13. ASR SURESİ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
- Asr'a yemin olsun ki
- Kesinlikle insanlık çöküştedir.
- Müminler, düzene uygun iş yapanlar ve birbirlerine doğruyu ve direnmeyi tavsiye edenler bunun dışındadırlar.
Kavramlar, Kök Anlamlar
- "asr" > Sıkılmış meyveye de "asr" denir, meyvenin suyuna da "asr" denir. Genelde bu meyveler toplanıp ikindi vakti meyve sıkacağının başına insanlar diziliyorlar. Dolayısıyla "ikindi vakti" anlamı da taşır. Kök anlamlarının geçtiği ayetler: Yusuf 36 ve 49; Yusuf nebinin zindan arkadaşlarından biri gördüğü rüyada kendi kralına meyve suyu sıktığını söylerken bu kavramın kök anlamı geçer. Bakara 266; "kasırga" > "kasr, asr" > Bükerek, dönerek, sıkarak gelen şey. Arapça'da yüzyıl, asır değildir. Asır, bir insanın hayata başlangıcından ölümüne kadar da değildir. Etki alanının sonuna kadardır. İnsanlar 70-80 yıl yaşarlar, ama kendilerinden sonra miras kavgalarıyla, hatıralarıyla, ürettikleriyle 30-40 yıl daha, belki daha fazla ya da daha az, onların hatıraları canlı kalır, gittikçe silikleşir. Bu sürenin tamamına Rabb'imiz "asr" diyor. "hayat" geçer "ömür" geçer. "asr" bir insanın ömrü ve o ömürde ürettiklerinin etkileridir. Burada zamanın eğen büken, helak eden tarafına da vurgu vardır. Allah buna yemin ediyor. Aslında burada tüm çağdaşlara; (muasır medeniyetler; "muasır" çağdaş) Tüm asırlara, tüm nesillerin ömrüne zamanına yemin var. "el Asr"ın karşısında "el İnsan" var (tüm insanlar) Arapça'da zaman "dehr" (İnsan 1) Nebe 23'te "devirlerden" bahsediyor.
- "insan"; "üns" kökünden: okun iç tarafına "üns", hedefe bakan tarafına "vahş" denir. Her şeyi çifter çifter yaratan Allah "vahş" ile "üns"ü beraber yaratmıştır. "Yeryüzünde kan dökecek ve bozgun çıkaracak bir varlığı mı ortaya çıkaracaksın" diyorlar. Adem nebinin olduğu ayetlerde "yaratma" değil "ce'ale" fiili geçer. "Var olanı yeni bir işe koymak" anlamı vardır. İnsan bedenine benzer canlılar yüzbinlerce yıldır, hatta milyonlarca yıldır var. Ama o işte "vahş"tır. (vahşi)
- "hüsran" > "hasır" vardır. "hasar" da buradan gelir. Hasırlar kamıştan yapılır. O hasır yıprandığı, bozulduğu, çöktüğü zaman kamışlarla tamir edilir. "hüsran" buradan gelir. "le-fî husr" ifadesiyle "aralıksız kayıp, çöküş"ten bahsediyor. İnsanlık iyi bir yere gitmiyor.
- "iman" > (mümin, iman, emniyet, emin, emanet) 879 yerde geçer. "el Mümin" olan Allah "mena" kökünden; karşılıklı kurulan evlerin ortak iç avluları. İnsanlar orada güven içinde oturur. Buradan da "güven" anlamı kazanır. "Güvenli olan, emniyetli" "âmena" o avluya giren kişi. Ama o avluya girerken komşular eli boş gelmiyor. Kimi çay getiriyor, kimi bisküvi.. Boş gelmiyor. O alana gireceksiniz. O alan Kur'an'dır, Sırat-ı Müstakim'dir. Orada ne emrediyorsa onu yapmaya çalışacaksınız. Siz de orada güvenilir olacaksınız, "el Mümin" olan Allah da orada. "el Mümin"; Sonsuz güvenilir olan, insanlara o iman, o güveni veren. Kendisinin kitabı kesindir, "Emin"dir. O'nun resulleri de "Emin"dir, güvenilirdir. Enfal 19: "Allah müminlerle beraberdir." Bakara 186: "O, kullarına çok yakındır." Kaf 16: "O, şahdamarından daha yakındır." Fetih 10: "Allah'ın eli, nebinin elinin üzerine elini koyup 'Biz seninle beraberiz, buradan ayrılmayacağız' diyen müminlerin elinin üzerindedir." Bakara 214: "Allah'ın yardımı kullara, müminlere çok yakındır." "me'a"; sarmaş dolaş demektir. "Allah müminlerle iç içedir, yan yanadır. O bahçenin içindedir, o güvenli avludadır." Eğer müminler Allah'a olan saygılarını, güvenlerini korursa, Allah da onları korur. Çünkü sözü vardır. Dünya'da ve ahirette yardım edecektir. Allah müminlerin velisidir, vekilidir. "Biz Musa ve kardeşine şöyle vahyettik: 'Halkınız için Mısır'da evler yapın ve evleri kıble olarak birbirine karşılıklı yapın'." (iç avlu) "O iç avluda benimle beraber olan, bana güvenen o müminlere müjdele" (Yunus 87)
- "salih" > Kur'an'da 187 yerde geçer. "sulh, ıslah, silah" da buradan gelirler. "sulh"u barış sanıyorlar. "silm" barıştır. "sulh" uygunluk demektir, düzendir. Tersi "fesat"ır (bozgun) > Bakara 11 Bir şeyin bir şeye uymasına "salih" denir. Silahın hedefe uygun olmasından dolayı "silah" kelimesi kullanılmıştır bu kökten. Müminlerin görevi; düzeni korumak, Allah'ın fıtrat düzenini, dinini korumak, o dine saldırı olduğunda bozulma çıktığında o bozulmayı düzeltmek.. Buna da "ıslah" denir. Nisa 71, Al-i İmran 200 burada bu bilgi veriliyor. "ve âminussâlihati" salih amel derken dişi çoğul kullanıyor. Arapça'da erkek çoğul kullanıldığında toplulukları ifade eder. Dişi çoğul kullanıldığında sistemleri ifade eder. O güvenli bahçe kurulur, evler karşılıklı kıble yapılır, Kur'an'a eğilinir, secde edilir ve toplum bunu yapar. Salih amel tek başına yapılacak bir iş değildir. Düzene uygun hareketin, işlerin sistem doğrultusunda yapılması lazım. İş planlaması, üretim. Allah için iman edeceğiz.
- "amil, amele" > iş yapmaya alıştırılmış deveden geliyor. Oradan türev bu kelime dönüşüyor; "Başkası için iş yapan kişi"
- "abd", "amele", "fail" başkadır. "el Fail" olan Allah..
- "vasiyet" > Kıymetli şeyleri bazen bir bohçaya, bazen bir tabağa tencereye koyup bir ağacın yaprakları yoğunlaşmış bir dalına asmak. Görünürden uzaklaştırmak. "vesat" kökünden dal demek. Zamanla bu; değer verilen bir kimseyi, bir başkasına emanet etmek. Yetimler için "vasi" kullanılır. "vetevasabbil hak", (Onlar birbirlerine hakkı daldan dala, nesilden nesle aktarırlar.) Yakup nebi: "Evlatlarım, benden sonra kime kulluk edeceksiniz?" Birbirini hakka davet etmek. "Her zaman hakka, adalete çağıran bir topluluk vardır, sizler arasında bulunsun" "Allah'ın ipine sımsıkı sarılın" İnsanlık ağacı dallandıkça, daldan dala o emanetleri birbirimize tebliğ ile aktarıyoruz.
- "hak" gerçek demek. "el Hakk" olan Allah. "Biz onu hak olarak indirdik" "el Hakk" Hakka suresi (gerçekleşecek olan) "muminine hakka" (hakiki müminler) "Üzerimize bir hak olarak" (sorumluluk olarak) Kök anlamı: Hayvanların (özellikle develerin, atların) yeminin dağıtıldığı kap (istikakım nerede?) "a'la hakkin" derse borç demektir. (Üzerimize bir borç olarak) "li hakkin" derse pay demektir (kişinin hakkı, kişiye kalan pay)
Bağlantılar
- Asr suresinin tamamı > Kasas 80 (tam müteşabih)
- Tegabun 9 tam zıddını anlatır > "Karşılıklı aldanış ve aldatış"
- "tegabün" kökü; esnafların birbirine ayak oyunu yaparak malı eksik vermesi, sunması, aldatması, kandırmasıdır. "Hakkı ve sabrı tavsiyeleşmek" çoğul kullanılır. Tek başına yapılacak bir şey değildir bu, herkes yapacak. Tek başına olursa toplum helak olur. Elçiler gelir, "sen çık buradan git ailenle" der veya İbrahim gibi "tek başına çık" der, kalanı da yerle bir eder Allah. Bunun şakası yok. "Ne zaman ki resullerimiz ümidi kestiler, işte o zaman biz helak ettik onları." Ama aramızda uyarıcılar varken, Allah'ın ayetleri tilavet edilirken Allah Bir toplumu helak etmez; çünkü söz vermiştir. "İçlerinde uyarıcılar varken helak etmeyiz, onlar af dileyip dururken helal etmeyiz, siz şükrerdeseniz niye azab edeyim, ben de teşekkür ederim"
- Af, şükür, elçilerin bir toplumda olup Kur'an'da tilavet etmesi; helakı, azabı durduran bir sebeptir. Çünkü Allah ayetlerini apaçık bildirmedikçe onların fâsık olduğuna hükmetmez. Allah zalim değildir.
- "vasiyet, tavsiye" > Nisa 131: "Allah'tan sakının diye tavsiye ettik"
"tavsiye", rica değildir.
0 Comments
Yorum Gönder