15. TEKASÜR SURESİ


osman polat tekasür suresi

Rahman, Rahim olan Allah'ın adıyla

  1. Çoğaltma yarışı sizi oyaladı
  2. Ta ki, mezarlarınızı ziyaret edene kadar.
  3. Hayır, hayır; ileride öğreneceksiniz.
  4. Hayır, hayır; sonra yine öğreneceksiniz.
  5. Hayır, hayır; eğer kesin bir bilgiyle öğrenseydiniz
  6. O ateşi görürdünüz.
  7. Onu zaten normal gözle kesinlikle göreceksiniz.
  8. Sonra o gün, sizdeki nimetlerden sorgulanacaksınız.

Kavramlar, Kök Anlamlar

  • "elhakumu" > "lehiv"; boğazdaki küçük dil. Alet olarak çalgı, enstrüman demek. Ses titreşimleri insan bedenini dinlendirir, uyutma etkisi yapar. Çocuklar ninni ile uyutulur, insanlar da eğlence ile oyalanır. ;
    "Eğlence sözü satın alıyorlar" ayeti bununla aynı kavramdır. Boş söz, eğlence sözü, oyalama...
  • "kesir", çokluk > "ekseriyetle" diye Türkçe'de kullanılır. "sin" harfi ile olursa "kırık" demektir. Tefaul babı ile geldiği için bu ayette birçok kimsenin karşılıklı yarışmasıdır. Arapça'da ikili karşılaştırma için mufaele babı kullanılır, Türkçe'de iki ve çok aynı kullanılır. Nedir bu yarış? Daha güçlü olma, daha çok çevresi olma, zengin olma, daha bilgili olma, taraftarının çok olması... Çoklukların peşinde koşturmak tüm çağların en büyük problemidir, bu insani bir zaaftır, Rabb'imiz bu zaafı bildiriyor ki onu aşmaya çalışalım.
  • "zurtum": Türkçe'de "ziyaret" kullanılır.
    Kökü "zeyr"; gölgenin ağaç veya ağaçlıklarda dolaştığı yer.
    "zira"; ağacın Güneş almaya engel olduğu yer. Daha sonra ise kişilerin yakınlarını ve başkalarını dolaşmalarına "ziyaret" denir.
  • "mekabir" > "kabir"; gömüt, mezar, ölülerin gömüldüğü yer. Arapça'da çoğul, çoğul ve ilişkili söylendiğinde "her biri karşılıklı olarak sahip olurlar" anlamı var. Mesela:
    "nisaukum" (kadınlarınız) dediği zaman "bir kişinin birçok kadını" demek değildir. "siz ve eşleriniz"
    "mekabir"; "herkes kendi kabrini" anlamındadır.
  • "kellâ" > "kâne lâ"; öyle olmadı, öyle olmaz, öyle değil, demek.
    "kellâ" geldiği zaman ayette, onun öncesinde yapılanları reddettiğini, onların yanlış olduğunu bildiriyor.
  • "sevfe"; geniş zaman kipinin uzak gelecek zaman kipine çeviriyor 's' harfi ile beraber yakın gelecek zaman.. yani "ileride"
  • "ta'lemun" > "ilim"; dağın sivri noktası. İnsanlar o noktayı kerteriz alarak yön bulur. Kur'an'ın bir ismi de "ilim"dir.
    "Sana ilim geldikten sonra onların heva ve heveslerine uyma" ayeti vardır.
  • "yakîn"; kökü su kanalı demek. Susuzluğu gidermek, suya kanmak, bir insanın kuşku tereddüdünü gideren demektir. "ikna olmak" buradan gelir.
    "kanaat, kâni, kanmak" buradan gelir
    "ilmel yakîn, aynel yakîn hakkel yakîn"
    "nazar"; genişliğine görmek
    "basar" > "basiret"; uzağı görmek
    "şuhud"; içinde bulunarak her yönüyle kapsamlı görmek
    "rey"; Gözle görmeye gerek olmaksızın aklın bir görüşe sahip olması (rey etmek) oy kullanmak için de kullanılır. "rey"; derinlemesine görmek
  • Yangının haberini almak "ilmel yakîn", yangını görmek "aynel yakîn", yangının içinde olma durumu "hakkel yakîn"dir
  • "cahim"; etin meyvenin kızartıldığı ateştir.
  • "cehennem" yemeklerin pişirildiği fırın. Ahirette dünyada terbiye olmamış insanların terbiye edildikleri yer.
  • "ayn" göz demek "elem nec'al lehu 'ayneyn" (Biz ona vermedik mi iki göz) Aynı kök, Araplarla Türkler bunu beraber kullanıyorlar birbirinden bağımsız olarak; pınara "göze" denir. "su gözesi" Türkçe'de de Arapça'da da aynıdır. Aslında bu kelime "göz" olmadan önce, "pınarların akan gözü"ne denmiştir. Oradan; insanların ağlamasını pınara benzeterek göz olarak kullanmışlardır.
    Su pınarı > Su gözü > insan gözü'ne geçiş. İnsan sevinçten ağladığı zaman gözyaşı serin olur, üzüntüden ağlarsa sıcak olur.
    Bununla ilgili 5 ayet:
    Kasas 9-13, Furkan 74, Taha 40, Meryem 26 "gözyaşın serin olsun"
    Su gözesi olarak Kur'an'da kullanıldığı yer: Kehf 86, Ğaşiye 12
  • "letus-elunne" > "sual" > "se'ele" kökü; istemek, sormak demektir. kökü düz ova demektir. Kolayca görülmesinden dolayı kolay yol, kolay ulaşmak, kolay öğrenmek... Bir şeyi öğrenmenin en kolay yolu sormaktır, onu istemektir. Soran isteyen ya ilmi istiyordur, ya da o ilme ulaştıracak en kısa yolu istiyordur. Ya bir şey istiyordur ya da o şeye ulaştıracak en kısa yolu istiyordur. İnsanlar ister, Mucib olan Allah karşılık verir.
  • "yevm" > "yemm" durgun akan su. Kabarıp durulması sebebiyle de sıralı çağların adı olmuştur. Sonra da bir tam günün karşılığı olmuştur.
    Kur'an'da "yevm", zamanın nasıl göreceli olduğunu anlatan en önemli kavramdır. Bir bakarsınız "sizin hesabınıza göre" diyerek kişinin zaman anlayışından Allah'ın bağımsız olduğunu öğretir. Bir bakarsınız "Gökleri yeri 6 günde yarattım" buyurur. Bir bakarsınız "O her yevm bir şe'ndedir, büyük bir iş yaratmaktadır". Bir bakarsınız "Gökleri yeri yarattığı günde ayların sayısı on ikidir" der. "din günü" der. Hiç de sizin düşündüğünüz gibi gece ve gündüzden oluşan 24 saatten bahsetmiyordur.
    "Sizin zamanınıza göre 50 bin yılda yükselirler", "1000 yıl" der. Bu göreceliliği toplayıp birlikte okuma yaptığınızda Allah'ın; Güneş, ay, Dünya'nın dönüşü, gece, gündüz ile hiçbir ilgisi olmadığını zaten anlarsınız. Allah yarattıklarından müstağnidir.
  • "izin"; "o gün o çağ" anlamında "yevme izin"
    O gün ile öldükten sonra gidilecek tekrar hayata dönülecek günü işaret ediyor. Ölüm ve diriliş günü arasına ise "berzah" ismini vermiştir.
    "berzah", örtü demektir, kıyamete kadar...
    Berzah örtüsünden bahseder Müminun 100'de.
"na'im" (nimet); geviş getiren çift toynaklı parmaklı hayvanların ortak adıdır (deve, sığır, keçi, koyun). Bunlar kurbanlık gruplardır (En'am). Daha sonra bütün hayvanların ortak adı olmuştur. Sonra kavram daha da genişlemiş "nimet" kavramıyla her türlü hoş, güzel, helal olan tüm nimetler için kullanılmıştır. "ne'am"; evet demektir. Hoş, güzel, olur, olumlu, evet, kabul ediyorum.

Bağlantılar

  • Tekasur 1 > Hadid 20, Ankebut 64, Zuhruf 83, Mearic 42
  • Tekasur 3-4 > Müminun 100, Secde 12-14, Araf 53, Yasin 52, Nebe 40, En'am 27 ("Hayır, hayır; ileride öğreneceksiniz. Hayır, hayır; sonra yine öğreneceksiniz."in karşılığı: Birinci öğrenmede, ölüm geldiğinde "Beni geri göndersen, bana süre versen" diye yalvarır kişi. İkinci öğrenmede ise berzah, örtü devreye girdiğinde: "Bir de ahirette bizi geri gönder" diye pişmanlık, veyl şeklindedir.)
  • Tekasur 5 > Nisa 157, Rum 60
  • Tekasur 7 > Ahkaf 34
  • Tekasur 8 > Rahman suresinde 31 yerde nimetleri sayar ve "Rabb'inizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?" der. Murselat suresinde de 11 yerde "veyl olsun o yalanlayanlara" der.
  • Talak 7 (Allah hiçbir nefse vermediği şeyi sorumlu tutmuyor)
  1. ilme-l yakîn"; bilgiye dayalı kesinlik
  2. "ayne-l yakîn"; göze dayalı kesinlik
  3. "hakke-l yakîn"; kaynaktan kesinlik