8. TEKVİR SURESİ

osman polat tekvir suresi

Rahman Rahim olan Allah’n adıyla

  1. Güneş sarılıp dürüldüğünde,
  2. Yıldızlar bulanıklaşıp çöktüğünde,
  3. Dağlar yürütüldüğünde,
  4. Onluklar dağıtıldığında,
  5. Vahşiler toplandığında,
  6. Denizler dolup kaynatıldığında,
  7. Nefisler eşleştirildiğinde,
  8. Diri diri toprağa gömülen kıza:
  9. “Hangi suçtan öldürüldü" diye sorulduğunda,
  10. Sayfalar açıldığında,
  11. Gök soyulduğunda,
  12. Fırın ısıtıldığında,
  13. Bahçe yaklaştırıldığında
  14. İşte o zaman her benlik, önden kendisi için ne hazırladığını bilecektir.
  15. Hayır, kendini gizleyenlere
  16. Ve dolaşıp saklananlara,
  17. Gecenin başlangıcına ve bitişine,
  18. Nefeslenince sabaha yemin olsun ki
  19. O, çok değerli, kerim bir elçinin sözüdür.
  20. Güçlüdür ve Arş'ın Rabb'inin yanında itibarlıdır.
  21. Orada kendisine itaat edilen, güvenilir olandır.
  22. Sizin aranızda olan, cinlerin etkisinde değildir.
  23. Yemin olsun ki o, Cebrail'i açık ufukta görmüştür.
  24. O, gayb konusunda cimri değildir.
  25. Bu Kur'an, uzaklaştırılmış şeytanın sözü değildir.
  26. Öyleyse nereye gidiyorsunuz?
  27. Kesinlikle o, alemlere hatırlatmadan başka bir şey değildir
  28. İçinizden dosdoğru olmayı isteyenler için.
  29. Siz gereğini yapamazsınız, alemlerin Rabb'i olan Allah o gereği oluşturmadıkça / o ortamı size oluşturmadıkça.

Kavramlar ve Kök Anlamlar

  • "izeşşemsu kuvvirat"; "şems" Güneş demek. Doğup hareket ederek battığı için..
"meşailer" vardır (yürüyenler), "şemam" kavun demektir, Güneş'e benzettikleri için kavuna "şemam" der Araplar.
  • "kuvvirat", kökü "kevera"
Türkçe'de kullandığımız "küre kavramı" buradan gelir. "kevera" sarmak demektir. Aynı zamanda "dürmek" de vardır onun içinde.

    "Güneş sarılıp dürüldüğünde": Bu sure kıyameti anlatır.
Zümer 5'te yanlış bir çeviri yapılır: "Geceyi gündüzün üstüne 'örten' O'dur"; 'örtmek' yoktur orada, "sarmak" vardır. "Geceyi gündüzün üstüne 'sarar'."

    Tekvir 1 ve Zümer 5'te Allah bize "Dünya'nın yuvarlak olduğunu" 1450 yıl önce söylüyor.
Bizim "küre"yi anlayışımız ile Arapların anlayışı arasında fark var. Biz "küre"yi içiyle beraber kastederiz, Araplar "kevera" kelimesinde kürenin yüzeyini kasteder, içini değil. Dolayısıyla:
"Geceyi gündüzün üstüne sarıyor, gündüzü gecenin üstüne sarıyor."
Bu ayetle birlikte Allah, kıyametin başlangıcında Güneş'in alacağı durumu söylüyor. O durum da "Güneş'in üzeri örtülecek, sarılacak."

    Astronomların bildirdikleri:
Güneş'in %75'i hidrojen, %25'i helyum binde biri de başka elementler...
Güneş'in çekirdeğini saran radyasyon katmanı, daha üst noktalardaki katmanları ısıtıyor; çünkü Güneş'in merkezi 15 milyon derece. Sürekli genleştiriyor üst katmanları. Bu sebeple Güneş'in yüzeyine doğru olan hidrojen Güneş'in çekirdeğine ulaşamıyor. Dolayısıyla gitgide Güneş'in kendi önünde bir perde oluşuyor (yüzeyinde). Bu perde oluşursa Güneş büzüşür, bir yıldızın sonu neyse o olur, sonra da birden patlar.
  • "ve izan nucumun kederat"; "nucum", "necm"in çoğulu (necimler)
"necm"; yıldız değil parçacık demek. Ayette Güneş'in çevresindeki parçacıklardan bahsediyor ve başka Güneş sistemleri de var, galaksi sistemleri. Dolayısıyla bu evrenin çöküşünü haber veren kıyameti muhteşem bir şekilde tasvir ediyor Allah.

    "necm" Ay, Güneş, Dünya, Neptün, Uranüs, gezegenler... "Güneş ve Ay cem olduğunda /birleştiğinde".

    "kedera"; Bulanık suda, yağda dibe çökmek. "kederlendim, içime bir keder 'çöktü'." deriz. Zaten içine doğru çökmeye "keder" denir.
  • "ve izâ-l cibâlu suyyirat": "el cibâlu"; yeryüzündeki bütün dağlar.
    "suyyirat"; "seyrüsefer" denir. "seyir". Allah normal yürüme kavramını kullanmıyor, "seyir" kavramını kullanıyor. Yerçekimi gidiyor, yer sallanıyor, arz içindekini dışa taşırıyor. Yerçekimi kalmayınca dağlar havaya kalkmaya başlıyor. Artık Güneş'in çevresindekiler (bizim gibi) hemen ona doğru, çekim gücüne doğru gidiyor, bulanıklaşarak bir taraftan. Çünkü Güneş'teki patlamadan dolayı o toz bulutu, gaz bulutu hepimiz, sarıyor (dürülüyor)

    "Onluklar dağıldığında"; (10 aylık gebe develer dağıldığında dense de hayvan ismi geçmez, sadece deve demiyor)
"aşara", aşiret.. 10 ve üzerindeki yakın akrabaya aşiret denir.

    "huttilet"; "atele": Başıboş bırakılmış deve, körelmiş kuyu, işlevsiz olmak. (atıl durumda olmak). "tatil, iptal" kelimeleri de buradan gelir. "son vermek" değil, geçicidir bu. Rabbimiz hareketi durdurdu, sonra: "Gökler başka gökler ile, arz başka arzla değiştirildiği zaman"
  • "Vahşiler haşere olduğu zaman"; 
"vahş" kökü "üns"ün zıttıdır. Yay çekildiği zaman insana bakan tarafa "üns", hayvana bakan tarafa "vahş" denir. "vahşiler haşrolunduğunda": Türkçe'de bunu çok başka bir şekilde ve doğru kullanıyoruz: "bir araya toplanmış hareket halindeki böcekler". Buradan dönüşerek "toplanmak" anlamına geliyor. "mahşer"... "mahşer" için şunu da öğreniyoruz: O toplanmada bir hareketlilik de var.
  • "O gün herkesin kendine yetecek bir uğraşı vardır"
"Vahşiler bir araya toplandığında": İnsanlıktan çıkmış tipler sokaklarda dolaşıyor. Kısas olmadığı, kalktığı için vahşet sergileyenler dilediği gibi dolaşıyorlar. Pislikler toplanıyor, temizler evlerine çekiliyor, güvenilir değil yeryüzü.
  • "ve izâ-l bihâru succirat"; "bahr" deniz "bihâru" denizler
"succirat": "secûr"; kaynatmak için ateşin yanmasında kullanılan oduna "secûr" denir. Denizler kaynarken ağaçları, odunları, çeri çöpü içine çekiyor. Selde de böyle olur.
  • "ve izâ-n nufusu zuvvicet": "nüfus" nefsin çoğuludur.
"zuvvicet"; "zevc": ilik ve düğme çiftinden her biri.
"Nefsler / benlikler eşleştirildiğinde"
  • "Diri diri toprağa gömülen kıza 'hangi suçtan öldürüldü' diye sorulduğunda" "sual" sormak
"mev'udete": "vehd, vet"; çıkışı olmayan çukur
"mev'ude": Çıkamayacak şekilde diri diri gömülüp öldürülen kız
"kutilet": meçhuldur Arapça'da. Yani sadece katil değil, Bu katile destek olanları soruyor Allah kıza, bu katile susanları, sessiz kalanları soruyor kıza.
  • "suhuf": sayfanın çoğuludur. "Sayfalar neşredildiğinde"
"neşr": dalları yeşillenmiş, yayılmış ağaç, bir şey kapalıyken açmak, yaygın olan rüzgarın esmesine denir (her yöne esiyorsa)
Bir vadide tek yönde giden rüzgara "asf" deniyor.
  • "Sema keşd edildiğinde":
"keşd": deriyi soymak, ağacın üzerindeki kabuğu soymak
sema'nın keşd edilmesi: Semada asılı duran her şeyin kesilip atılması demek (gökadaların, trilyonlarca yıldızın)
  • "Fırın ısıtıldığında": "cahim"
"Cennet süslendiğinde" çevirisi yanlıştır. "zülüf" kelimesi vardır.
"zülüf": alna dökülen saç, çok yakın kısa zaman
"Gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl" (Hud 114)
  • "ahzarat": "hazır"; "önden kendisi için neyi hazırladığı"
  • "hunnes"; Nas 4 "hannâs"
"cevair hunnes"; "cevar", "civar": bir eve komşu olan evleri "civar" denir. (Sizin bu sisteminiz, Güneş sistemine komşu alanlar, diğer evler, yıldızlar)
"kendini gizleyenlere": evrende kendini gizleyen bir tek şey var: "karadelik"
  • "nefeslendiğinde sabaha"; 
sabah olduğunda fecrden sonra öyle tatlı bir rüzgar eser ki, sanki biri nefes alıyor deriz. "sabahın nefesi"
  • "danne" ifadesi; kaybolan deve demektir. "Gayb konusunda o cimri değildir"
    "O değildir kovulmuş şeytanın sözü"; ona şeytanlar belletiyor, anlatıyor diyenlere, şeytan ayetleri diyen Salman Rüşdi'lere cevap veriyor. Aynı şeyler söylenmiş çünkü o zamanlarda.
  • "Siz nereye gidiyorsunuz" (fe eyne tezhebun)
"evne" kökünden "eyne, beyne"; topraktaki büyük yarık
"Siz hangi karanlık yarıklara, uçurumlara gidiyorsunuz?"
  • "limen şâe minkum yestekîm, vema teşâune illa en yeşâallahu rabbul âlemîn":
"inşa"; Kehf 23: "Yarın bir iş için kesinlikle onu yapacağım deme ey resul, de ki 'inşAllah'."


Bağlantılar

Tekvir 1 > Zümer 5

Tekvir 4 > Bakara 196 (onluklar dağıldığında)

Tekvir 6 > Tur 6, Mümin 72 (denizler dolup kaynatıldığında)

Tekvir 10 > Müddessir 52, Şura 28 (sayfalar açıldığında)

Tekvir 12-13 > Şuara 90-91 (Fırın ısıtıldığında, Cennet yaklaştırıldığında)

Tekvir 15 > Nas 4 (hunnes hannas)

Tekvir 18 > Maide 116 (nefeslenince sabaha)

Tekvir 19 > Hakka 40 (O çok değerli bir elçinin sözüdür)

Tekvir 20 > Necm 5

Tekvir 23 > Necm 7 (ufukul mübin, ufukul ala)

Tekvir 25 > Şuara 210-212 (Kur'an kovulmuş şeytanın sözü değildir)

Tekvir 27 > Kalem 52, Sa'd 87 (in huve illa zikrun alemin)

Tekvir 27-29 > İnsan 28-30, Müddessir 54-56, 31, Bakara 26

Videonun tamamını izlemek için tıklayınız.