NİSA 34: BİR AYETTE İŞLENEN VAHŞET VE BU VAHŞETİ SAVUNAN ZIT KİTLELER
Son yıllarda Nisa 34 ve kadına şiddet konusu tekrardan tartışmaya açıldı. Ayetin aile içi fiziksel şiddeti emrettiği veya tavsiye ettiği hususunda zıt görüşler sosyal medya mecralarında sıkça konuşuluyor. Bu konu üzerinde görüş bildirenlere yeni bir grup olarak, Kurancıların içinden çıkan -aslında içinde bizlerin de olduğu- 3 kitaba da iman eden, sünnilere ve Kurancılara muhalif olan müslüman topluluklar da katılır oldu. Bu topluluklar içerisinde bir kısım doğruyu görürken; bir kısım da ısrarla Nisa 34'e yapılan "vurma / dövme" tahrifatını metnin "literal" çevirisi olduğunu söyleyerek savunmakta, bunu da kendince delillendirmeye çalışmaktadır.
Bu şahıslar iddialarına şu şekilde delil veriyor; kök anlamdan yola çıkıldığında "DRB" kelimesi "vurmak" dışında hiçbir anlama gelmez, Kur'an'da bu amaç dışında kullanılmaz ve mecaz olabilecek ifadeler de "vurma" anlamından bağımsız değildir (darb-ı mesel: vurucu örnek, darb-ı fi-l ard: yere ayak vurmak gibi).
Önce ayetin tamamını latinize edilmiş Arapça'sından verelim ve incelemeye başlayalım inşAllah:
"Erricâlu kawwâmûne ‘alâ annisâ-i bimâ faddalAllâhu ba’dahum ‘alâ ba’din webimâ enfekû min emwâlihim fe-ssâlihâtu kânitâtun hâfizâtun lilġaybi bimâ hafizAllâh wellâtî teḣâfûne nuşûzehunne fe’izûhunne wehcurûhunne fî-lmedâci’i wadribûhunne fe-in eta’nekum felâ tebġû ‘aleyhinne sebîlâ innaAllâhe kâne ‘aliyyen kebîrâ"
Bu kişilerin sünniler ile (Hatta 19'a da çoğunlukla iman ettikleri için Reşad Halife ile de, o da böyle çevirir) ağız birliği ettiği meselenin ayete mantıken oturtulabilmesi için sünniler ayeti başlangıcından itibaren tahrif etmiştir.
Nisa 34’e Yapılan Tahrifatın Detayları ve Çözümü
- "kavvâmûne" ifadesi "ayakta tutma, koruma-kollama-gözetme" şeklinde çevrilmesi gerekirken, ayet erilleştirilip kafalardaki eğriliğe benzeşen uydurmak için bu kelime "yönetici, hakim" gibi çevrilmiştir. Yani "Erkekler, kadınların yöneticisidir" gibi...
- "bimâ faddalAllâhu ba’dahum ‘alâ ba’din" ifadesi iki "ba'ad"den hiçbirinin dişil olarak kullanılmamasına karşın, birini eril, birini dişil kılarak ve çoğunlukla parantez kullanarak; yani "Bazılarını (erkekleri) bazılarından (kadınlardan) üstün kılmıştır" biçiminde erkeği kadının üstüne çıkarma amaçlı çevrilmiştir. Erkeğin kadına üstünlüğü Tevrat ve İncil’den sabittir. Ancak Nisa 34’teki bu ifadenin bahsettiği tam olarak bu değildir.
- "nuşuz" ifadesi dayağı meşru kılmak adına sıklıkla ya "serkeşlik, çirkeflik, itaatsizlik" gibi, ya da "sadakatsizlik, iffetsizlik" gibi çevrilmiştir. Süleymaniye Vakfı doğruya diğerlerinden daha yakın olarak "ayrılmak" şeklinde kullansa da aslında kelime "kalkıp gitmek" demektir. "Kalkıp gitmesinden korktuğunuz kadınlar" diye çevrilmesi gerekir. Mücadele 11'de "Kalkın dendiğinde kalkın" şeklinde geçer bu. Zaten Mücadele 11 ve Nisa 34 dışında bir Nisa 34'ün müteşabihi olan Nisa 128'de erkeğin nuşuzu için kullanılır, bir de Bakara 259'da "kemikleri birbirine kaldırmak" şeklinde geçer, başka da bir yerde geçmez.
- "FE’izûhunne WEhcurûhunne fî-lmedâci’i WAdribûhunne" ifadesindeki büyük harfle yazdığım "fe..., we..., we..." bağlaçlarının çevirisi, "dövme" anlamının mantıklı bir zemine oturtulması açısından çok kritik bir tahrifata sahne olmaktadır. Arapça'daki "ve" bağlacı Türkçe'deki "ve" bağlacıyla aynıdır. Fakat bu insanlar ayeti çevirirken sanki kullanılan bağlaçlar "fe..., ṡumme..., ṡumme..."ymiş gibi çevirmektedirler, yani: "önce biri, sonra diğeri, en son öbürü" şekline getirmektedirler. Bunun üzerinden tüm kitaplara iman etmelerine rağmen kitaplardaki bağlantıyı ve hakikati göremeyip sünnilerle ağız birliği yapan bu her şeye muhalif kitle de ayetteki bu bağlaç detayını göremiyor (veya görse de önemsemiyor yahut işine gelmiyor). Ayette kadına yapılması gereken bu 3 eylemden ilk önce birisinin, o işe yaramazsa ikincisinin, en son aşamada üçüncüsünün yapılması gerektiğini zannederek cümlede hafiften şiddetliye doğru giden bir eylem sıralaması olduğunu belirtiyorlar. Halbuki bu 3 eylemin hafif veya şiddetli bir ayrımı olmadığı gibi, önceli-sonralı bir sıralaması da yoktur. "Ve" bağlacı bu 3 eylemin birbiriyle aynı-denk zamanda yapılması gerektiğini gösterir.
-
"wadribûhunne"... İşte konumuzun merkezinde yer alan tahrifat -tahrifat da demeyelim, vahşet- budur. Meselenin detayına iniyoruz.
"DRB"nin kök anlamı "Bir şeyi başka bir şeye vurmak" tır. Kur'an'da 58 yerde geçer. 15’inde vurmak, 31’inde “darb-ı mesel” tamlamasıyla örnek vermek/vurgulamak", 5'inde “darb-ı fi-l ard” tamlamasıyla ayağı yere vurmak’tan yola çıkarak “gezmek, yeryüzünde yola çıkmak”, 3 yerde "zillet ve miskinlik vurmak" şeklinde mecazen (Bakara 61, Al-i İmran 112), 1 yerde "örtüyü göğüs üzerine “vurmak”tan örtmek, kapatmak" (Nur 31), 1 yerde “duribe bi surin” tamlamasıyla duvar-set çekmek (Hadid 13) birazdan işleyeceğimiz Nisa 34, Taha 77 ve Zuhruf 5’teki anlam!!!!
DRB’nin vurmak anlamıyla geçtiği ayetlere odaklanalım:
- Bakara 60: "fekulna-drib bi’asâke-lhacer" (Asanla taşa vur.)
- Bakara 73: "Fekulnâ-dribûhu biba’dihâ" (Onun bir kısmıyla ona vurun.)
- Araf 160: "eni-drib bi’asâke-lhacer" (Asanla taşa vur.)
- Enfal 12: "fadribû fevka-l-a’nâki" (Boyunlarını vurun)
- Enfal 12: "wadribû minhum kulle benân" (Onların parmak uçlarına vurun.)
- Enfal 50: "yadribûne wucûhehum wa edbârahum" (Yüzlerine ve arkalarına vururlarken)
- Kehf 11: "Fedarabnâ ‘alâ âżânihim fî-lkehfi sinîne ‘adedâ" (Mağarada yıllarca kulaklarına vurduk.)
- Nur 31: "walâ yadribne bi-erculihinne" (Ayaklarını vurmasınlar)
- Şuara 63: "eni-drib bi’asâke-lbahr" (Asanla denize vur.)
- Saffat 93: "Ferâġa ‘aleyhim darben bilyemîn" (Üzerlerine yürüyüp sağ eliyle vurdu)
- Sad 44: "waḣuż biyedike diġśen fadrib bihi" (Eline bir demet ot al ve onunla vur.)
- Muhammed 4: "Fedarbe-rrikâbi" (Boyunlarını vurun.)
- Muhammed 27: "yadribûne wucûhehum wa edbârahum" (Yüzlerine ve arkalarına vururlarken)
Deyim anlamı dışındakiler (boynunu vurmak) ve insan olmayanların vurması haricinde (Muhammed 27, Kehf 11, Enfal 50) kök anlamın geçtiği ayetlerde vuran nesne ve vurulan nesne bağlantısı vardır, bunlar ifade edilir; bu şekilde vurmanın ölçüsünü anlayabiliriz. Ancak Nisa 34’te gerekli bağlantı, ifadeler ve ölçü yoktur.
Vurmak olduğunu düşünenler de ayeti çevirirken ölçü belirtmek adına "hafifçe, incitmeden" gibi anlamları parantezle vs ekleme ihtiyacı hisseder. Halbuki ayetin ifade ettiği o mudur?
Şuara 63: Musa’ya, Asanı denize vur. diye vahyettik. Deniz hemen yarıldı. Her bir parçası büyük yüksek bir dağ gibiydi.
"eni-drib bi’asâke-lbahr"... Vuran nesne "asa", vurulan nesne "bahr" (deniz). Buradaki anlam vurmaktır.
Taha 77: Ant olsun ki, Musa’ya: Kullarımla geceleyin yola çık; onlara denizde kuru bir yol aç. Arkanızdan yetişecekler diye korkma, endişe etme! diye vahyettik.
"fadrib lehum tarîkan fî-lbahri"... Burada da aynı kıssadaki emir bu cümleyle verilir. "Tarîk" (yol) kelimesi gelirken vuran nesnenin ifadesi gitmiştir.
Salt cümleye bakarak Musa'nın denizde o yolu nasıl, neyle ve hangi ölçüyle açacağı belli değildir. Bunu Şuara ayetinden ancak öğrenebiliriz. Bu yüzden burada Şuara ayetiyle aynı kalıpla geçen DRB kelimesi cümlenin öğelerinden ötürü AYIRMAK, AÇMAK şeklinde bir türeve kavuşmuştur.
Nisa 34'teki "DRB"nin anlamı da buradaki türeve dayanır. Nisa 34'teki cümlede vuran nesne ve ölçüsü yoktur; vurmak olsa Kur'an'da -aynı Şuara 63 ve Taha 77'nin asa te'vili gibi- bunu detaylandıracak ve kadına vuracak aleti ve ölçüsünü görebileceğimiz müteşabih bir ayet olurdu, fakat yok. Dolayısıyla bunu vurmak olarak değerlendirenler ölçüyü belirtmek için kendi zanlarından başka bir şeye sığınamaz. Te'vilden gideyim derseniz "DRB" özelinde insana karşı "boynunu vurmak" gibi deyim ifadelerden başka bir şey bulamazsınız.
Buna uydurmaya kalkarsanız ne olur? Kadının boynunu vurmak kadını öldürmek demek... E itaat ederse (gönülden uyarsa) ne olacak? Bir sonraki ayette "erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem" isteniyor, bu ne olacak? Hem "öğüt verip" hem "vurmak", bir sonraki ayet olan Nisa 35 ile de beraber okunursa ayeti tam bir garipliğe doğru sürükler. "Öğüt ver, yatağı ayır, döv, sonra da sorunu çözsün diye ailesinden hakem tayin et"... Net bir mantık hatası doğurur, hiçbir te’vili-bağlantısı yoktur. Ne demişler? Zırva te’vil götürmez.
Ayete literal yaklaşacağız diye te'vili koparırsanız paraphrase zanlara bel bağlarsınız. Halbuki Kur'an kendini açıklar. Ayeti görelim:
Nisa 34: … Kalkıp gitmesinden korktuğunuz kadınlarınıza öğüt verin, yataklarından hicret edin ve "bir asayla insanlara yol olmak için ikiye ayrılmış Kızıldeniz'in iki yakası gibi ayrı olun". Size itaat ederlerse onlara karşı başka yol aramayın. Allah Aliyy'dir, Kebir'dir.
Buyurun, "paraphrase" çeviri... Ama te'vil sayesinde ayetin "literal anlamı" tam olarak budur!!
Zuhruf 5 de bu anlamı tespit edilen bir diğer ayettir. Bir şeyden suyun 2 yakası gibi ayrı olmak...
"E fe nadribu ankumuz zikra safhan en kuntum kavmen musrifin."
"Siz israf eden bir topluluk oldunuz diye, vazgeçip size hatırlatmaktan ayrı mı duralım?"
Yazının ilerleyen bölümünde bu anlamın Nisa 34’teki biçimi detaylandırılacaktır.
- Geldik bu "metinde böyle yazıyor" deyip kadını erkeğe dövdürme hevesinde
olanların kalesine galibiyet golünü atacak olan kavrama! Bu kavramı
insanlar ya Türkçe'ye anlamı genişleyerek geçtiği için göremedi, ya da
görmezlikten geldi. Nedir bu kavram?
"fe-in ETA'NEKUM felâ tebġû ‘aleyhinne sebîlâ" > "İTAAT" kavramı!!!
Fussilet 11: "Śumme-stevâ ilâ-ssemâ-i wahiye duḣânun fekâle lehâ walil-ardi-/tiyâ TAW'AN ew KERHEN kâletâ eteynâ TÂ-İ’ÎN" (İsteyerek ya da istemeyerek gelin. Onlar da isteyerek geldik dediler.)
Ayetlerde gördüğümüz üzere "itaat" GÖNÜLDEN YAPILAN UYMADIR!!! Zorla-istemeyerek yapılan uymaya "kerih" denir. Nisa 34'teki "DRB"a "vurma" anlamını yakıştıranlara soralım: Kalkıp gitmesinden korktuğunuz kadınlarınıza "vurarak" size "itaat" etmelerini sağlayabilir misiniz? İsteyerek mi size gelirler, yoksa bu "kerih, ikrah" mı olur? "DRB"ın bu ayette "vurma" olamayacağına dair en büyük delillerden biri budur!!! Tabii Türkçe'ye anlamı genişleyerek girdiğinden insanlar bu önemli detayı kaçırmış, kaçırmayanlar da bilerek gizlemiş ve üzerine elbiseyi giydirmiş.
Te’vilin ve Literal Çevirinin Önemi
Öncelikle şunu söyleyelim: Hikmet metodu üzerine çalışan insanlar olarak "literal çeviri" savunmamız gereken önemli bir konu. Kur'an metninin Türkçe'ye olduğu gibi, yorumsuz aktarılması gereklidir. Bu gereklilik Maide 67'nin emridir. Kelimelerin kök anlamlarını ve nereden türeve kavuştuklarını bilmemiz şarttır. Bir kelime Kur'an'da geçen başka bir kelimeyle çevrilemez, onunla aynı anlama da gelmez. Ancak kelime içinde bulunduğu metnin-cümlenin içerisinde hangi anlamda kullanılmış, iç bağlam-bağlantı üzerinden tespit edilmelidir. Eleştiri getirdiğimiz bu "literallik üzerinden tahrifi savunan" insanlar bilsin ki Nisa 34'teki "DRB" ve diğer tahrif edilmiş kelimelerin ayetteki anlamları üzere söylediklerimiz "paraphrase çeviri" savunması değil, aksine bizim literal çeviriyi savunmamızdan kaynaklıdır.
Hedef Barışçıl Uzlaşıdır, Şiddet Değil!
Ayette "DRB" kelimesine "vurma" anlamının verilmesi ayetin hem iç bağlamına, hem siyak-sibakına hem Kur'an'daki diğer ayetlerle olan bağlantısına, hem de bu arkadaşların iman ettiği Tevrat ve İncil'e de aykırıdır! Zaten bu dövme-vurma anlamının ayette bir zemin bulamayışı yüzünden insanlar bu anlamı ayete söyletmek amacıyla ayeti başından itibaren yukarıda maddelediğim şekilde tahrif ediyorlar. Ayet bu bağlantılarla okunduğunda ailenin kriz anlarında barışçıl bir şekilde uzlaşmasının sağlanması yönünde yönergeler vermektedir. Konuyu başlıklarla irdeleyelim.
Ayetin Siyak-Sibakı ve Tam Müteşabihi: Nisa 35, Nisa 128
Nuşuz (Kalkıp gitmek, ilişkinin bir anda bitirilmesi) durumlarında şiddetin değil, uzlaşının gerekliliğini Nisa 34’ün direkt bağlantılı olduğu Nisa 35 ve Nisa 128’den göreceğiz. Biz susacağız, ayetler konuşacak.Nisa 35: Eğer, her ikisinin arasının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem belirleyin; eğer uzlaşmak isterlerse, Allah onların aralarını bulur. Kuşkusuz, Allah, Alim’dir, Habir’dir.
Nisa 128: Eğer bir kadın, kocasının kalkıp gitmesinden veya kendisinden yüz çevirmesinden korkarsa, uzlaşmaya çalışmalarında bir günah yoktur. Uzlaşmak, daha hayırlıdır. Zira benlikler cimriliğe eğimlidir. Eğer arayı düzeltmek ister ve takvalı davranırsanız; Allah, yaptığınız her şeyi haber alır.
Asa ve Deniz Te’vili Üzerinden DRB Tefekkürü
Kalkıp gitmek diye çevirdiğimiz “nuşuz” denen olay, ilişkiyi bitirmeyi hedefleyen duyguların eyleme geçişidir. Nisa 34 ve 128’de bu “henüz gerçekleşmeden” çiftlerin alacağı tavır zikredilir. Daha bu noktadayken Kur’an’ın bir tarafı diğerine karşı şiddete meylettirdiğini iddia etmek maalesef ki büyük bir algı sorunudur. Nuşuzda hedef Nisa 35’teki şekilde “ŞKK” durumudur; yani yarılma, uzaklaşma, kopma durumudur.
Musa nebiye verilen emir doğrultusunda ne oldu? Asa denize vuruldu ve denizde yol açıldı (DRB); bunun için deniz FRK oldu, yani bölündü, fırkalaştı (Bakara 50, Şuara 63) bu yarılarak açılma ise Musa nebinin ve İsrailoğullarının firavun ve ordusundan kaçması içindi. Dağ gibi olan bu iki deniz fırkası Musa ve İsrailoğullarına bir yol olmak için geçici olarak ayrı durdular, firavun ve ordusu için birleştiler ve onları boğdular. Şuara 63’te asa ve denizin belirli olmasıyla DRB kök anlamda gelirken, Taha 77’de vuran nesne belirli olmadığından DRB açma, ayırma, ayrı tutma şeklinde bir türeve geldi.
Ancak bu dağ gibi iki deniz bölümü DRB olarak fırkalaştı, ŞKK olarak değil! Ayrı denizler haline gelmediler, kopmadılar, ilelebet ayrılmadılar. Hayırlı bir durum için ayrı kalırken, kötü duruma karşı birleşip o kötülüğü bertaraf ettiler.
Şimdi Şuara 63-Taha 77’deki ögeleri Nisa 34-35’teki ögelerle eşleştirelim:
Kadın ve erkek bir vücuttur (Tekvin 2:24), dolayısıyla tek bir denizdir. Erkek bu vücudun ayak kısmı, yani “racul” ve kadına bu şekilde “kavvam”, yani onu dik tutan güçtür. Kadın ve erkek bir denizken aralarında bir Musa’lık yol açılıyor, 2 büyük dağ oluveriyorlar ve birbirlerinin FRK’ına (Türkçe’ye de aynen bu kökle FARK olarak geçmiştir) varıyoruz. Ancak kadın ve erkek adındaki bu 2 dağ ayrı halde bile birbirlerine bakmaya devam ediyor, uzaklaşmıyorlar. Aralarında Musa ve İsrailoğulları geçene kadar bu şekil kalıyorlar. Biraz sonra firavun için birleşiyorlar ve onu ordusuyla boğarak tekrar tabiatları, yaratılışları gereği tek vücut hale, tek deniz biçimine geri dönüyorlar. Birbirlerine itaat ve uzlaşıları devam ediyor.
Burada firavunu kadının ŞKK olma isteği ve ordusuyla silahlarını nuşuz ile eşleştiriyoruz, Musa ise erkeğin uzlaşı çabasıyla örtüşüyor. Peki soru gelsin: Musa’nın asası neyle örtüşüyor? Taha 77’de Musa için yol açan asaydı da, Nisa 34’te erkek ne ile yol açacak? Erkek için kadına karşı kullanılacak silah ne? Asa mı, el mi, sopa mı, bıçak mı, kırbaç mı, tabanca mı? Hiçbiri yok Kur’an’da! Bir tane ayet bunun için getiremezsiniz. Ama ne var? Öğüt var, yatağı ayırmak var, sorunun çözümü için hakem tayin etmek var. İşlemin sonunda ise karşıdaki kişiye istekle, gönülden uymak var ve uzlaşı var. İşte bu asanın karşılığı. Kur'an'da da asaya bakarsanız Musa'nın asasının geçtiği ayetlerde insana değil de hep taşa, suya vs vurduğunu görürsünüz. Musa'nın çobanlık yaparken asayı kullandığını görürsünüz, asanın Allah'ın izniyle canlanıp yılana dönüştüğünü görürsünüz. Ama hiçbir ayette insana o asayla vurulmamıştır.
Ölçüsü belirtilmeyen (yorumla oraya eklenmeye çalışılan ama tutmayan) şiddet yönergedeki gidişata mantıken, vicdanen ve fıtraten hiç de uymuyor. Size uyduğunu düşünüyorsanız, üzgünüz ama, sorunlu olan sizin algınızdır. Zaten onu uydurmak için ayetin tümünü tahrif ederek kalbinizdeki eğriliğin benzeşenini peşliyorsunuz. Biz yorum yapmıyoruz, tilavet yapıyoruz ve ayetler üzerinden ‘AKL (bağlantı) yürüterek te’vile ulaşmaya çalışıyoruz. Akıl baliğ olanlara tavsiyemiz tilavettir.
Konunun Nesh-Tasdik Yönü
Bu hükmün önceki kitaplardan nesh-tasdik yoluyla gelip gelmediğini öğrenmemiz gerekir. Kalkıp gitmek isteyen kadının kocasına dövdürülebilmesi şeklinde cezai bir müeyyideyi, bu arkadaşların da tamamına iman ettiğini söylediği Tevrat ve İncil'den misliyle veya hayırlısıyla nesh olarak görebilmeliyiz. Neden?Bakara 106: "Biz, bir ayeti yürürlükten kaldırır veya unutturursak ya onun dengini ya da ondan daha iyisini getiririz. Sen, Allah'ın her şeye gücü yeten olduğunu bilmez misin?"
Maide 48: "Biz sana, kendinden önceki Kitap'ı tasdik eden, onun üzerine çardak olan bu Kitap'ı hakk olarak indirdik. O halde, aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Ve sakın sana gelen hakkı bırakıp onların hevalarına uyma. Ve Biz, sizin her biriniz için, bir şeriat ve yöntem belirledik. Allah dileseydi, sizi tek tip bir topluluk yapardı. Ancak sizlere verdiği ile sizi sınıyor. O halde hayırlarda yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Allah, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri bildirecektir."
Tabii bu bağlantıyı görmeyen bu arkadaşlar Tevrat ve İncil'de geçmeyen bu "vurma"nın Kur'an'da geçmesini Maide 48'deki "şeriat farklılığı" olarak yorumluyor. Kur'an'nın önceki kitapların hükümlerini-ayetlerini misli ve hayırlısıyla neshedip-nüshasını çıkarıp insanlara sorumlu tuttuğu ve bu sayede önceki kitaplar üzerine müheymin olduğu, kitaplardaki ilişkinin bu şekilde işlediği gerçeğini bu arkadaşlar unutuyor. Bu kafalarda oluşturulan "vurma" hükmünün Tevrat ve İncil'de ya dengi, ya da daha ağırını (öldürme vs gibi) görmemiz gereklidir ki Kur'an onu neshederek buraya ulaştırsın. Ne Tevrat'ta, ne İncil'de erkeğin huzursuz olan karısını ailede tutmak için el kaldırmasına yönelik en ufak bir hüküm dahi yoktur. Hatta tam tersi diyebileceğimiz ayetler vardır.
İncil’de Karı-Koca İlişkileri
1. Korintliler 7:3: "Erkek karısına hakkı olanı versin, kadın da kocasına aynı şekilde davransın."1. Petrus 3:7: "Ey kocalar, aynı şekilde siz de onlarla beraberliğinizde bilgiye göre davranın. Tanrı’nın lütfettiği aynı yaşam armağanının mirasçıları olduğunuzdan, daha narin bir kap gibi olan kadına değer verin ki, dualarınız bir engelle karşılaşmasın."
Efesliler 5:25: "Ey kocalar, Mesih kiliseyi nasıl sevip onun uğruna kendini feda ettiyse, siz de karılarınızı öyle sevin."
Koloseliler 3:18-19: "Siz kadınlar, Efendimizin yolunda yürüyenlere yakışır şekilde kocalarınıza istekle boyun eğin. Siz kocalar, karılarınızı her zaman sevin ve onlara hiddetlenmeyin / sert davranmayın."
Hani "vurma", nerede? Tam tersini söylüyor İncil, daha hayırlısını söylüyor! Allah'a dininizi mi öğretiyorsunuz, kemale erdirdiği ve tamamladığı dini, ha?
İşte şeriat farklılığı bu! Hükümlerin nesholarak-fotokopisi çıkarak-birbirinin yerine geçerek kitaplar arasında değişip bugüne gelmesi, yarınlara gitmesidir.
Bakara 140: "Söyle onlara: 'Siz mi daha bilgilisiniz yoksa Allah mı?'
Kur’an’da İnsana Vurma Biçimleri
Peki insana yapılan vurma Kur'an'da başka bir yerde yok mu, başka bir çeşidi yok mu? 3 farklı kavram göreceğiz:Nur 2: "Ezzâniyetu ve-zzânî feclidû kulle vâhidin minhumâ mi-ete celde" (Zina eden erkek ve kadına yüzer celde vurun) "celde" > "cilt" buradan gelir. Cilde yapılan, derinin altına geçmeyecek bir vurma türü. Fark ettiyseniz demin bahsettiğimiz vurulacak yer, hedef-araç bağlantısı da belli.
Kasas 15: "fevekezehu mûsâ fekadâ ‘aleyh" (Musa ona bir "vekeze"/yumruk attı ve onun işini bitirdi) "vekeze" eylemi de yine aynı şekilde araç-hedef bağlantısı var.
Zariyat 29: "Feakbeleti-mraetuhu fî sarratin fesakket vechehâ" (Karısı şaşkınlık içinde ellerini yüzüne vurdu/"sakket") "sakket" > yine "tokatlamak" şeklinde anlaşılan bir kavram. Kur'an'da başka bir yerde de geçmez. Ayette de eylem ve yapılan yerin net tespiti mümkün; el ile yüze vurmak şeklindedir.
Sonuç
Nisa suresi 34. ayette kadınları kocalarına dövdürebilmek adına, aile içi şiddeti mantıksız ve te’vilsiz bir şekilde Allah'a ve resulu olan Kur'an'a söyletmek adına sergilenen vahşetin bilançosunu toplarsak: Ayetin 5 yerinde tahrif, 1 yerinde de lubs ve ketme yapıldığını görüyoruz. Bunun özellikle, erkeğin kadına her alanda üstünlüğünü savunmak ve erkeğin kadına vurabilmesini mantıklı zemine oturtmak için yapıldığını anlıyoruz. Çünkü "DRB" dışındaki tahrifatı düzeltirsek ve yazıda anlattığımız te'vil ve tasdik bağlantılarını göz önünde bulundurursak; "DRB"ye geleneğin verdiği ve bu 3 kitaba da eşit iman edip sünni ve Kurancılara muhalif olan azınlığın savunduğu "vurma" anlamı hiçbir şekilde oturmayacaktır. Mantıklı zemine oturtma çabaları ise Kur'an baz alınarak değil; Kur'an ile inşa olmamış toplumsal cinsiyet, zihniyet, gelenek ve kalıpyargılara dayanır. Ayete çekilen bu operasyonla Kur'an'a:- Ölçü vermeyen DRB fiziki şiddet diye çevrildiğinden rayb (belirsizlik)
- Şiddeti hafifletip şirin göstermek için ayette olmayan (hafifçe, incitmeden dövün) gibi anlamlar yorum kaynaklı verildiğinden zan
- Olay akışı çeviri hataları ve siyak-sibak gözetilmediği için doğru sorgulanmadığından mantık hatasıyla ihtilaf
- Nuşuz kavramının tahrifatıyla da kadına kafadan zinakarlık yapıştırıldığından iftira karıştırılmıştır.
"Erkekler, kadınları ayakta tutucudurlar. Allah, mallarından harcamaları sebebiyle bir kısmını bir kısmına üstün kılmıştır. Salih kadınlar, bağlılık gösteren ve Allah'ın korumasına karşılık gizliyi koruyanlardır. Kalkıp gitmesinden korktuğunuz kadınlarınıza öğüt verin, yataklarından hicret edin ve onlardan bir süre ayrı durun / araya bir mesafe koyun. Sizi gönülden kabul ederlerse onlara karşı başka bir yol aramayın. Allah Aliyy'dir, Kebir'dir."
0 Comments
Yorum Gönder