BAŞÖRTÜSÜ FARZ MIDIR

BAŞÖRTÜSÜ FARZ MIDIR

“avrat” kelimesi;

Türklerin geçmişinde “hanım” vardı, “avrat”a döndü. “han”dılar. “han, sultan, melike” hepsi gitti, “avrat” kaldı. “at, avrat, silah”

Nur 58’de Allah “avrat” kelimesini erkekler için de kullanıyor. Meğerse “avrat” sadece kadın için değil, erkek için de kullanılıyormuş.

“Çocukların odalarınıza izinsiz girmemesi gereken 3 vakit; fecr salatında, yatsı salatında, öğlen elbisenizi çıkarırken…” Çünkü bu 3 vakitte “selasu avradin lekum” (sizin için çıplaklık vardır). Yani cinsel bölgelerinizin görülebileceği bir durum var, çocuklarınızı koruyun. “avradin” diye geçiyor. Biraz dini bilgi alanlar şunu bilir: “setr-u avret”, erkek için de geçer. “avret mahallinin örtülmesi”. Bunlar demişler ki, “olmaz öyle, biz kadına avrat diyelim, bütün beden olsun bize cinsel obje. Sadece 2 göz bırakalım geriye, saralım çarşaflara”. Sonra 2019’da “pardon” desin Suudi Arabistan yönetimi; “ey kadınlar, biz çarşafı farz zannediyorduk, değilmiş. Kusura bakmayın”. Peki o binlerce yıldır çarşaf altında kaybolan hayatlar ne olacak? Demek ki avrat, vücudun çıplak kaldığında görülmemesi gereken yerleridir, kadının da erkeğin de. Kadının bütün bedeni cinsel organ değildir.

Avret yerlerinin örtülmesi; Nur 31, 58, Araf 26. Kadın erkek herkese farz.

Mümtehine suresi ayet 12’de nebinin yanına gelen bir grup kadın var, Mekke’den Medine’ye. Allah da onlara önce diyor ki: “Mümin kadınlar hicret edip size geldiğinde onları imtihan edin”. E ne gerek var, bunlar başörtülü zaten. Olmuyor mu ya Rabb’i? Yok, olmuyor. “Ey nebi, ey müminler, hepiniz birlikte bunları bir sınayın bakalım”. N’oldu, başörtüsü dinin sembolü değilmiş. Peki ne aranacakmış bu kadınlarda? Nebi’ye söz vereceklermiş:

  • Şirk koşmayacaklarmış.
  • Hırsızlık yapmayacaklarmış.
  • Zina yok.
  • Çocuklarını öldürmek yok.
  • İftira yok.
  • Örfe uygun konularda nebiye isyan yok.

Var mı başörtüsü? Yok.

“Bu şartları kabul ederseler mümin olduklarına kanaat getireceksiniz”.

Başörtüsüz kadınlar eğer Allah’tan başka ilah olmadığına, bu kitabın O’nun kitabı olduğuna, Muhammed Mustafa’nın O’nun resulü ve hatem-ul enbiya olduğuna inanıyorsa onlar mümindir. Kim ne derse desin. Konuyu iman meselesinden bir kurtaralım.

Başörtü takmamak büyük günah mıdır?

İsra 23-40, Mümtehine 11-12, En’am 151-153

Büyük günahlar bu ayetlerde. Başörtüsü takmamak imani-akidevi bir şey değil. Büyük günah mıdır? Değildir. Aklınızı, vicdanınızı kullanın.

Zina büyük günah mıdır? Evet. Başörtüsü takmamak büyük günah mıdır? Değildir.

Nisa 31: “Allah’ın size nehyettiği günahların büyüğünden sakınırsanız Allah sizin küçük günahlarınızı, diğer günahlarınızı siler” diyor. Çekin aradan sahtekarları, sadece Allah konuşsun. Başörtüsüzlük iman meselesi değil. Önce birbirinize saygılı olacaksınız, tesettürlü-tesettürsüz.

Kur’an’da örtünme yok mu? Var tabii. Kadına-erkeğe örtünme var. Kadına daha ciddi bir örtünme var.

Nur 30-31 zaten dikkatinizi çekecek.

Nur 30’da erkeklere seslenirken şöyle iki buçuk satır: “Mümin erkeklere söyle; gözlerini sakınsınlar bakışlarından bir kısmını, ferçlerini korusunlar kollar ile bacaklar arasını. Onları en çok geliştirecek ve temizleyecek olan budur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır”. Erkeklere seslendi; gözlerini sakın, haram olan bir şeyi gördün mü bakışını değiştir, “min ebser” bakışlarınızdan bir kısmını kaçırın, haramdan sakının. Ama “mümin kadınlara söyle” diye bir başlıyor, bayağı uzun.

Nur 31: “Onlar da gözlerini sakınsınlar, ferçlerini korusunlar”. Başlıyor ayrıma, bak uzadı şimdi. Demek ki kadına özel bir durum var, bunu da kabul edeceksiniz: “Ziynetlerinin görünen kısmı hariç, onun dışındakileri ortaya çıkarmasınlar”. Ziynetlerin görünen kısmı, en az 3. Ne öğretiyorlar, “el ve yüzler”. 2 etti, 3 nerede 3? Arapçada çoğul 3tür.

“ve humurihinne” nedir bu? “Başlarındaki örtü var ya” Aynen başörtüsü diyor, dikkat edin buraya! Kesinlikle burada başörtüsünden bahsediyor. Ama nasıl? “Başörtülerini ceyplerine / yakalarına vursunlar” (darabe, sabit tutmak, darphane). Allah vurgulu bir örnek veriyor, “yadribne” dedi mi bitti, “şu göğüs bölgeni kapat” diyor. “O takmakta olduğun başörtüsü var ya, onunla bunu yap”. Buraya kadar sorun yok, kimse reddetmesin. “Ziynetlerinden gizledikleri malum olsun, bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar, basmasınlar”. Yani “kıvıra kıvıra yürüme kardeşim” diyor, özeti bu. “Ziynetleri açıkta olanları” dedi mi? Dedi. “Örtüyü kapat” dedi mi göğüslerin üzerini yukarıdan aşağı doğru? Tamam. “Gizlediklerini de tuhaf tuhaf manken basışıyla yürüyüp kalçalarını göğüslerini gösterme, belli etmeye çalışma”. Bunu kadınlar da der. Kadınlar der ki böylelerine; “bak nasıl kıvırtıyor görüyor musun?” Lisede falan derler “okulun kaşarı” diye. Erkeklerden önce kızlar der bunu böyle davrananlara. Normalde canları sıkkınsa düz yürürler erkek gibi, takıntı yaparsa yapar. “Gizledikleri ziynetleri belli etmek için”

Açıkta olan ziynetleri var, bir de gizledikleri var. Kıvırta kıvırta yürüyerek o ziynetlerini gösterebiliyormuş. Basit bir soru: “Gizledikleri ziynetleri” arasında saç olabilir mi? Saçları belli etmek için kıvırta kıvırta yürümek zorunda mı kadınlar? Yo. Oturduğunuz yerde de savurabilirsiniz. “Ziynetlerinizin gizlediğiniz kısmını belli etmek için o tuhaf yürüyüşleri yapmayın”.

“humur” > “hamr, mahmur”; “uykudan uyanmış gözleri mahmur” öyle demiyor muyuz, sarhoş… “Mahmurum abi daha soğanım patlamadı, bir açılayım da seni arayayım.”. “ne bakıyon mahmur mahmur” buradan geliyor.

“hamr”; bilinci örten şey, hiçbir kuşkuya yer yok ki bu örtüdür. Fakat ilginç; bu “hamr” konusu, “humur” denilen kavram nebi için de kullanılıyor, çok garip. Hani yıllardır kandırıyorlar ya şöyle diyorlar: “bu kadının başörtüsüdür” Hayır değilmiş sadece; hem de 4 yerden bunların rivayetlerinden. Nebi için şöyle bir hadis var: “O, mestinin (ayakkabısının) ve ‘hımarının’ üzerine mesh yapardı abdest alırken”. Sarığa da hımar deniyormuş. Müslim Taharet bölümü 84’e 275, Tirmizi Taharet bölümü 75’e 101, Nesai Taharet bölümü 86-1-70, 81. bölümler. 

Bu kaynaklar niye? Bu kaynaklar bizden bin yıl geride. Yani bu kullanılan “hımar” ifadesi o dönem erkeklerin de başörtüsü için kullanılıyor. Nebi de kullanıyor. Sarığa da, kadınların başını örttüğü şeye de “hımar” deniyor, “humur” çoğuludur. Bu kavram o dönem erkek-kadın ortak kullanılıyormuş, “avrat” gibi. Şimdi ne diyorlar? “kadına özel bir örtü”. Değil. Suudi Arabistan kralına bakın, başlarından beyaz bir örtü, üstünde de siyah bir çember. Nereye gitse onunla gidiyor adam. Kur’an-ı Kerim’in indirildiği Arabistan’da kadın-erkek, çocuk-yaşlı “hımar”ı kullanıyor. Mümin-kafir fark etmez, niçin? Sıcak, 50 derece, kum fırtınası. Sebebi iklimsel. Rabb’imiz ayetinde ne dedi? “o humuru var ya, başörtülerinizi göğüs bölgesine kapatın, orası açık”.

Tartışan 2 grup var; biri “Kur’an’da başörtüsü yok” diyor, Rabb’imiz diyor ki “Var” ama bir farkla: “Onu Ben farz kılmadım. Ben’im emrettiğim, şarta bağladığım göğüsleri, yakayı örtün”. Zaten takıyorlar, iklim sebebiyle, kültür sebebiyle hepsi takıyor bu başörtüsünü. Allah “başörtü takın” demiyor, “Zaten geleneksel olarak taktığınız; rüzgardan, kum fırtınasından, aşırı sıcaktan korunmak için taktığınız o örtülerinizi asıl örtülmesi gereken yerlere darp edin, sabit tutun.”

Ahzab 59’da güvenlik tehdidi ile ilgili bir ayet var, nedir o?

“Ey nebi; eşlerine, kızlarına ve mümin kadınlara söyle –böylece tüm mümin kadınlara söyle-, cilbablarını üzerlerine yaklaştırsınlar. Bu, tanınmaları ve böylece incitilmemelerine daha yakın bir davranıştır”. Ayrıca bir örtü örtüyor, konu Medine’de. Niçin yapıyorlar böyle? Tanınmak için, tanınırsa n’olur? “Biz mümin kadınlarız ha”. Kur’an’ın en son surelerinden biri Ahzab suresi. Bu güvenlik gerekçesiyle, sebep? Mümin oldukları belli olsun diye, özel bir şey bu. Niçinmiş?

Fetih 25 > Kadınlara bir sarkıntılık var; münafıklardan, kalplerinde hastalık olanlardan. Çünkü Medine’de Yahudiler var, Hıristiyanlar var, az bir miktar müşrik var, münafık var ve kalplerinde maraz olanlar var. Sayıyor bunları. Kadınlara bir saldırı var sokaklarda, pazarlarda. Ayrılmaları için özel bir örtü istiyor. Etti mi size bir kanıt daha? Anlayan anladı. Medine’de yahudisi de, hıristiyanı da, müşriği de örtünüyor kadınlar olarak. “Siz özel bir örtü, cilbab giyinin dışarı çıktığınızda, anlaşılsın mümin olduğunuz.” Rabb’imiz, bizde başörtüsü var, yetmez mi? Yetmez, çünkü herkes öyle giyiniyor. “Tanınmanız ve incitilmemeniz için bu daha uygun bir yoldur, dışarı çıkarken özel bir örtü alın üzerinize, mümin olduğunuzu belli eden”.

Demek ki eziyet var, tehlike var. Bunun iffet anlamında örtülmeyle ilgisi yok, “tanınmaları ve eza görmemeleri için özel bir elbise giysin tüm müminler” diyor.

Fetih 25-26’ya bakıldığında saldırı var tamamen; “Eğer o saldırıları durdurmazlarsa seni üzerlerine salarım” diyor, “Barınamazlar orada o Medine’de” diyor.

Fetih 25: “O gerçeği örtenler sizin Mescid-i Haram’a girmenizi de; bekleyen hediyelerinizin, kurbanlıkların varacağı yere ulaşmasında mani olanlar işte onlardır”. Neyi anlatıyor? Mekke’deki müşrikleri anlatıyor. Ne yapmaya çalışıyor müminler? Mescid-i Haram’a girmek istiyorlar, izin vermiyor müşrikler; kurbanlıkları bekliyorlar -“hediye” diye geçer-, “mani olur bunlar” diyor.

“Eğer o Mekke müşriklerinin Mekke şehrinin içinde bu adamların, kafirlerin arasında tanıyamadığınız için kendilerine sıkıntı verme durumunda olabileceğiniz mümin erkek ve kadınlar olmasaydı, seni onların üzerine Mekke’ye saldırtırdım”.

Medine’de kadınlar Ahzab 59’da tanınmak için ayrıca bir örtü örttüler üzerlerine “biz mümin kadınlarız” diye. Çünkü ayrılmayan bütün kadınların başında örtü var. Burada da kendilerini gizliyorlar, herkes örtülü, aralarında geziyorlar mümin erkek ve kadınlar, ne bu? Mekke’nin içinde (daha Mekke fetholmamış) müşriklerin arasında mümin erkek ve kadınlar var, siz ilk baktığınızda anlayamıyorsunuz, nebi bile baksa anlayamıyor. Hani Mekke’den Medine’ye hicret eden kadınlar vardı ya, ilk başta anlaşılmıyordu; “anlaşılmama” kelimesine dikkat! Örtü konusunda Mekke’de-Medine’de, mümin-müşrik, kafir-ehlikitap fark etmez bütün kadınlar başörtülü. Bu Allah’ın emri değil; örf, mecbur yapıyorlar. “Onlara bilmeden sıkıntı verirsiniz” diyor, “mümin olduğunu anlayamazsınız” ya Rabb’i niye anlamayayım, başörtülü? Öbürleri de örtülü. Burada başka bir şey var; mümin erkekleri de anlamıyor nebi ve Medine’de yanında olan müminler saldırsalar Mekke’ye içeride kendini saklayan, imanını saklayan mümin kadın-erkeklere de zarar verirmiş bilmeden. Ne oldu saç-sakal? Bazı hocalar diyor ya: “Ömer ve ebu cehil aynı giyiniyorlar”. Sakal, sarık hepsinde var. Medine’dekiler, siz bir ayrılın, cilbab takın. Medine’de en güçlü topluluk müminler, cilbablı kadınlara bir şey yapacak olan olursa gereken yapılır. Demek ki giysi, saç, sakal hepsi yalana bağladı.

Hucurat 13: “Allah katında en ekrem olanınız, en seçkin, en ikrama layık olanınız O’ndan en çok sakınanınızdır. Kim sakınıyorsa Bana o yakındır.”

Muttaki olmak, ölçü yok, elbise vs yok. Muttaki olmak.

Araf 26: “Ey Adem’in çocukları, size elbise indirdim”. Nasıl bir elbise ya Rabb’i? “Bunlardan ilki süs, takı elbiseleri, süslenmek” > “Ey Adem’in çocukları, mescitlere en güzel takılarınızı takının” diyor ya, o. Bir de:

“Edep yerlerinizi örten giysi, takva elbisesi. Elbiselerin en hayırlısı odur.”

“Allah katında en seçkin olanınız, O’ndan en çok sakınanınızdır.” Allah’tan nasıl sakınılır? Sadece O’nun kurallarına secde edersek, kurtuluruz. Çünkü tüm nebiler, kendilerine gelen kitaba secde ettiler ve kurtuldular. Onların yolunu izleyen de Kur’an’a tabi olur. Bataklığın içinde temiz söz aramaya çalışmaz.

İnuitler yaklaşık 5 bin yıl önce Bering Boğazı’ndan geçiyorlar, Grönland’a gidiyorlar. Sonra da Kanada’nın kuzeyindeki takımadalara gidiyorlar, Alaska’ya gidiyorlar. -50 derecede yaşadıkları için bunlar acayip sıkı örtünüyor. 5 bin yıllık, İbrahim nebinin çağdaşı bunlar, o zamandan gitmişler. Bunlar da Allah kulu, bunlar da sınavda. Elbiseleri kalın deriden, kadınlı-erkekli giyiniyorlar, hiçbir şey göremiyorsun. Bu arkadaşlara Rabb’imiz şöyle diyebilir mi? “Sen ne biçim kapalı giyiniyorsun, açıl!”. Ya Rabb’i -50 derece. Peki mümin erkeklere-kadınlara şunu der mi? “Siz niye başlarınızda örtü var hepinizin?” Rabb’imiz burada da +50 derece ve kum fırtınası. Allah örfe karışmaz. Ne eskimonun atası 5 bin yıllık orada duruyor, hele bir de çağdaşları gözlük takıyor, hiçbir şey göremezsin. Bunlar evlerinde de çok rahat oturamıyor çünkü buzdan evleri var ya. Rabb’imiz neye vurgu yaptı? “Göğüslerinizi kapatın, mahrem yerlerinizi örtün”. Mesele başörtüsü değil, mesele vücudunuzun omuz altı, “oralara salacaksın onu ve sabitleyeceksin, görünmesin. Hatta belli etmeye çalışıp yürüme de. Sesini de inceltme, kalbinde hastalık olan erkekler ümide kapılır. Kıvırarak yürüme, sesini inceltme”. Çok yapıyorlar onu. Abisine merhaba diyor kız: “merhaba abi”, buz gibi… Morg sesi geliyor kızdan. Kafasını taktığı birine diyor ki: “Merhabaaaaaa!” Yarım saat böyle tınlama var. İnceldi, uzadı. “Yapma” diyor, “Bunu yaparsan, kalbinde hastalık olan senin kişiliğini bırakır, dişiliğinle uğraşır”.

Ahzab 33: “vela teberracne teberrucel cahiliyetil ûlâ” (Açılıp saçılmayın ey nebi eşleri, sizden önceki cahiliye kadınlarının açılıp saçıldığı gibi). Çok ilginç.

Cahiliye Arapları da başörtüsü takıyor. Ama açılıp saçılıyormuş.

“teberrac” > “buruc” (Buruc 1) Açılıp saçılmak, ışığını ortaya koymak, varlığını belli etmek. Aynı kavramı Nur 60’ta da göreceğiz. Demek ki başörtüsü var, açılıp saçılıyor, göğüsleri transparan görünüyor. Diyor ki “kapat orayı kapat”

Bize şöyle edebiyat yapılır, kandırırlar bizi, bunlar hep iveçtir. Diyor ki: “kardeşim, Texas filmi izlemiyor musun? 100 yıl önce Amerika’da bile kadınlar başörtüsü takıyor”. Ya takıyor kardeşim takıyor. Allah’ın böyle bir emri var mı diye soruyoruz. Yoksa “O zaten kendi kendinize takmakta olduğunuz örtüyle göğsü bir kapatın” mı diyor? Kadın-erkek hımar takıyor. Bu örfmüş, bu Kur’an’ın emri değilmiş, varmış zaten, hatta öyle bir var ki. Geçmiş cahiliye kadınları da başları örtülü olmasına rağmen hala açılıp saçılıyormuş. Nasıl oluyor bu? Demek ki açılıp saçılmanın saçla bir ilgisi yok, bunu anlatıyor Allah. Peki bu açılıp saçılma nedir ya? Niye erkekler için kullanmıyor bunu Rabb’imiz? Kadınlarda özel bir sınav var, Rabb’imiz sınıyor; kendini gösterme. Bu cinsel olarak mı? Hayır, kadınların geneline yakını bunu cinsel obje olarak göstermek için kendi vücutlarına yapmaz. Beğendirme hastalığı var, “teşhir” oradan geliyor. Ayrıca kadın erkeğe beğendirmeye çalışmaz kendini, asıl öbür kadınlarla rekabet ediyor. Kadın 2 tarafa da kendini beğendirmeye çalışır. O yüzden erkeğin giysi dolabı sönük, kadının giysi dolabı doludur, taşar. Süse düşkündür. Çünkü Allah, Al-i İmran 14’te bir şey söylüyor: “Kadınlara eğilim / düşkünlük, insanlara süslü gösterildi” diyor. Çok gariptir bu ayet. “insanlara” dedi, “erkeklere” demedi. Tüm insanlara. Kadına kadınlar da bakıyor, ne giymiş, ne yapmış… Kadının böyle bir zafiyeti var, “teberruc etme”, ortaya koyma, hem kadın cinsine hem erkek cinsine. Bu sadece cinsel amaçla mı? Çok çocukça. Cahillik yapıyor, istiyor çünkü sınavda. Allah da “yapma” diyor. Canın hiç çekmiyorsa bir şeyi, Allah da yasak koymuş, o yasağın bir anlamı yok, sınav olmaz o.

Erkeklerin çoğunda hastalık var, “sesine ümit kapıyor” diyor. “Sakın sesinizi inceltmeyin, kalplerinde maraz olanlar ümitleniyor” Kapıdaki terlikten ümitleniyorlar lan!

Kadın kendisini çok belli etmek ister, varlığını, ontolojisini daha çok belli etmek ister. Erkek istemez mi? O da ister ama nasıl? Yeşilçam filmi; üstü açık bir araba, çaça giyinmiş bizimki, kızı götürüyor bir tepeye, diyor ki: “Bütün buralar benim babamın”. İşte erkeğin yapacağı bu. Pahalı cep telefonunu masaya koymak, Mercedes’in anahtarını masaya koymak... Kadın öyle değil; 700 renk, 701 renk, ne ararsan bulursun. Öyle bir açılıp saçılır ki, her yönden çıldırtır seni. Allah diyor ki: “Yapma; sana bu hissi verdim, gel bunu makul bir seviyeye çek. Giyinmene dikkat et. Ben seni boğmuyorum” diyor. Yani dişiliğinle gitme, kişiliğinle git.

Nur 60: “Kadınlardan nikah umudunu kesmiş, evliliği düşünmeyen, menopoz sonrasını yaşayan kadınlardan oturmakta olanlar, ziynetlerini açığa vurmadan, siyaplarını çıkarmalarında kendileri için bir sakınca yoktur”. Örtüyü çıkarıyorlar, hala ziynetlerini belli etmeme şartını arıyor. Ziynet, başörtüsü değilmiş. Kız çocukları için; 14-15’te regl oluyorlar ya, ergen oluyorlar ya, buluğa eriyorlar ya, oradan artık nikah akdi dedikleri –çocuk doğurmak da var- menopoz dönemi, adetin durması - 46-48-50ler oraya gider -; “15-50 arası şu giysine dikkat et” diyor Rabb’imiz. Biz nasıl yapıyoruz? Allah’ın emrettiğinin zıttını yapıyoruz, çok severiz onu. 50’den sonra kadınlar örtünüyor. Gariplik var. 50’den sonra çekidüzen vermeye başlıyorlar. Erkekler hacca gidiyor, sakal bırakıyor. Ne oldu diyorsun, “emekli olduk” diyor. E gençlikte emretmişti, tam tersi…

Gençlikte açılıp saçılıyoruz, insanları da günaha sokuyoruz. Yaşlılıkta herkes bir camiye gidiyor, huzurevine dönüyor camilerin erkek safları. Şimdiye kadar neredeydiniz? “Ne yapalım, ölüm korkusu var”. İçgüdüler zayıfladı, kafa çalışmaya başladı. Sürekli aşağıdaki hükmettiği için beyne, aşağıdaki susunca beyin açıldı; “evet ya, hayat varmış, sınavdaymışım, ne yapacağım şimdi? Ben camiye gidiyorum hanım.”. “E ben de örtünüyorum”. Şimdi mi? Diyor ki: “Açıl açıl, örtünü çıkar ama ziynet yerlerini koru”.

İnsanların iffetinin saçla ilgisi yok da, Nur 4 ne diyor? Birbirinize çok kötü davranıyorsunuz. Şu “açık, kapalı” var ya, bu kelimeleri kullanmayın.

Hucurat 11: “Aranızda bir grup kadın, başka bir grup kadını alaya almasın. Belli mi olur, onlar belki de sizden daha hayırlıdır” diyor. Gerçekten her şeyimiz ters. Bizim kültürümüz Allah’ın dinine düşman.

Başörtüsüz diye zinaya daha yakın diye bir his var başörtülülerin çoğunda. Başörtüsüzlerin de başörtülülerin aptal olduğu ile ilgili bir önyargıları var. Nice başörtülü kadın var, bin tane başörtüsüz kadını cebinden çıkarır bilgi olarak. Nice başörtüsüz kadın var, bin başörtülü kadını namus diye cebinden çıkarır.

Nur 4: “Bir masum, iffetli kadına iftira atana ebediyen şahitlikten men ve 80 celde. Adam yerine koymayın” diyor Rabb’imiz. Olayı görse, “ben gördüm” dese bile atın gitsin. Dürüst değil bu, müfteri. Allah iftira atanları sevmez.

Bir kadının baş bölgesinde ilk bakacağımız şey saç mı olur, yüz mü olur? Göz, kaş, burun, dudaklar mı olur? Esas kadın bakışla oynatıyor, sesle oynatıyor, onları yasaklıyor.

Bakara 221: “Müşrik kadınlarla iman edinceye kadar nikâhlanmayın. Velev ki hoşunuza gitseler de. Müşrik erkeklerle nikâhlanmayın ey mümin kadınlar, velev ki onlardan hoşlansanız bile”. “acayip” demek hoşlanmak.

Ahzab 52: “Bundan sonra güzellikleri hoşuna gitse bile, bir kadınla evlenmen sana haram”. Demek ki erkek-kadın birbirinden hoşlanıyormuş. Eğer birinin yüzüne bakıp karşı cins olarak –yasaklamıyor bunu- saçın ne önemi kaldı? “Güzelliği” dedi; nebiye de, mümin erkek-kadınlara da. “Kötü niyetli olma” diyor. Hoşlandın, ne yapacaksın? “nikah” var, git işte evlenin. “Siz şimdi içinizde tutamazsınız, gizli gizli buluşmayın, evlilik teklifini yapın” diyor. Evliliğin 3 ayağı var: ekonomi, mantık, cinsellik. Ekonomik uyum, mantık uyumu, yatak uyumu… Nisa 19’da Allah, evlenirken 2 tarafın birbirine muhabbet duymasını istiyor. En hafifinden sempati… Emrediyor bunu, sevgi evliliği istiyor. Yoksa yaşanmaz.

Videoyu izlemek için tıklayınız.