ZİNCİRLEME TEVİL (1)

ZİNCİRLEME TEVİL (1)

Nisa 157: "Biz, Allah'ın resulü Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" demeleri yüzünden. Oysaki onu öldürmediler, onu asmadılar da; sadece o onlara benzer gösterildi. Onun hakkında tartışmaya girenler, onunla ilgili olarak tam bir kuşku içindedirler. Onların, ona ilişkin bir bilgileri yoktur; sadece sanıya uymaktalar. Onu kesinlikle öldürmediler.

Yuhanna 11:45-53: O zaman, Meryem'e gelen ve İsa'nın yaptıklarını gören Yahudiler'in birçoğu İsa'ya iman etti. Ama içlerinden bazıları Ferisiler'e giderek İsa'nın yaptıklarını onlara bildirdiler. Bunun üzerine başkâhinler ve Ferisiler, Yüksek Kurul'u toplayıp dediler ki, “Ne yapacağız? Bu adam birçok doğaüstü belirti gerçekleştiriyor. Böyle devam etmesine izin verirsek, herkes ona iman edecek. Romalılar da gelip kutsal yerimizi ve ulusumuzu ortadan kaldıracaklar.” İçlerinden biri, o yıl başkâhin olan Kayafa, “Hiçbir şey bilmiyorsunuz” dedi. “Bütün ulus yok olacağına, halk uğruna bir tek adamın ölmesi sizin için daha uygun. Bunu anlamıyor musunuz?” Bunu kendiliğinden söylemiyordu. O yılın başkâhini olarak İsa'nın, ulusun uğruna, ve yalnız ulusun uğruna değil, Tanrı'nın dağılmış çocuklarını toplayıp birleştirmek için de öleceğine ilişkin risalet ediyordu. Böylece o günden itibaren İsa'yı öldürmek için düzen kurmaya başladılar.

Matta 26:62-66: Başkâhin ayağa kalkıp İsa'ya, “Hiç yanıt vermeyecek misin?” dedi. “Nedir bunların sana karşı ettiği bu tanıklıklar?” İsa susmaya devam etti. Başkâhin ise ona, “Yaşayan Tanrı adına ant içmeni buyuruyorum, söyle bize, Tanrı'nın Oğlu Mesih sen misin?” dedi. İsa, “Söylediğin gibidir” karşılığını verdi. “Üstelik size şunu söyleyeyim, bundan sonra İnsanoğlu'nun, Kudretli Olan'ın sağında oturduğunu ve göğün bulutları üzerinde geldiğini göreceksiniz.” Bunun üzerine başkâhin giysilerini yırtarak, “Tanrı'ya küfretti!” dedi. “Artık tanıklara ne ihtiyacımız var? İşte küfürü işittiniz. Buna ne diyorsunuz?” “Ölümü hak etti!” diye karşılık verdiler.

Nisa 158: Tam aksine, Allah onu kendisine yükseltti. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.

Âl-i İmran 55: Hani, Allah, İsa’ya: “Ey İsa! Seni vefat ettirecek olan Ben’im. Seni gerçeği örtenlerden arındırıp Bana yükselteceğim. Sana tabi olanları da Kıyamet Günü’ne kadar küfredenlerden üstün tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnız, Bana olacak; anlaşmazlığa düştüğünüz konular hakkında hükmü Ben vereceğim.” dedi.

Yuhanna 17:1-3: İsa bunları söyledikten sonra, gözlerini gökyüzüne kaldırıp şöyle dedi: “Baba, saat geldi. Oğlun'u yücelt ki, Oğul da seni yüceltsin. Çünkü Sen ona bütün insanlık üzerinde yetki verdin. Öyle ki, ona verdiklerinin hepsine sonsuz yaşam versin. Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan Sen'i ve gönderdiğin İsa Mesih'i tanımalarıdır.

Markos 16:16-20: İman edip vaftiz edilen kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecek.  İman edenler şu alametlerle tanınacak: Benim adımla cinler çıkaracaklar, başka diller konuşacaklar, elleriyle yılanlar tutup kaldıracaklar, öldürücü bir şey içseler bile kendilerine hiç zarar gelmeyecek. Hastaların üzerine ellerini koyacaklar ve onlar iyileşecek.” Efendi İsa, onlarla konuştuktan sonra göğe alındı ve Tanrı’nın sağında oturdu. Onlar da gidip haberi her yerde duyurdular; Efendimiz onlarla birlikte çalıştı ve mesajı alametlerle destekledi.

Nisa 159: Ehlikitap'tan her biri ölümünden önce ona mutlaka iman edecektir. Kıyamet günü de o, onlar üzerinde tanık olacaktır.

Yuhanna 7:38: Kutsal Yazı'da yazılmış olduğu gibi bana iman edenlerin içinden hayat veren su ırmakları akacaktır.

Bakara 25: İman eden ve düzene uygun iş yapanlara müjdele; altlarından ırmaklar akan bahçeler onlar içindir. Onlara o bahçenin her ürünü rızık olarak sunulduğunda: “Bundan bize daha önce de verilmişti.” diyecekler. Aslında onlara öncekinin benzeri verilmiştir. Orada tertemiz eşler de vardır. Onlar o cennetin içinde ölümsüz, sürekli kalıcıdırlar.

Çıkış 3:8: İnip onları Mısırlıların elinden kurtaracağım, o memleketten çıkarıp güzel ve ferah bir diyara, süt ve bal akan bir diyara, Kenanlıların, Hititlerin, Amorilerin, Perizzilerin, Hivilerin ve Yebusilerin topraklarına götüreceğim.

Muhammed 15: Sakınanlara vaadedilen cennetin örneği şöyledir: İçinde bozulmayan su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere zevk veren ḣamr ırmakları ve süzme bal ırmakları akar. Her türlü meyve önlerindedir ve yüce Rableri tarafından da bağışlanmışlardır. Böyle bir yerde olan kişi, ateşin içinde ölümsüzleşen ve bağırsaklarını parçalayan kaynar su içirilen kişi ile bir olur mu?

Yeşaya 55:1: “Ey susamış olanlar, sulara gelin, parası olmayanlar, gelin, satın alın, yiyin. Gelin, şarabı ve sütü parasız, bedelsiz alın.

Mezmurlar 46:4: Bir ırmak var ki, suları sevinç getirir Tanrı kentine, Yüceler Yücesi'nin kutsal konutuna.

Yoel 3:18: “O gün dağlardan tatlı şarap damlayacak; Tepelerde süt, Yahuda derelerinde su akacak. Allah'ın Tapınağı'ndan çıkan bir pınar Akasyalar (Şittim) Vadisi'ni sulayacak.

Levililer 20:24: Bu nedenle size dedim ki, ‘Onların topraklarını mülk edineceksiniz. Ben orayı, süt ve bal akan o diyarı mülk edinmeniz için size vereceğim. Ben, sizi diğer tüm halklardan ayıran Tanrınız Allah'ım.

Maide 20-22: Hani Musa, kavmine: "Ey kavmim! Allah'ın size verdiği nimetleri hatırlayın. Hani O, içinizden nebiler seçti; sizi melikler yaptı ve alemlerden hiç kimseye vermediği birçok şeyi size verdi." dedi. Ey kavmim! Allah'ın, sizin için yazdığı, kutsal topraklara girin. Gerisin geri dönmeyin. Yoksa ters yüz olarak hüsrana uğrarsınız. Ey Musa! "Kuşkusuz, orada çok zorlu bir halk var. Onlar, oradan çıkmadıkça, biz oraya asla girmeyiz. Eğer çıkarlarsa, o zaman hemen gireriz." dediler.

Sayılar 13:27-29: Ve Musa’ya şunları anlattılar: “Bizi gönderdiğin memlekete gittik; orası gerçekten süt ve bal akan bir diyar, işte bunlar da meyvesi. Ancak, diyarda yaşayan halk çok güçlü ve surlu şehirleri çok büyük. Ayrıca orada Anak soyundan olanları da gördük. Necef topraklarında Amalekoğulları; dağlık bölgede Hititler, Yebusiler ve Amoriler; deniz kenarında ve Ürdün Irmağı boyunca Kenanlılar yaşıyor.”

Maide 23-25: Korkanların içinden, Allah'ın kendilerine nimet verdiği iki kişi, şöyle dedi: "Onların üzerine bildik kapıdan girin. Eğer oraya girerseniz, o zaman galip gelirsiniz. Eğer iman edenlerseniz, Allah'a tevekkül edin.". Ey Musa! "Onlar, orada oldukları sürece biz oraya asla girmeyiz; haydi sen git, sen ve Rabb'in birlikte savaşın. Kuşkusuz, işte biz buradan öteye gitmeyiz." dediler. Dedi: "Ey Rabb'im! Kendimden ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. O halde bizimle fasık halkın arasını ayır.".

Sayılar 13:30-33 + 14:1-10: O zaman Kaleb Musa’nın önünde halkı susturmaya çalıştı ve “Hemen gidelim, orayı kesinlikle ele geçiririz, onlara üstün geliriz” dedi. Fakat onunla gitmiş olan adamlar Biz o halkın karşısına çıkamayız, onlar bizden güçlü” dediler. Ve keşifte bulundukları diyar hakkında İsrailoğulları önünde olumsuz konuşmaya devam ettiler. “Keşif için dolaştığımız memleket, halkını yiyip yok eden bir memleket” diyorlardı, “Diyarda gördüğümüz herkes olağanüstü iri adamlar. Evet, orada Nefilim’i, Nefilim soyundan olan Anakoğullarını gördük, yanlarında kendimizi çekirge gibi hissettik, onların gözünde de öyleydik.” Ve tüm topluluktan sesler yükseldi; bütün gece yüksek sesle ağladılar. İsrailoğullarının hepsi Musa ve Harun’a söylenmeye başladı; tüm topluluk onlar aleyhinde konuşup “Keşke Mısır topraklarında ya da bu çölde ölseydik!” diyorlardı. “Allah neden bizi o diyara götürüyor, kılıçla ölelim diye mi? Karılarımız ve çocuklarımız ganimet olacak. Mısır’a dönmek bizim için daha iyi değil mi?” Aralarında şunu bile dediler: “Başımıza birini seçelim ve Mısır’a geri dönelim! Bunun üzerine Musa ve Harun İsrail topluluğunun tüm cemaati önünde yere kapandılar. Diyarı keşfe gidenlerden Nun oğlu Yeşu’yla Yefunne oğlu Kaleb giysilerini yırttılar ve tüm İsrail topluluğuna şöyle seslendiler: “Keşifte bulunmak için dolaştığımız yer çok çok iyi bir memleket. Eğer Allah bizden hoşnutsa, bizi mutlaka o memlekete götürecek ve orayı, süt ve bal akan o diyarı bize verecek. Yeter ki Allah'a başkaldırmayın ve memleketin halkından korkmayın, çünkü onları ekmek yer gibi yiyip bitiririz. Onların üzerindeki koruma kalkmıştır, Allah bizimledir. Onlardan korkmayın.” Fakat tüm topluluk onları taşlamaktan söz ediyordu. Ve Allah'ın ihtişamı Toplanma Çadırının üzerinde tüm İsrailoğullarına göründü.

Maide 26: "Onlar, oradan kırk yıl yoksun kalacaklar." dedi. Onlar, o yerde şaşkınlık içinde dolaşacaklar. Artık fasık olan toplumun durumuna üzülme.

Sayılar 14:26-34: Allah sonra Musa ile Harun’a şunları söyledi: “Bana karşı söylenip duran bu kötü topluluk daha ne kadar bunu sürdürecek? İsrailoğullarının Bana karşı söylenmelerini işittim. Onlara de ki, ‘Allah’ın sözü: Varlığım üzerine ant ederim ki, söylediklerinizin aynısını size yapacağım!’ Cesetleriniz bu çölde yere serilecek, evet, yirmi yaş ve üzerindeki kayıtlı olanların, Bana karşı söylenenlerin hepsi ölecek. Elimi kaldırıp ant ederek aranızda oturacağıma söz verdiğim diyara giremeyeceksiniz, sadece Yefunne oğlu Kaleb ve Nun oğlu Yeşu girecek. Oraya, ganimet olacağını söylediğiniz çocuklarınızı, onları götüreceğim; reddettiğiniz memleketi onlar görecek. Fakat sizin cesetleriniz bu çölde yere serilecek. Oğullarınız çölde kırk yıl çobanlık yapacak ve en sonuncunuzun da cesedi çölde yere serilinceye dek ahlaksızlıklarınızın sorumluluğunu taşıyacaklar. Diyarda keşif için dolaştığınız kırk güne göre, her güne karşılık bir yıl olmak üzere, kırk yıl boyunca suçunuzun cezasını çekeceksiniz ve sizden yüz çevirdiğimde neler olacağını göreceksiniz.