EHLİ KİTAP, CENNETLİKLER/CEHENNEMLİKLER, KİTABA ULAŞANLAR/ULAŞAMAYANLAR VE İMAN ŞARTLARI TE'VİLİ

EHLİ KİTAP, CENNETLİKLER/CEHENNEMLİKLER, KİTABA ULAŞANLAR/ULAŞAMAYANLAR, İMAN ŞARTLARI VE DEİZM TE'VİLİ

TÜM YAHUDİ VE HIRİSTİYANLAR CEHENNEME Mİ GİDECEK?

Bu konuda hep söylenen bir ayet var:

Maide 51: "Ey müminler! Yahudileri ve Hristiyanları dost (veli) bilmeyin. Onlar birbirlerinin dostudur. Sizden kim onları dost edinirse o da onlardandır. Allah, yanlışlar içinde olan bir topluluğu yola getirmez."

Bu ayetin doğru anlaşılması için 10 ayet gerisinden başlayıp 15 ayet sonrasına kadar hepsini dikkatle okumak gereklidir.

Maide 41-66 arası!!!

EHL-İ KİTAP'IN BU KADAR AZARLANMASININ SEBEPLERİNE ÖRNEKLER

Tevrat'a, İncil'e ve Kur'an'a hakkıyla iman edip hükümleri uygulamamak (Maide 68)

İkinci üçüncü kaynak diye elleriyle kitap yazıp "bu Allah'tandır" demeleri (Bakara 79)

yahudilerin "Allah'ın eli sıkıdır" demeleri (Maide 64)

yahudilerin Üzeyir'e, hıristiyanların da İsa Mesih'e "Allah'ın oğlu" demeleri, İncil'in oğulluk tanımını çarpıtarak kulların Allah ile soy bağı olduğunu iddia etmeleri (Tevbe 30)

yahudilerin hahamlarını, hıristiyanların da İsa'yı rab edinmesi (Tevbe 31)

yahudilerin "kalplerimiz kılıfldır" demesi (Bakara 88)

yahudi alimlerinin günaha ve harama meyletmeleri (Maide 62-63)

Bunlar sadece bir kısım örnekti.

"ANCAK HEPSİ BİR DEĞİL"

Allah, böyle yanlışlara düşmelerinden ötürü yahudi-hıristiyanları iman edenlerin veli edinmesini istemiyor. Ancak hepsinin bir olmadığını da söylüyor.

Al-i İmran 113: "Hepsi bir değildir, Ehl-i Kitap içinde dik duruşlu bir toplum da vardır. Onlar gecenin bölümlerinde Allah’ın âyetlerini tilavet eder, secde ederler."

BU İNSANLAR ARASINDA KİMLER CENNETLİK? DÜNYA ÜZERİNDE BAZI İNSANLAR KUTSAL KİTAPLARA ULAŞMAMIŞ DURUMDA. ONLARIN AKIBETİ NE OLACAK?

Bakara 62: "Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sâbiîlerden Allah'a ve âhiret gününe güvenip ıslah edici, uygun iş yapanların Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar."

Maide 69: "Şu bir gerçek ki, iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler ve Hıristiyanlardan Allah'a ve âhiret gününe güvenip ıslah edici, uygun iş yapanlar için korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar."

Allah'a ve ahiret gününe iman en temel şart. Kendine kitap ulaşsın ulaşmasın. Ateizm diye bir şey Kur'an'da yoktur. "iman" yani güven ve "küfür" yani gerçeğin üstünü örtmek vardır. Neden?

İSLAM YARATILIŞ DİNİ / DÜZENİDİR VE HER İNSANA ALLAH'IN VARLIĞIYLA İYİ-KÖTÜ AYRIMI DOĞUŞTAN KODLANMIŞTIR. NASIL?

Araf 172-174: "Hani, Rabbin, âdemoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: 'Rabbiniz değil miyim?' Onlar: 'Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz.' demişlerdi. Kıyamet günü, 'Biz bundan habersizdik' demeyesiniz. Şöyle de demeyesiniz: 'Daha önce atalarımız şirke batmıştı. Biz de onların ardından gelen bir soyuz. Gerçeği çiğneyenler yüzünden bizi helâk mı edeceksin?' Biz, ayetleri işte bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, hakka dönebilsinler."

Şems 7-8: "Nefse ve onu eşitleyene yemin olsun ki ona fucurunu (çirkinliği) ve takvasını (sakınmayı) ilham etmiştir."

Hucurat 7: "Bilin ki, Allah'ın resulü içinizdedir. Eğer o çoğu işte size uysaydı, gerçekten zorlukla karşılaşır, sıkıntıya düşerdiniz. Ama Allah, imanı size sevdirmiş ve onu gönüllerinizde süslemiştir. Ve size küfrü, öz-söz bozukluğunu, isyanı çirkin göstermiştir. Rüşte ermiş olanlar işte bunlardır"

Rum 30: "O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak dine, Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çokları bilmiyorlar."

Her insan soyut düşünmeye başladığı döneme ulaştığında Allah'ın varlığı ona apaçık bildirilir. Çocuklar sürekli soru sorarlar, bu zikir (hatırlama) çabasıdır. Aynı zamanda iç resul olan vicdan da çalışır, bir şeyin iyi ya da kötü olduğunu anlamaya başlar. Bu fıtratın / yaratılışın gereğidir. Bu ayetler alt alta okunduğunda anlaşılıyor ki insanlar yaratılışlarında Allah'ın varlığı ve tekliğiyle ilgili bilgiye sahip.

HERKES KİTAPLARA ULAŞMAMIŞ / ULAŞAMAMIŞ OLABİLİR

İnsanlardan bazıları kitaplara ulaşmamış olabilir. Bu yaşadıkları coğrafya gereği olabileceği gibi; kitabın varlığını bilip aradaki din sınıfı, din baronları yüzünden kitapla arasına mesafe girmiş, Allah'ın ayetleri kendisine tilavet edilmemiş, resul gelmemiş kimseler olabilirler.

En’âm 19: "Sor: 'Tanıklık bakımından hangi şey daha büyüktür?' De ki: 'Benimle sizin aranızda Allah tanıktır. Bu Kur'an bana vahyolundu ki, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım. Siz gerçekten Allah'ın yanında başka ilahların bulunduğuna tanıklık ediyor musunuz?' De ki: 'Ben buna tanıklık etmiyorum.' De ki: 'O, sadece tek bir tanrıdır! Ve ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım'."

Bakara 38: "'Hepiniz oradan inin' dedik. Ben’den bir hidayet (yumuşakça yol gösteriş) geldiğinde kim ona uyarsa, artık onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir."

Taha 123: "Allah: 'Her ikiniz de biri birinize düşman olarak o bahçeden inin!' dedi. 'Ben'im tarafımdan size doğru yolu gösteren bir rehber gelir de kim o rehbere uyarsa artık o ne sapar, ne de mutsuz olur'."

ALLAH KENDİLERİNE ELÇİ ULAŞMAMIŞ İNSANLARI / TOPLUMLARI FASIK STATÜSÜNE SOKMAZ VE AZAP / HELAK ETMEZ

Şuara 208-209: "Biz, uyarıcıları olmayan hiçbir kenti/uygarlığı helak etmemişizdir. Uyarı/hatırlatma olacak! Biz zalimler değiliz."

Kasas 59: "Senin Rabbin, merkezlerine elçi göndermediği yerleri helak etmez. Bizim yok ettiğimiz kentler sadece halkı yanlışlar içinde olanlardır."

İsra 15: "Kim yola gelirse kendi yararına gelir, kim de yoldan çıkarsa kendi zararına çıkar. Kimse kimsenin yükünü çekmez. Biz elçi göndermeden azap etmeyiz."

Tevbe 115: "Allah bir topluluğu yola gelmiş saydıktan sonra sakınmaları gereken şeyi açıkça bildirmedikçe onları yoldan çıkmış saymaz. Allah her şeyi bilir."

CEHENNEME ATILACAKLARA ALLAH'IN AYETLERİNİ KENDİLERİNE TİLAVET EDEN ELÇİLERİN GELİP GELMEDİĞİ SORULUYOR. GELDİĞİNİ VE YALANLADIKLARINI SÖYLÜYORLAR. CEHENNEMİN ONLARA HAK OLMA SEBEBİ DE BU.

Zümer 71: "Gerçeği örtenler, bölükler halinde Cehennem’e gönderileceklerdir. Oraya varınca kapıları açılacak ve oranın bekçileri şöyle diyeceklerdir: 'Size içinizden elçiler gelip Rabbinizin âyetlerini tilavet etmediler mi? Böyle bir günle karşılaşacağınızı söyleyip sizi uyarmadılar mı?' Onlar: 'Evet' diyecekler ama o kafirlerin azap çekeceklerine dair o söz, artık yerine getirilmiş olacaktır."

En’âm 130: "Ey cinler ve insanlar! Sizden olan kimseler size elçi olarak gelmediler mi? Onlar size âyetlerimi anlatıyor ve bugün karşınıza çıkan şeyler konusunda sizi uyarıyorlardı, değil mi?" Diyeceklerdir ki 'Aleyhimize de olsa biz buna şahidiz.' Dünya yaşayışı onları pek aldatmıştı. Kendi kâfirliklerine bizzat kendileri şahitlik ettiler."

ALLAH ELÇİLERİ HALKLARININ DİLİYLE GÖNDERİR Kİ MESAJ ANLAŞILSIN

İbrahim 4: "Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık-seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz'dir, Hakîm'dir O!"

Fussilet 44: "Kur’an’ı, yabancı bir dilde oluştursaydık derlerdi ki 'Ayetleri açıklansa ya? Arap’a hiç yabancı dilde bir kitap olur mu?' De ki 'O, inanıp güvenenler için doğru yolu gösteren ve şifa olan tedavi eden bir kitaptır. İnanmayanların sanki kulakları tıkalı, müminlere karşı gözleri sanki kördür. Kendilerine uzak bir yerden seslenilen kişiler gibidirler.'"

Nahl 36: "Yemin olsun, biz her ümmette şöyle tebliğ yapan bir resul görevlendirdik: 'Allah'a kulluk/ibadet edin, tâğutttan kaçının.' Sonra bunlardan kimine Allah kılavuzluk etti, kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi, yeryüzünde gezip dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş görün."

CENNETİN SAKINANLAR İÇİN OLDUĞUNU SÖYLER, SADECE MÜMİNLER İÇİN DEĞİL

Al-i İmran 133: "Rabbinizden bir örtmeye ve eni göklerle yer kadar olan cennete doğru yarışır gibi koşuşun. O, takva sahipleri için hazırlanmıştır."

Zümer 73-74: "Rablerinden sakınanlar da bölükler halinde cennete sevk edilirler. Oraya geldiklerinde, cennet kapıları da kendilerine açıldığında, oranın bekçileri onlara şöyle derler: 'Selam size! Tertemizsiniz. Hadi girin şuraya, sürekli kalıcılar olarak!' Onlar da şöyle derler: 'Hamd olsun o Allah'a ki bize vaadini yerine getirdi, bizi yeryüzüne mirasçılar yaptı. İşte, cennetten istediğimiz yerde konaklıyoruz. İş yapıp değer üretenlerin ödülü ne de güzelmiş!'"

KUR'AN'A ULAŞMAMIŞ KİMSELERİN 2 İMAN ŞARTI VARDIR: ALLAH'A VE AHİRETE İMAN. EVRENSEL İSLAM'IN SINIRIDIR BU 2 ŞART!!!!!!

Bakara 62: "Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sâbiîlerden ALLAH'A VE AHİRET GÜNÜNE GÜVENİP ıslah edici, uygun iş yapanların Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar."

Maide 69: "Şu bir gerçek ki, iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler ve Hıristiyanlardan ALLAH'A VE AHİRET GÜNÜNE GÜVENİP ıslah edici, uygun iş yapanlar için korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar."

Yunus 9: "İman edip ıslah edici uygun amel sergileyenlere gelince, Rableri onları imanlarıyla doğruya ve güzele iletir. Nimetlerle dolu cennetlerde onların altlarından ırmaklar akacaktır."

Nisa 38-39: "Onlar mallarını insanlara gösteriş için harcarlar, Allah'a ve ahiret gününe de güvenmezler. Şeytan kime arkadaş olursa onun arkadaşlığı pek kötü olur. Onlar Allah'a ve ahiret gününe inanıp güvenselerdi, Allah'ın verdiği rızıktan hayra harcasalardı bunun onlara ne yükü olurdu? Allah, onların durumunu bilir."

Tevbe 44-45: "Allah'a ve âhiret gününe iman edenler; mallarıyla, canlarıyla cihat edecekleri için senden izin istemezler. Allah, takva sahiplerini iyice bilmektedir. Ancak Allah'a ve âhiret gününe inanmayanlar, kalpleri kuşkuyla karışmış olup da işkilleri içinde çalkanıp duranlar, sefere katılmak için senden izin isterler."

Bakara 126: "İbrahim şöyle yakarmıştı: 'Rabbim! Şu kenti güvenli bir kent yap, halkının Allah'a ve âhiret gününe inananlarını çeşitli ürünlerle rızıklandır.' Rab dedi ki: 'Küfre sapanları az bir nimetle rızıklandırır, sonra da ateş azabına itiveririm. Ne kötü bir dönüş yeridir o!'"

Tevbe 29: "Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, Allah'ın ve resulünün yasakladığını haram saymayan ve hak dini din edinmeyenlerle, boyun eğerek kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşın."

Bakara 232: "Kadınları boşadığınız zaman bekleme sürelerini tamamladıklarında, kendi aralarında örfe uygun olarak anlaşmışlarsa eski kocalarıyla nikâhlanmaları hususunda onlara engel çıkarmayın. Bu, sizin Allah'a ve âhiret gününe inanmış olanınıza verilen öğüttür. Bu sizin için daha isabetli ve daha temizdir. Allah bilir ama siz bilmezsiniz."

Al-i İmran 114: "Allah'a ve âhiret gününe inanırlar, iyilik ve güzelliği belirlenmiş olana özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenmiş olandan sakındırırlar. Hayır işlerde yarışırcasına koşarlar. İşte bunlar hayra ve barışa yönelik hizmet üretenlerdendir."

Bakara 228: "Boşanmış kadınlar kendi başlarına üç âdet ve temizlenme süresi beklerler. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanmakta iseler, Allah'ın onların rahimlerinde yarattığını saklamaları kendilerine helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde herhangi bir şekilde barışmak isterlerse eşlerini geri almaya herkesten daha çok hak sahibidirler. Kadınların, örfe uygun biçimde, sorumluluklarına benzer hakları da vardır. Erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir."

Talak 2: "Sürelerini doldurma noktasına geldiklerinde o kadınları ya örfün gerektirdiği biçimde tutun yahut da yine örfün gerektirdiği şartlarla onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de tanık tutun. Tanıklığı Allah için tam bir biçimde yapın. Allah'a ve âhiret gününe inanan kişiye işte bu şekilde öğüt verilmektedir. Kim Allah'tan sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu nasip eder."

Bakara 264: "Müminler! Başa kakarak ve üzerek yardımlarınızı değersizleştirmeyin! İnsanlara gösteriş olsun diye malını harcayan, ama Allah’a ve ahiret gününe inanmayan kişi gibi davranmayın! Onun durumu, üzerinde toprak olan kayaya benzer. Şiddetli bir yağmur yağar ve orayı çıplak bırakır. Böyleleri çalışmalarından bekledikleri sonucu alamazlar. Allah, âyetleri görmezlikten gelen bir topluluğu yola getirmez."

Mücadele 22: "Allah'a ve âhiret gününe inanan bir topluluğun, Allah'a ve resulüne karşı çıkanlarla sevgiye dayalı bir dostluk kurduğunu göremezsin. Bunlar onların ister babaları olsun, ister çocukları olsun, ister kardeşleri olsun, ister akrabaları olsun. Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendisinden bir ruhla desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; sürekli kalacaklardır orada. Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. Allah'ın hizbi işte bunlardır. Dikkat edin, Allah'ın hizbi, başarıya ulaşanların ta kendileridir!"

Araf 147: "Ayetlerimizi ve Ahiretteki karşılaşmayı yalan sayanların yaptıkları iyilikler boşa çıkar. Onlar ettiklerinden başkasını mı bulacaklar?"

Yunus 45: "Onları bir araya toplayacağı gün sanki gündüzün, tanışmayla geçen bir saati dışında dünyada bulunmamış gibi olurlar. Allah ile karşılaşmayı yalan sayanlar kaybedeceklerdir. Onlar yola gelmiş değillerdir."

Mearic 26: "Bunlar, din gününü içtenlikle doğrularlar."

Bakara 46: "O ürperti duyanlar, Rablerine kavuşacaklarını düşünürler ve bilirler ki onlar, mutlaka O'na döneceklerdir."

Bakara 165: "İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah dışında bazılarını Allah'a eş tutarlar da onları Allah'ı sevmiş gibi severler. İman sahipleri ise Allah'a sevgide çok kararlı ve taşkındır. Zulme saplananlar, azabı gördüklerinde tüm kuvvetin Allah'ta bulunduğunu, Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu fark edeceklerini anlayabilseler!"

KİTAP ULAŞMIŞ, ELÇİ GELMİŞ İNSANLARDA İMAN ŞARTI 5'E ÇIKAR: NEBİ/ELÇİLERE, KİTAPLARA VE MELEKLERE İMAN. AYNI ZAMANDA HAKKI VE SABRI TAVSİYE ETMEK DE ONLARIN GÖREVİDİR.

Bakara 177: "İyilik, yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. İyilik; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve nebîlere inanıp güvenen kişinin yaptığıdır. Böyle bir kişi, sevmesine rağmen malını, kendine yakınlığı olanlara, yetimlere, çaresizlere, yolda kalanlara, isteyenlere ve boyunduruk altındakilere verir. Namazı düzgün ve sürekli kılar ve zekâtı verir. Bunlar anlaşma yaptıkları zaman da yükümlülüklerini yerine getirirler. Baskılara, zorluklara, bir de baskın anında olacaklara karşı dirençli olurlar. Özü sözü doğru olanlar bunlardır. Allah’tan çekinerek korunanlar da bunlardır."

Bakara 285: "Resul, Rabbinden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiçbirini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdi: 'Dinledik, boyun eğdik. Ört bizi, ey Rabbimiz. Dönüş yalnız Sanadır'."

Nisa 136: "Ey güvenenler! Allah'a, Elçisine, o Elçi’ye indirdiği Kitaba ve daha önce indirdiği Kitaplara inanıp güvenin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü görmezlik eder de kâfir olursa işte o, gerçekten iyice sapıtmış demektir."

Nisa 59: "Ey güvenenler, Allah'a itaat edin, bu Elçi'nin getirdiği kitaba itaat edin ve sizden olan yetki sahiplerine de. Eğer (o yetkililerle) bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz onu, Allah'a ve Elçisine götürün. Allah’a ve ahiret gününe inanıp güveniyorsanız böyle yaparsınız. Böylesi hayırlı olur ve çok güzel sonuç verir."

Bakara 98: "Kim Allah’a, meleklerine, elçilerine, Cebrail’e ve Mikail’e düşman olursa, Allah da o kâfirlere düşman olur."

Nisa 105: "Gerçekleri içeren bu kitabı sana biz indirdik ki insanlar arasında Allah'ın gösterdiği yöntemle hükmedesin. Sakın hainlerin savunucusu olma."

Kasas 53-54: "O, onlara tilavet edildiği zaman şöyle derler: 'Güvendik buna, Rabbimizden gelmiş haktır o. Biz, ondan önce de müslümanlardık.' İşte böylelerine ödülleri, sabrettikleri için iki kez verilir. Onlar, kötülüğü güzellikle karşılayıp savarlar. Ve onlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler."

İsra 107-109: "De ki: 'İster güvenin ona, ister güvenmeyin. O, kendilerine daha önce ilim verilmiş olanlara tilavet edildiğinde onlar, çeneleri üstü secdelere kapanıyorlar.' Ve diyorlar: 'Rabbimizin şanı yücedir, Rabbimizin vaadi mutlaka gerçekleşecektir!' Ağlayarak çeneleri üstü kapanıyorlar; o onların huşûunu artırıyor."

Bakara 231: "Kadınları boşadığınızda bekleme sürelerinin sonuna varırlarsa, ya maruf (Kur’ân ölçüleri) ile tutun ya da maruf ile ayırın. Onları, haklarına girip zarara uğratmak için tutmayın. Bunu yapan, kendini kötü duruma sokar. Allah’ın âyetlerini hafife almayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini aklınızdan çıkarmayın. O, indirdiği kitap ve hikmet ile size öğüt vermektedir. Allah’tan çekinerek kendinizi koruyun. Bilin ki her şeyi bilen Allah’tır."

Neml 91-92: "'Ben sadece, bu beldenin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Orayı saygıya layık kılmıştır O. Her şey O'nundur. Ben, müslümanlardan/Allah'a teslim olanlardan olmakla emrolundum ve Kur'an'ı tilavet etmekle emrolundum.' Artık kim yola gelirse kendi nefsi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: 'Ben uyarıcılardan biriyim. Hepsi bu!'"

Asr 1-3: "Asr'a yemin olsun ki kesinlikle insanlık çöküştedir. Müminler, düzene uygun ıslah edici iş yapanlar ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadırlar."

HANGİ NİMETLERDEN SORUMLUYUZ?

Tekasur 8: "Sonra o gün, sizdeki nimetlerden sorgulanacaksınız."

Bu nimetler neler?

  • Akıl

Mülk 10: "Keşke sözü dinleseydik ya da akletseydik / bağlantı kurabilseydik, şimdi bu alevli ateşin arkadaşları arasında olmazdık."

Yunus 100: "Allah'ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır."

Enfal 22: "Allah katında canlıların en kötüsü, aklını kullanmayarak sağırlık ve dilsizlik edenlerdir."

Araf 179: "Yemin olsun ki, biz, cehennem için, cinlerden ve insanlardan, birçok kişiye vücut verdik/birçoğunu döllendirip yaydık. Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar. Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar."

Hac 46: "Böyle yerleri gezip dolaşmadılar mı ki düşünecek kalpleri ve dinleyecek kulakları olsun. Gözler kör olmaz ama onların başlarındaki kalpler kör olur."

  • İrade

Kehf 29: "Ve de ki: 'Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen inansın, dileyen inkâr etsin.' Biz, zalimler için öyle bir ateş hazırladık ki, çadırı/duvarı/dumanı onları çepeçevre kuşatmıştır. Eğer yardım dileseler, erimiş maden gibi yüzleri pişiren bir su ile yardımlarına koşulur. O ne kötü içecek, o ne kötü sığınak/dayanak!"

Bakara 213: "İnsanlar tek bir toplumdu. Allah, onlara müjde veren ve uyarılarda bulunan nebîler gönderdi; onlarla birlikte, gerçekleri içeren kitap da indirdi ki ayrılığa düştükleri konularda insanlar arasında o kitap hükmetsin. Kendilerine kitap verilenlerden başkası ayrılığa düşmedi. Açık belgeler geldikten sonra birbirlerine hakimiyet kurmak istedikleri için böyle oldu. Sonra anlaşamadıkları konuda, Allah, müminleri, kendi onayıyla doğruya ulaştırdı. Allah, doğruları tercih edeni doğru yola yöneltir."

Yunus 108: "De ki: 'Ey insanlar! Şu bir gerçek ki hak size Rabbinizden gelmiştir. Artık doğruya yönelen kendi benliği için yönelir; sapan da kendi benliği aleyhine sapar. Ben sizin üzerinize vekil değilim.'"

  • Fıtrat

Rum 30: "O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak dine, Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çokları bilmiyorlar."

Fussilet 53: "Onlara ayetlerimizi ufuklarda ve öz benliklerinin içinde göstereceğiz. Ta ki, onun hak olduğu kendilerine ayan-beyan belli olsun. Kendisinin her şey üzerinde bir tanık oluşu, senin Rabbine yetmez mi?"

  • Hatırlayacak bir hayat

Fatır 37: "Orada avazları çıktığınca bağırırlar; 'Rabbimiz! Bizi çıkar; yaptığımızdan başka, yararlı iş işleyelim' diye bağrışırlar. O zaman onlara şöyle deriz: Hatırlayacak kişinin hatırlayabileceği kadar bir süre sizi yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Artık azabı tadın. Yanlış yapanlara yardım edecek biri olmaz"

  • Kitap

Bakara 1-2: "Güçlü, yönlendiren nedir? İşte bu kitaptır. Onun içinde belirsizlik / bulanıklık yoktur. Sakınanlar için yumuşakça bir yol gösteriştir / hidayettir."

Hud 1-2: "Güçlü, yönlendiren öncü! Bu öyle bir kitaptır ki âyetleri hem muhkem kılınmış hem de doğru kararlar veren ve her şeyin iç yüzünü bilen Allah tarafından açıklanmıştır. Böyle olması, Allah’tan başkasına kul olmayasınız diyedir. Ben de o kitapla sizi uyaran ve müjdeleyen kişiyim."

İbrahim 1: "Güçlü, yönlendiren öncü! Bu, insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarman için indirilmiş bir kitaptır. Daima üstün olanın ve her şeyi güzel yapanın yoluna."

Fussilet 1-4: "Ayırarak, parça parça açıklayan kim? Rahman Rahîm'den indirilmedir bu... Bilgi ile donanmış bir toplum için ayetleri, Arapça bir Kur'an halinde ayrıntılı kılınmış bir kitaptır bu. Müjdeleyen ve uyaran bir yapıdadır ama çokları ondan yüz çevirir; dinlemezler."

Kasas 52: "Ondan önce kendilerine kitap verdiklerimiz, ona da iman ederler."

Zuhruf 44: "Kur’an, hem senin için, hem de topluluğun için hatırlatmadır. Yakında ondan sorguya çekileceksiniz."

Tekvir 27: "Kesinlikle o, alemlere hatırlatmadan başka bir şey değildir."

Kalem 52: "Oysa ki o âlemler için bir hatırlatmadan başka bir şey değildir."

Müminun 105: "Ayetlerim size tilavet edilmedi mi? Ve siz onları yalanlamıyor muydunuz?"

Maide 3: "Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız... Bütün bunlar birer sapıştır. Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçtim. Şu da var ki, her kim ciddi bir açlıkla yüz yüze gelir de günaha kaçmak maksadı olmaksızın onlardan yemek zorunda kalırsa, elbette Allah Gafûr'dur Rahîm'dir."

Vakıa 82: "Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?"

  • Elçi

Maide 15: "Ey Ehlikitap! Resulümüz size geldi. Kitap'tan saklamış olduklarınızın çoğunu size ayan-beyan açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah'tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir."

Maide 19: "Ey Ehl-i Kitap, elçilere ara verildikten sonra, size her şeyi açıkça ortaya koyan Elçimiz geldi. 'Bize müjdeci ve uyarıcı biri gelmedi' diyebilirdiniz ama işte müjdeci ve uyarıcı geldi. Her şeye bir ölçü koyan Allah’tır."

Araf 157: "Onlar bu elçiye, bu ümmi nebiye uyan kimselerdir. Onu (Nebinin adını) yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı bulurlar. O, onlara marufa uygun olanı emreder ve münkeri yasaklar. Temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. Isr’larını, üzerlerindeki ağır yükleri kaldırıp atar. Kim ona inanır, onu destekler, ona yardım eder ve onunla birlikte indirilen nûra (Kitaba) uyarsa, işte onlar umduklarına kavuşacak olanlardır."

Mülk 8: "Öfkesinden çatlayıp ayrılacak gibidir. Her bir bölük oraya atılırken, deponun bekçileri / görevlileri onlara sorar: 'Size bir uyarıcı gelmedi mi?'"

Araf 35: "Ey Âdemoğulları! Aranızdan ayetlerimizi size anlatan elçiler geldiğinde kimler Allah’tan çekinerek kendisini korur ve düzeltirse artık onların ne bir korkuları kalır ne de üzülürler."

Kendisine kitap ulaşmamış kimseler sadece akıl, irade, fıtrat ve hatırlayacak hayattan hesaba çekilir; salih amellerinden hesaba çekilir. Kitabın ve elçinin ulaştığı kimseler, kitabı okuyanlar, tilavet eden ve edilenler bu 4 nimet ve amelleriyle birlikte kitap ve elçilerden de sorgulanır. Öğüt alacak ömür verilmemiş olanlar, çocuklar, akli dengesi yerinde olmayanlar hesaba çekilmekten muaftır. Kendisine kitap ulaşmayanların iman şartı 2 (Allah'a ve ahirete iman), kitap ulaşanların iman şartları ise 5tir (Allah'a, ahirete, nebi/resullere, kitaplara, meleklere iman). Mezhepçi geleneğin 6. şart diye iman şartlarına soktuğu "kadere iman"ın Kur'an'da müminler için yeri yoktur. O iman Kur'an'da iblisin ve müşriklerin imanıdır (bkz: Hicr 39-40, Araf 16-17, Nahl 35, En'am 148, Yasin 47).

HEM KİTAP HEM ELÇİ ALEMLERE RAHMETTİR

Enbiya 107: "Seni elçi olarak göndermemiz çağdaşların için ve daha sonrakiler için bir ikramdır."

Fussilet 2: "Rahman Rahîm'den indirilmedir bu..."

İsra 82: "Kur’ân’da, güvenenler için şifa ve rahmet olan şeyler indiririz. Bunlar yanlış yapanların sadece yıkımını artırır."

Tevbe 61: "İçlerinde, o kulaktır, diyerek Nebiyi üzenler vardır. De ki 'O kulak, sizin için iyi kulaktır. Allah’a güvenir ve müminlere güvenir. İçinizden inanıp güvenmiş olanlar için de bir rahmettir Kim Allah’ın Elçisini üzerse onun için acıklı bir azap vardır.'"

ALLAH TÜM CEHENNEMLİKLERE "İMANINIZDAN SONRA KAFİR Mİ OLDUNUZ" DİYE SORAR. SEBEBİ İSE İMANI NEFSLERE EN BAŞTAN KODLAMIŞ OLMASI

Al-i İmran 106: "Gün gelir bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara şöyle denir: 'İmanınızdan sonra küfre mi düştünüz? Hadi, saptığınız küfür yüzünden tadın azabı!'"

Araf 172-174: "Hani, Rabbin, âdemoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: 'Rabbiniz değil miyim?' Onlar: 'Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz.' demişlerdi. Kıyamet günü, 'Biz bundan habersizdik' demeyesiniz. Şöyle de demeyesiniz: 'Daha önce atalarımız şirke batmıştı. Biz de onların ardından gelen bir soyuz. Gerçeği çiğneyenler yüzünden bizi helâk mı edeceksin?' Biz, ayetleri işte bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, hakka dönebilsinler."

KUR'AN'DA DEİZM, "FITRATINA KAÇANLAR"

Deistlerden bir kısmı din sınıfına karşı vicdanının, yaratılışının sesine kulak verip dinden bu şekilde uzaklaşıp deist olmuşlardır. Allah'a imanlarını kaybetmemiş, ama "böyle din mi olur" diye dinden uzaklaşmışlardır. Araf 172, Hucurat 7, Rum 30, Şems 7-8, Mülk 10'a uygun bir duruş sergilerler. Bu insanlar Kur'an hakikatiyle tanıştıkları zaman çoğunlukla hak din olan İslam'a, Kur'an'ın İslamına dönmektedirler. Bunlara Kur'an'dan örnek İbrahim nebidir. İbrahim nebinin gençliğinde içinde bulunduğu toplumda kitap-vahiy yok, tüm toplum -ailesi dahil- putperest olmuş, babası Azer (Tevrat'ta Terah diye geçer) toplumda put imal eden ve kendi imal ettiği putlara tapan birisidir. İbrahim nebi de bu toplum içinde akıl, vicdan ve iradeyle toplumunun dinini sorgulamaya başlar ve akılla, iç resulle Rabb'ini bulur. Sonrasında ise isyanı başlar, toplumun taptığı putları kırar, ailesi ve toplumu onu reddeder ve onu ateşte yakarak idam etmeye kalkışırlar. Fakat Allah'ın yardımıyla yanmaktan kurtulur ve Allah onu toplumdan uzaklaştırır, gittiği yerde ona ve soyuna nübüvvet verir. Allah onu kitapta "Tek başına ümmet" olarak niteler ve "Halil" (iki diş arası) edindiğini söyler.

En'am 74-83:

74-Bir gün İbrahim babası Azer'e dedi ki “Sen putları birer ilah mı sayıyorsun? Ben, seni ve halkını açık bir sapkınlık içinde görüyorum.”

75-İbrahim’e bu sapıklığı gösterdiğimiz gibi göklerin ve yerin yönetimini de gösterdik ki kesin bilgiye erişenlerden olsun.

76-Gecenin karanlığı üzerine çökünce bir yıldız gördü, "Bu benim rabbimdir (beni yöneten bu olmalıdır)" dedi. Işığı kaybolunca, "Ben ışığı kaybolanları sevmem." dedi.

77-Ayı, ışıklarını saçarken gördü, "Benim rabbim (beni yöneten işte) budur" dedi. Onun ışığı da kaybolunca "Rabbim doğruyu göstermezse gerçekten ben de bu sapıtmış topluluktan biri olacağım" dedi.

78-Işıklarını saçarak doğan güneşi görünce "(Tamam) İşte benim rabbim (beni yöneten) budur; bu daha büyük" dedi; onun ışığı da kaybolunca dedi ki "Ey halkım! Sizin ortak saydığınız ne varsa ben onların hepsinden uzağım.

79-Ben yüzümü, doğrudan doğruya gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ben müşriklerden (Allah’ı ikinci sıraya koyanlardan) değilim."

80-Halkı onunla tartışmaya başladı. İbrahim dedi ki "Siz benimle Allah hakkında tartışıyorsunuz, öyle mi? Hem de bana doğruyu göstermişken. Ben, O'na ortak saydıklarınızdan korkmam. Rabbimin emri olmadan, hiçbir şey olmaz. Rabbim, her şeyi bilgisiyle kuşatmıştır. Hiç bilgilerinizi kullanmaz mısınız?

81-Siz, hakkında Allah’ın indirdiği bir yetki olmayan şeyleri O’na ortak saymaktan korkmayacaksınız, ben sizin ortak saydıklarınızdan korkacağım. Böyle bir şey nasıl olur? Biliyorsanız söyleyin, bu iki taraftan hangisi güven içinde olmaya daha layıktır?"

82-Kimler inanıp güvenir ve bu imanlarına bir yanlışı[1] karıştırmazsa, güven onların hakkıdır. Onlar doğru yoldadırlar.

83-Bu, hedefe götüren delilimizdir, onu halkına karşı İbrahim'e verdik. Kurduğumuz düzene göre kimini derece derece yükseltiriz. Senin Rabbin, doğru kararlar verendir ve bilendir.

Meryem 41-50:

41-Bu Kitap’ta İbrahim’in hikâyesini de anlat. O, özü sözü doğru bir nebi idi.

42-Bir gün babasına dedi ki “Ey babacığım! Dinlemeyen ve görmeyen bir şeye neden kulluk ediyorsun? O senin hiçbir ihtiyacını karşılamaz ki!

43-Ey babacığım! Sana gelmemiş olan bir bilgi bana geldi. Bana uy da sana düzgün bir yol göstereyim.

44-Ey Babacığım! Şeytan’a kulluk etme. Şeytan, Rahman’a baş kaldırmıştır.

45-Ey Babacığım! Rahman’dan gelecek bir azabın seni çarpmasından ve senin şeytanın dostu haline gelmenden korkuyorum.”

46-Babası dedi ki “İbrahim! Sen benim ilahlarımdan yüz mü çevirdin? Eğer vazgeçmezsen seni taşlayarak öldürürüm. Uzunca bir süre gözüme görünme!”

47-İbrahim dedi ki “Esenlik ve güvenlik içinde ol; Rabbimden seni bağışlamasını dileyeceğim. O, bana iyi davranır.

48-Sizden de Allah ile aranıza koyup yalvardıklarınızdan da uzaklaşıyorum. Ben Rabbime yalvarırım, Rabbime yaptığım dua sayesinde yoksun kalmayacağımı umuyorum.”

49-Onlardan ve Allah’ ile aralarına koyup yalvardıklarından uzaklaşınca ona İshak’ı ve Yakub’u bağışladık. Onların her ikisini de nebi yaptık.

50-Onların, doğruluklarıyla ve yücelikleriyle dilden dile aktarılan kişiler olmasını sağladık.

Enbiya 51-73:

51-Daha önce de İbrahim’e olgunluk vermiştik. Biz ondaki olgunluğu biliriz.

52-Bir gün babasına ve halkına şöyle demişti: “Sizin şu karşılarında saygıyla durduğunuz heykeller nedir?”

53-Dediler ki “Biz bildik bileli atalarımız onlara kulluk ederler.”

54-Dedi ki “Siz de sizin atalarınız da gerçekten açık bir sapkınlık içindesiniz.”

55-Dediler ki “Sen ciddi misin yoksa bizimle eğleniyor musun?”

56-İbrahim: “Hayır” dedi. “Sizin Sahibiniz göklerin ve yerin Sahibidir, onları yaratandır. Ben buna şahitlik ederim.

57-Vallahi sizler çekilip gittikten sonra putlarınızdan kurtulacağım bir oyun oynayacağım.”

58-Sonra onları param parça etti. Belki başvururlar diye büyük olanına dokunmadı.

59-“Bunu ilahlarımıza kim yaptı?” dediler; “O gerçekten yanlış yapanın (zalimin) tekidir.”

60-(Bazıları:) “Bir delikanlının onları diline doladığını duyduk, dediler. Adına İbrahim diyorlar.”

61-Diğerleri: “Getirin onu halkın önüne; belki bir gören olmuştur” diye karşılık verdi.

62-(İbrahim getirilince) “Bunu ilahlarımıza sen mi yaptın, İbrahim?” dediler.

63-“Belki büyükleri, şu yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa parçalanmış olanlara sorun!” dedi.

64-Bunun üzerine kendilerine geldiler de “Biz, gerçekten yanlış yoldayız” dediler.

65-Sonra başları önlerine eğildi de dediler ki “Sen de biliyorsun ki bunlar konuşmazlar.”

66-(İbrahim:) “Yani size faydası olmayan, zararı da olmayan şeyleri Allah’a tercih ederek onlara kulluk mu ediyorsunuz?” dedi.

67-Size de Allah’a tercih ederek kulluk ettiğiniz şeylere de yazıklar olsun. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?”

68-Dediler ki “Bir şey yapacaksanız, yakın şunu! Yakın da ilahlarınıza destek verin.”

69-(Onu ateşe attılar.) “Ey ateş! İbrahim için serinliğe ve güvene dönüş” dedik.

70-Bu yöntemle İbrahim’den kurtulmak istediler. Biz de onları en büyük zarara soktuk.

71-Hem İbrahim’i hem de Lût’u âlemler için bereketli[*] kıldığımız o yere getirip kurtardık.

72-İbrahim’e ayrıca İshak’ı ve Yakup’u da verdik; hepsini de iyi kimseler yaptık.

73-Onları, emrimize uygun olarak yol gösteren önderler yaptık. Hayırlı işler yapmalarını, namazı tam kılmalarını ve zekât vermelerini vahyetmiştik. Onlar yalnız bize kulluk ederlerdi.

Nisa 125: "Kimin dini, kendisini güzel davranan olarak Allah’a teslim etmiş; hanif olan İbrahim’in milletine tabi olandan daha iyi olabilir? Allah, İbrahim’i 'halil' edinmişti.

Bakara 260: “Hani, İbrahim de şöyle yakarmıştı: ‘Rabbim, göster bana, nasıl diriltiyorsun ölüleri?’ ‘İnanmadın mı?’ diye sordu. ‘İnandım, dedi, ancak kalbimin tatmin olması için …’ Allah dedi ki: ‘Kuşlardan dört tane al, onları kendine ısındırıp alıştır. Sonra her dağın üstüne onlardan bir parça koy. Sonra da onları çağır. Koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.’”

Nahl 120: "Şu da kuşkusuz ki, İbrahim tek başına bir ümmet idi; bir hanîf olarak Allah'ın önünde eğiliyordu, müşriklerden değildi.

Al-i İmran 67: "İbrahim ne bir Yahudi idi ne de bir Hıristiyan. O, sadece Hanîf bir müslümandı/Allah'a teslim olandı. O müşriklerden değildi."

Nahl 123: "Daha sonra sana şunu vahyettik: Bir hanîf olarak İbrahim'in milletine uy! O, müşriklerden değildi."

Al-i İmran 95: "De ki: 'Allah, doğrusunu söylemiştir/vaadinde sadıktır. Hadi artık hanîf olarak İbrahim'in milletine uyun! Müşriklerden değildi o.'"

En’am 161: "De ki: 'Beni, dosdoğru yola Rabbim iletmiştir. Güçlü, pürüzsüz bir dine, hanîf olan İbrahim'in milletine. Müşriklerden değildi o.'"

Bakara 135: "'Yahudi yahut Hıristiyan olun ki doğruya kılavuzlanasınız.' dediler. De ki: 'Hayır, öyle değil. Şirk ve yozlaşmadan uzak bir biçimde, İbrahim milletinden olalım. O, şirke bulaşanlardan değildi.'"