7. FATİHA SURESİ

osman polat fatiha suresi

Rahman, Rahim olan Allah'ın adıyla

  1. Övgü, varlıkların yetiştiricisi Allah'a
  2. Rahman, Rahim
  3. Din gününün tek yetkilisi olana
  4. Yalnız Sana kulluk ederiz ve yalnız Sen'den yardım isteriz.
  5. Bizi doğru yola ilet.
  6. Üzerlerine nimet olanların yoluna, üzerlerine azap(?) olmayanların, sapmayanların yoluna.
(?) Osman Polat burada "gazab" kelimesini "azab" şeklinde hatalı çevirmiştir.

Bağlantılar

  • "Elhamdulillâh" diye başlayan 5 sure var:

    Fatiha, Kehf, Sebe, Fatır, En'am

    "Hamd, alemlerin Rabb'i Allah'a";
    Kasas 70: "O Allah'tır, ilah yoktur O'ndan başka. İlkte de sonda da hamd yalnızca O'nadır. Hüküm de yalnız O'nundur ve siz O'na döndürüleceksiniz."

    Sebe 1: "Hamd, göklerde ve yerde bulunanlar kendisine ait olan Allah'ındır. Ahirette de hamd yalnızca O'nadır. O Hakîm'dir, Habîr'dir."

    Yunus 10: "Cennet'te onların duası şöyle olur: 'Tesbih ederiz seni Allah'ımız.' ve birbirlerine esenlik dilemeleri 'Selam' şeklindedir. Ve onların son seslenişleri 'Hamd, alemlerin Rabb'i olan Allah'adır'."

  • "Rahman, Rahim";

    Araf 156: "Azabımı dilediğime çarptırırım. Rahmetime gelince, o her şeyi çepeçevre kuşatmıştır. Ben onu; muttakilere, zekatı verenlere, ayetlerimize iman edenlere yazacağım."

    Mümin 7: "Arşı yüklenip taşıyanlar ve onun çevresindekiler Rab'lerinin hamdı ile tesbih ederler ve O'na iman ederler, O'na güvenirler. İman sahipleri için ise şöyle af dilerler Rab'lerinden: 'Rabb'imiz, Sen her şeyi rahmet ve ilim halinde kuşattın. Tövbe edip, geri dönüp Sen'in yoluna uymuş olanları bağışla ve onları ateşin azabından koru'."
  • "Mâlik-i yevm-id dîn"; "malik", yetkili demek.

    Din gününün tek yetkilisi Allah'tır. Hesap günü, din günü, borç günü, Medeni olup olmadığımızın ortaya çıkacağı, insan olup olmadığımızın ortaya çıkacağı gün...
İnfitar 13-19, Vakıa 56-57, Zariyat 6-12, Mümin 16

  • "Yalnız Sana kulluk ederiz"; "kul", kullanmak, kullanımdan geliyor.

    Enam 162

    "abd" ile "amil, amele" arasındaki fark: "amele", birisi için belli bir süreliğine iş yapandır, mesaisi vardır, mesaisi bitince serbest kalır. "abd": kesintisiz kullanım, mesaisiz Allah'ın hizmetinde olmaktır.
    

    Niye yalnız Allah'a kulluk ederiz? Zariyat 56-58, Taha 14, En'am 153, Yasin 61, Al-i İmran 51

  • "Ve yalnız Sen'den yardım isteriz";

    Al-i İmran 126: "Yardım yalnızca Allah'ın katındadır"
Enfal 10
"Bizi Sırat-ı Müstakim'e ilet (doğru yola ilet)"
Leyl 12: "Hidayet sadece bizim işimizdir."
Ankebut 56, Enbiya 92, Al-i İmran 151
  • "Sırat-ı müstakim":

    Enam 151-153, İsra 29-40, Hac 53, Al-i İmran 51
"Sıratellezine"; "sırat" - "street, strata" kelimeleri buradan gelir: "yol" "sıratellezine en amte aleyhim": Kendilerini nimetlendirdiğim kimselerin yoluna..

    Nisa 69: "Mü'minler Allah'ın kendilerine nimet verdiği şu 4 grupla beraberdir: nebiler, özü sözü bir olan sıddıklar, şahitler ve salih kullar"

    "sırat-ı müstakim"i açıklayan:

Enam 151,152,153
Bu yola kimlerin girdiği: Nisa 69

  • Üzerlerine azap olmayanların, yoldan sapmamışların yoluna"

    [Osman Polat burada "gazab" kelimesini "azab" şeklinde hatalı çevirmiştir.]
    Müminler dışındakiler iki gruba ayrılıyor:
    • Azap hak olmuş kimseler

    • Azaba doğru koşar adım gidenler, yoldan şaşanlar (ama hala sınavları devam ediyor dönebilirler ulaşırsa Kur'an kendilerine)
Azabın hak olduğu kimselerle ilgili:

    Zümer 19: "Ateş azabı hak olmuş kişiyi sen mi kurtaracaksın, kurtaramazsın." Maide 60, Bakara 61, 90, Al-i İmran 112, Araf 71, Enfal 16, Taha 81

    Dalâlette olanlarla ilgili:
Şura 7, En'am 108, 92

    "şeytan Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri size söylemeyi emreder" Bakara 169
    "Allah kendisi hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemeyi size haram kılar" Araf 33
    "Allah hakkında zanda bulunmak haramdır. Bu ancak kalplerinde hastalık olanlar ve münafıkların işidir" Ahzab 10, 11, 12


Kavramlar ve Kök Anlamları

  • "hamd" kelimesi:
    "el Hamîd", Allah'ın esması. 5 yerde birlikte gelir: "Azîz, Hamîd, Ganî Hamîd, Hakîm Hamîd, Hamîd Velî, Hamîd Mecîd"

    "hamd" bir yapının ana kapısına denir. Çardak veya çadır hayatı yaşarken beylerin, toplum önderlerinin, meliklerin çadırlarının girişi gösterişli yapılır. Kapısında da bekçiler vardır, bundan ötürü sarayların giriş kapısına "hamd kapısı" denir. (cümle kapısı, ana kapı) Orada bekleyen kişilere de Araplarda "abd" (kul) denir. Osmanlı'da padişahın kapısındaki askerlere "Kapıkulu askerleri" denirdi. "iyyake n'abudu" o gösterişli çadırların direklerine de "amd" denir. İnsanlar bu kapıya gelirler, o melikten bir şey istemeye, rica etmeye gelirler. Biz de Allah'ı hamd ile tesbih ediyoruz, O'ndan istiyoruz. "Önce de hamd O'nadır, sonra da." Allah bir şey yapmasa da Hamîd'dir.

    "hamd"ı "şükür"den farkı nedir? Şükür, keşif ile aynı köktendir: Bir şeyin farkına varıp onu ifade etmek. O şey ki size yapılan iyiliktir. "Teşekkür ederim" dediğinde birisi, ona güzellik yapılmıştır o da ona teşekkür ediyor. Birisine hediye veririz, "bunu bir teşekkür olarak, karşılık olarak al. Yaptığın iyiliğin farkına vardım, keşfettim, öğrendim. O yüzden teşekkür olarak sana ikram ederim, sunarım." Ama hamd, bunun üstünde bir kavramdır. Hamd: "O, O olduğu için, O zaten güzel olduğu için O'na övgü" deriz. Şükür, Allah'a da olur insana da: "Allah'a ve anne babana şükret" buyuruyor. Ama hamd sadece Allah'adır.

    "el Hamîd", güzel olan yaptığı şeyi güzel yapan Allah'a hamd olsun.
"Hamîd" isim olarak 17 yerde geçer. Sadece bir yerde
"ilâ sırâtin Hamîd" (Hamid'in yoluna.)

    10 yerde "Ganî Hamîd", 3 yerde "Azîz Hamîd", 1 yerde "Hamîd Mecîd" (Hud 73), 1 yerde "Velî Hamîd" (Şura 28), 1 yerde "Hakîm Hamîd" (Fussilet 42)

  • "Rab" kelimesi "ribve" kökünden geliyor. Tümsek demektir.

    Çölde tümseğe benzeyen tepeler var yer yer ve üstlerinde ağaçlar var, serpilmiş ağaçlar var. Bunlara "rabve" deniyor. Sonradan "gelişme" anlamında kullanılıyor, çünkü her taraf çöl ama orada ağaç yetişiyor. Oradan da "terbiye"... "Bizim terbiyecimiz, geliştiricimiz, yetiştiricimiz"

    "Alemlerin Rabb'i"; insanı, bitkiyi, hayvanı, evreni yetiştirir, geliştirir. (sürekli ağaçların beslendiği yüksek tümsek bir yer)
erbab" çoğuludur. Kullanmamaya çalışıyoruz, çünkü "meslek erbabı" demek "meslek rableri" demek olduğu için..
Kur'an'da Yusuf nebi'nin geçtiği surede vardır; gelen temsilciye diyor ki "git melikine", ama "rabbine" diyor rab edinmiş çünkü onu.
Firavun'da "ben sizin rabbinizim" diyordu Allah her şeyin Rabb'idir. Göklerin ve yerin, içlerinde de ne varsa hepsini Rabb'idir Allah. Yetiştirici daha uygun çevirisidir Rabbin.

  • "alem" bu kökten türevleriyle 854 yerde geçer, bu 854'ün 780i "ilim" olarak geçer. "ilim" de aynı kökten türevleri ile..

    Kökün anlamı: "dağın en sivri noktası"dır. İnsanlar yol bulmak için dağın sivri noktalarına bakarlarmış.

    "alem" işaret demektir. Her ülkenin bir sancağı var, ona "alem" denir.
"ilim"; varlıkları hesaplayarak, sınırlayarak, görerek belirlemek.
"ilim" bir şeyi belirlemektir, o tepelere bakmaktır.
Şura 32'de dağ için "alem" sıfat olarak kullanılmıştır
"alamet" iz işaret

  • "Rahmân" 56 yerde geçer, tamamında "el Rahmân" diye geçer.

    "Rahîm" 114 yerde geçer. ikisi de aynı kökten geliyor, (merhamet, acıma) 339 yerde geçiyor.
Rahmân ve Rahîm arasındaki farklar:

    • İsra 110; Rabbimiz zat isminin yanına sıfatların şahı olarak Rahmân'ı seçti Rahmân Allah'ın zatına yöneliktir. Rahîm de fiillerine yöneliktir.
    • "el Rahmân", Rahmân, "el" takısı ile gelir geçtiği her yerde. Ama Rahîm birçok yerde "el" takısı ile geçmez.
    • Rahmân Kur'an'da Allah'tan başka hiçbir varlık için kullanılmaz. Ama Rahîm hem Nebi için kullanılır (Tevbe 128) hem "erham" diye müminler için de kullanılır (Al-i İmran 6)
    • Rahmân, Allah'ın isminin yerine "sıfat-ı has" olarak kullanılıyor. (İsra 110, Neml 30) Rahmân'ın azabı vardır (Enbiya 42, Meryem 45) ama Rahîm'in azabı yoktur
    • "Rahmân'ın kulları" diye geçer, "Rahîm'in kullar"ı diye geçmez
    • "el Rahmân" ismi sadece Rahîm'in yanında geçer (Fatiha 2, Hud 71, Neml 30) Rahîm ise "Tevvâb, Azîz, Gafûr, Rab, Elber" isimleri ile beraber geliyor
    • "Rahmân" sadece Allah'ın merhametini ifade eder, "Rahîm" kulların da merhametini ifade eder. (Taha 5)
    • "Allah insanlara karşı Rauf Rahîm'dir" Bakara 143, 207

    Şöyle bir yanlış algı var: Rahmân herkese merhamet eden, Rahîm sadece müminlere merhamet eden.. yanlıştır.

    "İster Allah deyin, ister Rahmân deyin" İsra 110

    "Rahîm" ismi ile 4 yerde "erhamurrahimin" diye geçiyor (Merhamet edenlerin en merhametlisi) 2 yerde de "hayrurrahimin" diye geçer (Merhamet edenlerin en hayırlısı)
"el Rahmân" sadece "Rahîm" ile yan yana geçer 5 ayette (Fatiha 2, Haşr 22, Bakara 163, Fussilet 2, Neml 30)

  • "din" kelimesi "dâne" kökünden: inek yavrusu; yavrunun annesine süt emmek için yaklaşması

    "deyn" kelimesi ile aynı kökten anneden, anneden süt emdiği için yavru annesine bağlıdır. insanlar da anne babası hizmet ettiği için onlara karşı borçlu hissederler (borçlanmak)

    "din" kişilerin birbiriyle ayrılmaz şekilde borçlandıkları düzen, medeniyet.
Toplumsal sorumluluklarımız vardır, bu "din", bunun uygulanması "düzen", buna "medeniyet" denir.    mümin"de medeni insandır. Bunun yaşandığı yere de "medine" denir; düzenin olduğu, Allah'ın düzeninin olduğu, kulların O'na secde ettiği yer.

    Borçlanma olduğu için, bir hesaplaşma da vardır: "din günü" (yevmiddin, yevme yekumul hisâb)
"din" 101 yerde geçer, birkaçı:
Bakara 132, 193, 256, 282, Al-i İmran 13, 85

  • "Sırat-ı müstakim" şeklinde 33 yerde geçer.

    "Sırat" ile ilgili ayetler: Araf 86, Yasin 66, Mülk 22, Enam 39, 87, 126, 151, 153 

    "müstakim"; "kavam" kökünden "kıyamet, kayyim kayyum, kavim, istikamet, kamet"
    "dosdoğru, düz yol" istikamet.

    Hud 112: "Emrolunduğun gibi 'istikamet' üzere ol."
    Araf 33, Bakara 169: "Allah müminlere kendisi hakkında bilmedikleri şeyi söylemeyi haram kılmıştır."


    "Ölülere Fatiha" Bizde var bu, Araplarda yok. Araplarda mezarın başında taş bile yoktur

    Haşr 10, İbrahim 41

Videonun tamamını izlemek için tıklayınız.