BİZİM RABB’İMİZ KİM?

BİZİM RABB’İMİZ KİM?

    "Kimin uğruna hayatımızı değiştiriyoruz? Bir erek, bir amaç uğruna mücadele ediyoruz. O kim? Neden benim hayatımı değiştiriyor? Neden birçok şeyi yapmıyorum nefsim istese de, hatta o şeyler helal iken (mesela su helal ama oruçken içmiyoruz)? Kim sorusu çok önemli.

    Esma da Kur'an gibi mehcur kaldığı için sıkıntı yaşıyor, bocalıyoruz.

    Bakara 255 (Ayetel Kursi), Haşr 23-24, İhlas.. Bunlar Rabb'imizi anlatan ayetler. Allah'ı tanımak isteyen Kur'an'da arasın. Allah esması ile tanıtıyor kendini Kur'an'da, değilleme ile. O'nun hakkında ne hayal ediyorsan O, o hayal değildir. Allah'ın ismi bir kavram değildir. Kavram; kavramak, kuşatmak anlamındadır. Allah'ı kavrayamazsınız.

    En'am 103: "Gözler O'nu kuşatamaz". Bilinçler O'nu kuşatamaz. Bir şeyi kavradığınızda ona "kavram" dersiniz. Kavranılmış şeye "kavram" denir. İnsan Allah'ı kavrayamaz, kuşatamaz. Allah her şeyi kuşatır. "el Muhid" olan O'dur, ilmiyle, takdiriyle, rahmetiyle her şeyi kuşatmıştır.

    Neden Allah'a "şey" kelimesi kullanılmaz? "şey"in çoğulu vardır: "eşya" veya "kulli şey-in". Allah bir "şey" değildir, O'na "şey" kelimesini kullanmayın.

    Nur 39'a göre Allah'a "şey" kelimesinin kullanılamayacağını görürüz:

    "Allah'ı görmezlikten gelenlerin işleri düz çöldeki serap gibidir. Susayan onun su sanır, yanına varınca onun bir şey olmadığını görür ve Allah'ı yanında bulur. O da onun hesabını görür. Allah hesabı çabuk görür".

    Taha 49: "Firavun dedi ki: Sizin Rabb'iniz kim ya Musa?"

    Bu soruya Musa Nebi şöyle cevap vermiyor: "Allah hakkında konuşulmaz". Geleneksel anlayış Allah hakkında konuşulamayacağını söyler, Kur'an ise Allah hakkında bilmediğimiz şeyleri söylemeyi yasaklar. Aynı şey değil. Kur'an Allah hakkında doğru bilgilerin konuşulmasını söyler. Doğru bilgi nerede, tabii ki Kur'an'da. Çünkü O kendisini belirttiği gibi sen O'nu anlarsın. Kendi kendine hayal kuramazsın. İnsanlar zanda bulunuyor; Allah'ın üzüldüğünü, sevindiğini falan sanıyorlar haşa.

    Şura 11: "O'na herhangi bir açıdan benzeyen bir şey yoktur".

    "Samed", "Müteal", "Ehad"... Allah üzüntüyü yaratmıştır. Allah üzülen bir varlık değildir, hiçbir şey Allah'ı aciz bırakamaz, hiçbir şey Allah'a yeni bir şey ekleyemez. Allah akıllı bir varlık değildir, aklı yaratandır.

    Al-i İmran 61, Ra'd 37: "Sana ilim geldikten sonra sakın onların heva ve heveslerine uyma". İlim geldikten sonra heva heves gider, hak geldiği zaman zan gider.

    Enam 91, Hac 74, Zümer 67: "ma kaderullahe hakka kadrihi" (Allah'ı hakkıyla takdir edemediler)

    İnsanlar Allah'ı takdir edebilir, nereye kadar? Allah'ın bize öğrettiği kadar. Had bilmek, hudut bilmek böyle bir şeydir. Nasıl Musa nebi "göreyim Sen'i" dedi, sonra tenzih etti tüm noksan sıfatlardan yere düşüp bayıldıktan sonra, af diledi, "yanlış bir iş yaptım" dedi, gördüğün şey, şeydir işte. Şey kelimesi uzaktan görülebilen karaltıdır: "şae".

    Allah böyle bir mahluk gibi değildir haşa. Buyuruyor ki
    Nahl 17: "Yaratan yaratmayan gibi olur mu?"

    Sen yaratılana bakıp Yaratan'ı şeklî olarak düşünemezsin, bunu yaparsan kaybedersin. Allah bunu yasaklıyor, iblis de bunu emrediyor;

    Araf 33, Bakara 169: "Şeytan size üç şeyi emreder: çirkinliği, kötülüğü, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemeyi". Allah hakkında konuşmayı değil. Taha 49'da firavun sorduğunda Musa nebi "böyle bir soru olmaz" demiyor, cevap veriyor:

    Taha 50: "Bizim Rabb'imiz her şeye yaratılışını vermiştir, sonra da ona yolunu göstermiştir".

    İsra 36: "Bilmediğin şeyin ardına düşme; göz, kulak ve fuad bundan sorumlu tutulacak".

    Bilmediğin ardına düşmek, "takfu, kaffe" (kafa), ensesine takılıp gitmek, ne demek? Koşulsuz, sorgulamadan peşine takılıp takip etmektir. Allah böyle bir kul modeli istemiyor.

    Enfal 42: "Ölen beyyine üzerine ölsün, yaşayan beyyine üzerine yaşasın". Delille, kanıtla hareket edin diyor; bizi bilim insanı olmaya davet ediyor, Kur'an konusunda da.

    Gençlerin odalarında film artistlerinin, ses sanatçılarının boy boy posterleri asılıdır ve bilirler onları. Onların evli mi bekar mı olduklarını, boy-kilolarını, fobilerini-hobilerini, hepsini bilirler. Neden? Severler, ilgilenirler çünkü, orada bir bağ var. Fanatik bir futbol tutkunu adam; tuttuğu takımın 7 ceddini sayıyor, bırak yedek oyuncularını; yıllardan beri oynamış, emekli olmuş, ölmüş futbolcuların isimlerini ezbere biliyor. "Ben Rabb'imi seviyorum" diye nara atanlar 5 tane esma'nın anlamını bilir mi? Allah'a hisle varılmaz. İslam tarihi boyunca tasavvuf adı altında ilmi, aklı terk ederek, ayetleri, delilleri terk ederek bir nirvana çabasına girişildi. Hiçbir yere varamadılar. Ha bir yere vardılar; zıvanadan çıktılar, tımarhaneye düştüler, akıl hastası bunlar. "Bana özel mesaj geldi, Cebrail'i dövdüm Azrail'i dövdüm, meleklerle bütün uçakları bastonla deviririm" diyenler geldi. Hakikat önümüzde dururken rüyalarla yaşamaya başladık. Bunların cep telefonu kılıflıdır, kapıları kilitli, arabaları alarmlı, meclisleri kameralıdır; ama "kader kader" deyip dururlar.

    Al-i İmran 18, Ra'd 43: "Allah'tan başka ilah olmadığına hakkıyla ancak alim kullar şahitlik eder". Neymiş, konu bilgiymiş. Bilgiden sonra gelen ürperti gerekir. Bunlarınki hayal, şeytan işi pislik, uydurma, nirvana...

    Allah hakkında zanda bulunamazsınız, ama Allah hakkında konuşursunuz, Allah ile de konuşursunuz, hüznünüzü Rabb'inize arz edersiniz, dua edersiniz, "Rabb'im" dersiniz. İşiten'dir, Gören'dir kuşkusuz.

    Enam 91, Hac 74, Zümer 67'de tüm insanlar demiyor. Kafirler, Kur'an'dan kaçanlar, zanna, ilhama duyguya kaçanlar için söylüyor. Allah'ın kitabını terk eden kim varsa onlara söylüyor.

    "Takdir edemediler" meselesinde problem ne?

    Müddessir 18-20: "Tefekkür etti, sonra ölçtü, biçti. Öldürülecek zaten bu nasıl takdirdir? Sonra tekrar öldürülecek olan bu kişi, nasıl bir takdir ölçüdür?" "Hakkıyla takdir edemediler", istemediler bunu.

    Kur'an'ın tek bir okuma biçimi var. Onu da insan icat etmedi haşa. Zanların tümü insan icadıdır. Varı yararak var ettiği o şey, çıkıyor Rabb'ine "bence" diyor. Büyümüş, adam olmuş, Allah hakkında zanda bulunacak cesareti de var.

    "Biz bu kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık" diyor Allah.

    "Göklere yere bir bak, bir kusur var mı? Bir yırtık görebiliyor musun? siz Kur'an'a adam gibi okumuyor musunuz? Okusaydınız eğer o Allah katından değil de başka bir yerden gelmiş olsa içinde birçok ihtilaf, çatışma, zıtlık, saçmalık görecektiniz" diyor. Ey kafirler niye kaçıyorsunuz hakikatten? "Rabb'im kim"in cevabı Kur'andadır. Allah'ın kendisinden daha iyi kim tanıtabilir? Kim bilebilir? O'nun için "üzüldü sevindi" falan demeyin. O tüm noksan sıfatlardan münezzehtir. Allah'ı dalgalandıramazsınız duygusal olarak.

    Kamer 17, 22, 33, 40: "Bu Kur'an'ı anlaşılsın diye kolaylaştırdık".

    Duhan 58: "Biz bu kitabı senin dilinle kolaylaştırdık". Neden ya Rabb'i? "Tefekkür edin diye". Kur'an'ın tamamı kolaylaştırılmış bir kitaptır. Böylece Esma da kolaylaştırılmıştır. Algı, bilinç bandında soruyor. "Yükselme boyutlarının Rabbidir O". Herkesin bir anlam derecesi vardır, dereceler boyutlar biter mi? Dün Kur'an hakkında daha az şey biliyorduk; bilgi, görgü, seviye yükseliyor. "el Refî" olan Allah yukarı çıkarıyor. Teslim olduğun kim? Şeyh mi, hoca mı, ata mı, şeytan fısıltısı mı, Kur'an mı? Ve sor: "Ben neden secde ediyorum ya? Ben niye bazı şeyleri yasak diye yapmıyorum ya? Ben niye hayatımı birine teslim ediyorum ya? Kim O kim?" Allah bunun sorgulanması emrediyor. firavun soruyor "sizin Rabb'iniz kim Musa?" Musa cevap veriyor: "Her şeye yaratılışını Veren'dir, sonra da yolunu Gösteren'dir" Ayı, Güneş'i yaratmış, onlara yolunu göstermiş. Bitkileri yaratmış, yolunu göstermiş. İnsanı yaratmış el Hâdi, ona da yolunu göstermiş. Sen ona içgüdü mi dersin, canın ne çeker dersin ben bilmem.

    Necm 28, Yunus 36: "Zan haktan yana hiçbir şey ifade etmez". Tarihle, insanın yaratılışıyla ve varlıkların Rabb'inin kendisi ile ilgili anlattıkları hak bilgidir.

    İsra 105: "Biz Kur'an'ı hak olarak indirdik, o da hak olarak indi" ve teslim oldu adrese. Resul olduğu gibi anlattı Muhammed Mustafa. Artık elimizde şaşmaz, değişmez, pörsümez bilgi var. Korkusuzca teslim olabilirsin ama bir şartla: neye teslim olduğuna bak. Allah önyargılı bir varlık değildir, zalim bir varlık değildir, Allah kullarını kötü yola sürükleyen bir varlık değildir. Sen kendine bak; sen iyiysen, anlamak, beyyine üzere yaşamak istiyorsan... O kalplerde olanı en iyi bildiği için şöyle diyecek ayette: "Eğer onların içinde bir hayır görseydik bu Kur'an'ı elbette onlara işittirirdik". Onların niyeti kötü, onlarda hayır yok. Niyeti kötü olan Allah'a varamaz.

    Sakınmak isteyenler için Bakara 23: "huden lilmuttekin"

    "Gözü şaşmadı haddi açmadı". Usve-i hasene Muhammed Mustafa'dır. İlmin haddi aşmasın. İlimlerin en güzeli had bilmektir. "tilke hududullah" (sınırlarımı aşmayın, yaklaşmayın). Ya Rabb'i sınırlarına yaklaşmazsak, onları aşmazsak bize ne var? "Bana yaklaşmak var, mukarrebun olmak var". Secde ile, Kur'an'a boyun bükerek Allah'a yaklaşılır. Allah'tan başka ilah olmadığına hakkı ile tanıklık edenler sadece şunlar: Allah'ın kendisi, melekleri, alim kullar. Neye göre? Ölçü gözeterek. Allah'ın kendisine şahitliği ölçüye dayanmaz ama bizler kısıtlı varlıklarız, melekler de öyledir. (Al-i İmran 18) Niçin ayette Allah böyle bir ayrım yapmış? Çünkü Allah'ın şahitliği tamdır ama insanın şahidi tam olamaz, Allah'ın insana öğrettiği kadardır. "Size ilimden az bir şey verilmiştir".

    "hakka tilavetihi" > Bakara 121 > yapmazsanız > "hakka kadrihi" edemezsiniz > En'am 91, Hac 74, Zumer 67 > "hakk-el yakin" gelmez > Vakıa 95, Hakka 51 > bunlar gelmezse > "muminine hakka" olamazsınız > Enfal 2-3

    Kur'an'da şöyle bir ayet yoktur: "Hiç Ben'i sevenlerle sevmeyenler" yok böyle bu ayet. Şirke bulaşmadan yaşamanın yolu Kuran'ı bilmektir zaten bu kitaptan hesaba çekileceğiz.

    Neml 3, Bakara 4: "O gerçek müminler var ya ahiret konusunda yakîn sahibidir".

    En'am 165: "Yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni yoldan saptırırlar".

    Necm 28: "Bu konuda ellerinde bir ilim yoktur, sadece zanları ile hareket ederler. Zan Haktan yana hiçbir şey ifade etmez"

    Enfal 2-3, Müminun 1-11

    Enam 80-81: "Toplumu ona karşı çıkıp kanıt getirmeye kalkıştı, o dedi ki: Allah hakkında benimle çekişiyor musunuz? Beni doğru yola O iletti, O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Rabb'imin dilediği dışında hiçbir şey olmaz. Rabb'im bilgice her şeyi çepeçevre kuşatmıştır, hala hatırlamayacak mısınız? Hem siz hakkında size hiçbir kanıt indirmediği şeyleri Allah'a ortak koştuğunuz halde korkmuyorsunuz da ben ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım? Şimdi eğer biliyorsanız iki gruptan hangisi güvende olma ya daha layıktır?"

    Ankebut 6, Al-i İmran 97: "innAllahe le ganiyyun lilalemin" (Allah alemlerden müstağnidir)

    Araf 180: "Esma-ul Husnâ Allah'ındır. O'na o isimlerle yakarın. Allah'ın isimleri konusunda sınırları aşanları bırakın. Onlar ettiklerinin cezasını bulacaklardır". İsimlerde sınırları aşanlar kim? Onlar lat menat uzza diye putlarına isimler koydular; mesela Allah'ın "Aziz" ismini uzza diye melek şeklinde putlarına koydular. Bugün de birileri yapıyor bunu. Ete kemiğe bürünüyor, Mahmut diye... Bir şeyler oluyor yani. "Allah'ın bütün sıfatları onun üzerinde diyor" adam.

    Mücadele 7: "Allah'ın göklerde ve yerde olan her şeyi bildiğini hiç görmedin mi? 3 kişi gizlice konuşsa dördüncüsü O'dur. Beşin altıncısı da O'dur. Bundan daha az ya da daha çok olsalar, her nerede bulunsalar Allah onlarla beraberdir. Sonra yaptıkları her şeyi kalkış günü onlara bildirecektir. Allah her şeyi bilir". el Karîb olan Allah daha yakındır, şah damarından daha yakındır.

    Şura 11: "leyse kemislihi şey-un" (O'nun misli, O'na benzer hiçbir şey yoktur) "misli gibi" diye çeviriyorlar yanlış. Haşa sanki misli var bir de misli gibi olmayan var. Kur'an'da Allah için asla "şey" geçmez. Allah'ın herhangi bir isminin çoğul olarak Allah için kullanıldığı bir yer yoktur. (O azizlerdir, ilahlar vs)

    "Yalnız Sana kulluk ederiz ve yalnız Sen'den yardım isteriz". O gün herkes tüm varoluş O'nun huzuruna kul olarak gelecektir.

---

"ahsenü'l halikin" şudur: vardan yararak var etmek. Bu Allah'ın ismidir de insanlara vardan yararak var etmeyi öğretmiştir. İnsan bir şekilde kalemi, telefonu, kıyafeti üretir. Hiçbir şey yokken Allah var mıydı? Amenna. Kendisinin ismi "şey" miydi? Kime merhamet eden "Rahim"di O? Kime "Rauf"tu? Neyin "ahsenul halikin"iydi? Başka yaratıcı mı vardı? Bunlar zati sıfatlar.

    "allamül guyub" (en iyi Bilendir). Ama başka bir ismi var Allah'ın: "el Alim", ne demek? Bilen değil, Bilginin Kaynağı"el Hakim" Hükmün Kaynağı. Aynı şey mi? "Halik" Yaratılışın Kaynağı. "Biz her şeyi başka bir şeyden yarattık" diyor. "Sizi topraktan, her canlı şeyi sudan yarattık. Arş su üzerindeydi" diyor. Allah en iyisini bilir, demek ki sana da biraz bilgi vermiş. ama Bilginin Kaynağıdır. Allah varı yararak var edenlerin en güzelidir, sana da ondan vermiş. Fakat O "Halik"tir.

    Çocuk sahibi olanlar çocukları için: "benim bildiğimin bir kısmını o da biliyor" der. Hiç yoktu aslında. Sonra kendine bakıp "e ben de yoktum", anneniz babanız da yoktu. Bu nereye kadar gider? Evvel, Ahir'e gider.

    Zuhruf 19: "Onlar Rahman'ın kulları olan melekleri dişi saydılar. Onların yaratılışlarına tanık mı oldular? Onların bu tanıklıkları yazılacak ve sorguya çekileceklerdir". Ne ağır bir cümle, ne derin... Allah'ın misli hiçbir şey yoktur. O Ehad'dır, Samed'dir, Müteal'dir. Seni kuşatanı yaratamazsın. Aklı yaratmış, sen kavanozun içindesin, aklından görüyor konuşuyorsun. O akıl üstüdür, O aklı yaratandır.

    Talak 7: "Allah hiçbir nefse taşıyamayacağı yük yüklemez". Bu, bilgidir aynı zamanda. Allah bize taşıyamayacağımız bilgi yükünü de vermez. Kur'an bizim anlayacağımız bir kitaptır. Ağır bir yüktür ama anlayacağımız bir kitaptır.

    Kamer 17, 22, 33, 40, Duhan 58...

    Anneler böyle yapar; çocuk önce sıvı, sonra lapa, sonra katı mama yer. Siz hiç gördünüz mü doğduğu anda bir bebeğin et yediğini?

    Yunus 39: "Hayır hayır, ilmi ile kuşatamamış, tevili kendisine verilmemiş bir şeyi yalanladılar."

Videoyu izlemek için tıklayınız.