemlidir. Er Rahim olan Allah, Fetih 29'da müminlerin birbirlerine karşı "rahim, ruham" oluşuna vurgu yapar, bu da bir örnektir. İşte biz bu sayede Allah'a benzer, Allah'ın imajı, "tselem"i olmuş oluruz.
Aynı şekilde Kehf 34'te kişinin karşısındakine karşı daha aziz olduğunu görürüz, Yusuf 30'da Potifar'ın, Yusuf 78'de de Yusuf nebinin karşılarındaki insanlar tarafından "aziz" diye çağrıldığını; Mısır toplumunda konumları, statüleri itibarıyla toplumun "aziz"leri olduklarını görürüz. Bu sıfatlandırmalar da kişileri toplumlarında "ilah" boyutuna erdirmez.
Konuya dair bir örnek daha:
Luka 2:39: "Yusuf'la Meryem, Rabb'in/Allah'ın/Kurios'un Yasası'nda öngörülen her şeyi yerine getirdikten sonra Celile'ye, kendi kentleri Nasıra'ya döndüler."
Romalılar 10:9: "Eğer İsa’nın Efendi/Kurios olduğunu ağzınla bildirirsen ve Tanrı’nın onu ölüyken dirilttiğine yüreğinle iman edersen kurtulacaksın."
Bu sefer de teslisçi hıristiyanlar ellerini ovuşturacaktır bu ayetlerle. Nasıl bin dereden su getirdiklerini ve bu ayetleri nasıl çevirdiklerini biliyoruz. Ancak Allah'tan başka ilah olmadığını söyleyen Allah'ın bir kitabında geçen bu ayetler İsa nebiyi rab yaptı mı? Allah ile denk yaptı mı? Cevap: Tabii ki de hayır! Aynı örneği genişleterek devam edelim:
1. Petrus 3:6: "Örneğin Sara İbrahim'i 'Efendim/Kurios' diye çağırır, sözünü dinlerdi. İyilik eder, hiçbir tehditten yılmazsanız, siz de Sara'nın çocukları olursunuz."
İbrahim rab oldu mu?
Yusuf 50: "Kral dedi ki 'Onu bana getirin!' Elçi geldiğinde Yusuf şunları söyledi: 'Efendine/rabbine dön de sor bakalım, ellerini kesen kadınların derdi neymiş? Benim Rabb'im onların oyunlarını bilir.'"
Kral peki Allah ile bir rab oldu mu?
Cevapları biliyorsunuz.
Allah'ın bu esmaları da insanlar için çeşitli şekillerde ve amaçlarda kullanılmış, ancak o kişiler de aynı Semi Basir örneğinde olduğu gibi Allah ile bir derecede aziz veya efendi veya büyük olmamıştır. Bu bağlantıları gören farkındalık sahibi insanlar kime nasıl değer vereceğini de iyi anlar.
Atatürk'ün ululuğu, büyüklüğü sizin gözünüzde eğer dünyevi ise; ülkenize, toplumunuza, vatanınıza, milletinize yaptığı iyi işlerin, katkının, inşaatın değerlendirmesi ise bir sıkıntı yoktur. Onun batıla karşı mücadelesini; karanlık zihniyetlerden çıkıp aklın işletildiği, işlerin şura ile yürütüldüğü, kadınlara gereken hakların teslim edildiği, eğitimin ve hukukun iyi dizayn edildiği, millileşmiş üretim ekonomisinin canlandığı, milli kimliğin hatırlatıldığı, din işine devlet işinin sokulmadığı bir sistem inşaatını övmek ve iyi hatırlamak için verdiğiniz sıfatlar problem teşkil etmez. "Atatürk iyi ki bunları yapmış" dersiniz, Allah'tan ona rahmet etmesini dilersiniz ve onu hep güzel anar, ilke ve devrimlerini işletirsiniz. Yanlış bulduğunuz bir noktası varsa da eleştirirsiniz. Ancak onun ululuğu ve büyüklüğü sizin gözünüzde ilahi bir mertebeye çıkmışsa, duygular aklı örtecek boyuta gelmişse, Atatürk'ün ilke ve devrimleri yerine ölmüş şahsını ve ismini -kendisinin hiç de istemediği şekilde- soyutlaştırmış, aşırı şekilde yükseltmişseniz (tıpkı Muhammed'e ve sahabi/hacı-hocalara yapılanlar gibi) veya ilke&devrimlerine önem verirken bunları dine alternatif kılmışsanız ve/veya dinin üstüne çıkarmışsanız (ADD'nin yaptığı gibi; ADD'nin Laiklik Günü'ndeki açıklamaları buna bir örnektir) sizin durum biraz sıkıntılı bu açıdan. Açıkça şirk batağına düşmüşsünüz demektir.
Bu son saydığımız grup için gelsin ayetler:
Lokman 13: "... Allah'a şirk koşma, kuşkusuz şirk koşmak çok büyük bir zulümdür..."
Furkan 17-19: "Ve o gün, onları ve Allah'ın yanı sıra kulluk ettikleri şeyleri toplar, sonra da onlara: 'Kullarımı siz mi saptırdınız yoksa kendileri mi yoldan çıktılar?' der. Dediler ki: 'Sen'i tenzih ederiz, Sen'den başka veliler edinmek bize yakışmaz. Ancak Sen, onları ve atalarını zikri unutuncaya kadar nimetlendirdin. Ve helak olmayı hak eden bir halk oldular.' İşte onlar söylediklerinizden dolayı sizi yalanladılar. Artık uzaklaştırmaya ve yardım almaya güç yetiremezsiniz. Ve sizden kim haksızlık etmişse ona büyük azabı tattıracağız."
Araf 37: "Allah'a iftira eden veya O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kitaptaki nasipleri onlara erişecektir. Nihayet resullerimiz, canlarını almak için onlara geldiğinde, 'Allah'tan başka yakardığınız ilahlar nerede.' Dediklerinde; onlar da: 'Onlar bizden uzaklaşıp gittiler.' dediler. Kafirler olduklarına dair kendi aleyhlerinde tanıklık ettiler."
Mümin 74: "Allah'tan başka. Derler ki: 'Onlar bizi ortada bırakıp kayboldular. Demek ki daha önce yakardıklarımız bir hiçmiş.' derler. İşte Allah, gerçeği yalanlayan nankörleri böyle sapkınlıkta bırakır."
Fussilet 48: "Ve daha önce tapındıkları şeyler, onlardan uzaklaşıp gittiler. Onlar, kendileri için kaçıp kurtulacak yer olmadığını anladılar."
İlk saydığımız gruptakilere iftira atan "dinciler" için ise şu ayetler gelsin:
Ahzab 58: "Mü'min erkeklere ve Mü'min kadınlara yapmadıkları bir şey nedeniyle eziyet eden kimseler, bu durumda iftira ve apaçık günah yüklenmiş oldular."
Nisa 112: "Kim bir hata yapar veya günah işler, sonra da onu suçsuz birinin üzerine atarsa, muhakkak ki büyük bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiş olur."
En'am 21: "Uydurduğu yalanları Allah'a yakıştırandan veya O'nun ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim olabilir? Zalimler kurtuluş yüzü görmezler."
Ankebut 68: "Uydurduğu yalanı Allah'a isnat eden iftiracıdan veya kendisine gelen hakikati yalanlayandan daha zalim kim vardır? Gerçeği yalanlayan nankörler için Cehennem'de yer mi yok?"
Nahl 116: "Kendi yalanlarınızı, Allah'a dayandırarak, dilinize geldiği gibi yalan yanlış, "Şu helaldir, şu haramdır." demeyin. Uydurduğu yalanı Allah'a dayandıranlar, kurtuluşa eremezler."
Yalnızca Zat'ı El Aliyy, El Kebir olan; yalnızca Zat'ı El Aziz El Hamid olan, yalnızca Zat'ı Vahid Kahhar Ehad Samed olan O Tanrı'ya hamd övgüsü olsun. Türkiye Cumhuriyeti'mizin kurucusu, bize yaşanacak bir vatan bırakmış ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'e teşekkürler olsun. Türk milleti için büyük emekler veren ona ve tüm silah ve dava arkadaşlarına O Tanrı merhamet etsin; tinleri şad, yerleri Bahçe olsun.
0 Comments
Yorum Gönder