SÜNNET OLMA KONUSU; SÜNNET NASIL NESH OLDU VE NEDEN KUR'AN'DA GEÇMİYOR
Giriş
Sünnet olma (erkek cinsel organının uç derisinin kesilmesi) konusu dini çevrelerce "en çok tartışılan konular" listesinde üst sıralarda kendine yer bulur. Bugün bu bir dini gelenek olarak devam ettirilir. Ateist & seküler aileler bile "toplum-mahalle baskısı & geleneği" gibi sebeplerle istemeye istemeye de olsa bu uygulamayı çocuklarına yapar. Gerçekten buna muhalefet edip çocuklarına yaptırmayanlar çok azınlıktadır. Buna bir neden, bir tanım getirmekte zorlanılır, Türk toplumunun “olunmazsa erkeklik eksik kalır" diyerek tanım boşluğunu toplumsal cinsiyet ile kapatmaya çalıştığı gayet teo-sosyolojik bir fenomendir.
Kur'an'da görmediğimiz bu uygulama pek tabii ki de hadis & tefsir & mezhep & ilmihal saçmalıklarıyla dine yerleştirilmiş ve tartışılmış. Eğer yapılacaksa bile olması gereken yaşın çok ilerisinde yapılan bir uygulama olarak kalmış, belli bir yaş aralığı izlenmekte.
Kur'an'da "sünnet" kelimesi geçer, özellikle "sünnetullah" kavramıyla biliriz. Allah'ın sünneti, sistemi...
"snn" kökünden gelir, bu kök "diş" demektir, sıralı diş. "isnan" iki demektir (dişlerin üstte ve altta toplam 2 sıra olmasından ötürü) "mesnun" da ikili, sıralı demektir. "sünnet" ise yol, düzen, sistem demektir. Sünnet olmak şeklinde bildiğimiz uygulama ise Kur'an'da geçmez, bu kavram o uygulamayla anılmaz. Sünnet olmak diye bildiğimiz bu uygulama Arapça'da "hıtan" olarak bilinir.
Sünnetullah diye bildiğimiz kavram ise: nebilere, kitap verilenlere ve onların yolunda giden toplumların Allah'a verdikleri cevaba göre onlara verdiği karşılıktır. Ahzab 62, İsra 7, Fatır 43, Fetih 23 ayetlerinde geçer.
Bu uygulamayı Kur'an'da görmüyoruz, ancak bu önceki ümmetlerde vardı. Peki nasıl vardı?
Tevrat’ta Sünnet
Biliyorsunuz ki Allah'ın, Kur'an'dan önce Tevrat ve İncil adında 2 eseri daha var. Kur'an bu eser üçlemesinin son kitabıdır ve bu 3 kitap birbirine "nesh ve tasdik" ilişkisiyle bağlıdır; hani bazılarının iddia ettiği gibi "tahrif, tebdil" ilişkisiyle değil. Nesh & tasdik ilişkisini öğrenmek için köprülediğimiz bu linkteki yazıyı tane tane, sindire sindire okuyun.
İşte Tevrat ve İncil söz konusu olduğunda hemen çeşitli İslam(iyet) hiziplerinden reaksiyonlar gelmeye başlıyor. Son zamanlarda da en çok her şeye muhalif reaksiyoner Kurancılardan tepkiler geliyor; "israiliyat" tepkileri, "mesihiyat" tepkileri, "gelenek" tepkileri gibi...
Sünnetin Emri
Sünnet olmanın nasıl "nesh" olduğunu bu hiziplere tane tane anlatmaya başlayalım inşAllah. Konuya dair ilk ayetleri hemen veriyoruz:
Tekvin 17:
"Abram doksan dokuz yaşına geldiğinde, Allah Abram’a görünüp şunları söyledi: 'Ben Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’yım. Benim yolumda yürü ve lekesiz ol. Ahdimi seninle yapacağım, soyunu alabildiğine çoğaltacağım.' O zaman Abram yüzüstü yere kapandı ve Tanrı sözüne devam edip 'Ahdimi seninle yapıyorum; birçok milletin babası olacaksın' dedi. 'Sana artık Abram denilmeyecek, adın İbrahim olacak, çünkü seni birçok milletin babası yapacağım. Soyunu alabildiğine çoğaltacağım, senden milletler meydana getireceğim, krallar çıkaracağım. Seninle ve senden sonra soyunla yapacağım ahit nesiller ve devirler boyu sürecek bir ahit olacak; sana ve senden sonra soyuna Tanrı olmak için bunu yapacağım. Gurbet hayatı yaşadığınız diyarı, evet tüm Kenan diyarını sana ve senden gelecek soyuna devirler boyu mülk olarak vereceğim ve onlara Tanrı olacağım.' Tanrı devamen İbrahim’e şunları söyledi: 'Ve sen ahdime bağlı kalacaksın, sen ve senden sonra soyun nesiller boyu ahdime bağlı kalacaksınız. Sizlerle ve sizden sonra gelecek soyunuzla ahdim şudur: Aranızdaki her erkek sünnet olacak. Evet, sünnet olacaksınız; sizinle Ben'im aramdaki ahdin işareti bu olacak. Evinizde doğmuş olsun, soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış olsun, sekiz günlük her erkek çocuk sünnet edilecek ve bu nesiller boyu sürecek. Senin evinde doğan ya da satın aldığın her erkek mutlaka sünnet edilecek. Bedenlerinizde işareti bulunan ahdim devirler boyu süren bir ahit olacak. Bir erkek sünnetsizse ve sünnet olmazsa, o can halkının arasında yaşatılmayacak. O ahdimi çiğnemiştir.' Sonra Tanrı İbrahim’e şunları söyledi: 'Karın Saray’a gelince, ona artık Saray demeyeceksin, çünkü adı Sara olacak. Onu bereketli kılacağım, sana ondan bir oğul vereceğim; karını öyle bereketli kılacağım ki ondan milletler doğacak, halklara krallar çıkacak.' Bunun üzerine İbrahim yüzüstü yere kapandı, 'Yüz yaşında bir adam çocuk sahibi olabilir mi? Peki ya Sara; doksan yaşında bir kadın doğurabilir mi?' diye düşünerek güldü. Ardından İbrahim Tanrı’ya 'Keşke İsmail Sen'in önünde yaşasa!' dedi. Bunun üzerine Tanrı şunları söyledi: 'Karın Sara’dan bir oğlun olacak, adını İshak koyacaksın. Ahdimi onunla ve sonra da soyuyla devirler boyu sürdüreceğim. İsmail konusunda dediklerini işittim. Evet, ona bereket vereceğim, onu çocuklar sahibi edeceğim ve soyunu alabildiğine çoğaltacağım. Soyundan on iki bey çıkacak ve onu büyük bir millet yapacağım. Fakat Ben ahdimi, Sara’nın gelecek yıl bu vakitte sana doğuracağı İshak’la sürdüreceğim.' Böylece Tanrı, İbrahim’le konuşmasını bitirdi ve yükselerek yanından ayrıldı. O gün İbrahim, oğlu İsmail’i, evinde doğmuş tüm erkekleri ve satın aldığı erkeklerin hepsini, evindeki her erkeği toplayıp Tanrı’nın kendisine söylemiş olduğu gibi sünnet etti. İbrahim sünnet olduğunda doksan dokuz yaşındaydı. Oğlu İsmail sünnet olduğunda on üç yaşındaydı. İbrahim ve oğlu İsmail aynı gün sünnet oldular. İbrahim’in evindeki tüm erkekler, evinde doğmuş olsun, yabancılardan satın alınmış olsun hepsi onunla birlikte sünnet oldu."
17. babın tamamı konuya dair olduğu için verdik. Allah bu sünnet olma meselesini sağlıktan (veya bazı ahmak ateistlerin "Allah madem bizi mükemmel yarattıysa neden sünnet olmamızı istiyor" zanlarından) değil, "ahdin işareti" olması için istiyor. Başka bir şeyden değil.“Mul” Kavramı
"Sünnet olmak" Tevrat'ta "mul" (מוּל) kelimesiyle kullanılır. Bu kelime Tevrat'ta 36 yerde geçer; sadece "sünnet olmak" anlamına da gelmez, "parçalara ayırmak, kırmak, imha etmek" gibi anlamlarda da kullanılmıştır (özellikle Zebur'da geçen yerlerde). Kelimenin geçtiği 36 ayetin numaraları: Tekvin 17:12, 13, 14, 23, 24, 25, 26, 27, 21:4, 34:15, 17, 22, 24, Çıkış 12:44, 48, Levililer 12:3, Tesniye 10:16, 30:6, Yeşu 5:2, 3, 4, 5, 7, 8, Zebur 58:7, 90:6, 118:10, 11, 12, Yeremya 4:4, 9:25
Çıkış 12:43-44: "Sonra Allah Musa’yla Harun’a şunları söyledi: 'Fısıhla ilgili kanun şudur: Hiçbir yabancı Fısıh kurbanından yemeyecek. Satın alınan köleyi sünnet edeceksin. Ancak o zaman ondan yiyebilir.'"
Sünnetin Tevrat’ta Misliyle Neshi
İbrahim'e verilen sünnet hükmünün Musa'da misliyle neshini şu ayette görüyoruz:
Levililer 12:3: "Çocuk sekizinci gün sünnet edilecek."
Allah'ın Yeşu'ya da sünnet konusunda hükmün devamı için bir emir var ve nedeni anlatılıyor:
Yeşu 5:2-8: "Allah Yeşu’ya 'Kendine çakmaktaşından bıçaklar yap ve İsrailoğullarını ikinci kez sünnet et' dedi. Yeşu da, çakmaktaşından bıçaklar yaptı ve İsrailoğullarını Gibeat-haaralot’ta sünnet etti. Yeşu’nun onları sünnet etmesinin nedeni şuydu: Mısır’dan çıkan bütün halk, erkekler, savaşacak yaşta olanlar oradan çıktıktan sonra çöldeki yolculuk sırasında ölmüşlerdi. Aslında Mısır’dan çıkanlar sünnetliydi, fakat daha sonra yolculuk sırasında çölde doğmuş olanlar sünnet edilmemişti. Mısır’dan çıktıktan sonra, savaşacak yaşta olup Allah’ın sözünü dinlemeyenlerin tümü yok olana kadar, İsrailoğulları çölde kırk yıl boyunca yürümüştü. Çünkü Allah, bize vereceğine dair atalarımıza yemin ettiği süt ve bal akan diyarı onların asla görmeyeceğini söylemiş, Allah bunun için ant etmişti. Onların yerini çocukları aldı. Yeşu onları sünnet etti, çünkü yolda sünnet edilmemişlerdi. Tüm milletin sünnet edilmesi bitince, kendilerini toparlayana kadar konakladıkları yerde kaldılar."
Yüreğin Sünnet Edilmesi
Tesniye'de konuyla ilgili ilginç 2 ayet vardır:
Tesniye 10:16: "Yüreklerinizi sünnet edeceksiniz, artık dik başlı olmayacaksınız."
30:6: "Ve Tanrın Allah hem senin hem de çocuklarının yüreğini sünnet edecek ki, Tanrın Allah'ı bütün yüreğinle, bütün canınla sevesin ve böylece yaşayasın."
"Yüreklerdeki gulfeyi sünnet etmek".. Allah ne güzel ifadeler seçip koyuyor! Bu ifadeyi iyi tefekkür etmek şart. 30:6 ile bir muhkem-müteşabih:
Tesniye 6:5: "Tanrın Allah'ı bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün gücünle seveceksin."
Kalplerdeki kötülüğün, güvensizliğin, çirkinliğe meylin sünnet derisi gibi atılması ve saf, temiz ve berrak olmanın anlatımı.. Ne hoş! Neyi hatırladık?
Nahl 90: "Şüphesiz ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya vermeyi emreder; çirkinliği, fenalığı ve azgınlığı da yasaklar. O, hatırlayasınız diye size öğüt vermektedir."
Şura 36-37: "Size verilen her şey, dünya hayatının geçimliğidir. İman edip, Rabb'lerine tevekkül edenlere Allah katından verilecek nimetler daha hayırlıdır ve daha kalıcıdır. Onlar, büyük günahlardan ve çirkinlikten kaçınan ve öfkelendikleri zaman bağışlayan kimselerdir."
"Yüreğin sünnet edilme" meselesi Yeremya'da da 2 yerde geçmekte, hatta bunların birinde (9:26) Allah'ın israiloğullarını bu ifadeyle eleştirdiğini görüyoruz:
Yeremya 4:4: "Ey Yahuda halkı ve Yeruşalim’de yaşayanlar, Allah için sünnet olun, yüreğinizi sünnet edin; yoksa kötülükleriniz yüzünden, öfkem kimsenin söndüremeyeceği bir ateş olur, yakıp yok eder."
Yeremya 9:26: "Mısır’dan, Yahuda’dan, Edom’dan, Ammonoğullarından, Moab’dan ve çölde yaşayan, şakaklarındaki saçları kesen herkesten hesap soracağım. Çünkü bütün bu milletler sünnetsiz, İsrail evinin de yüreği sünnetsiz."
Ahdin işareti için yapılan bir uygulamanın, ahdin kendisine uyulmamasına binaen bu şekilde zikredilmesiyle Allah'ın ayetlerinin, cümlelerinin ne kadar vurucu ve etkileyici olduğunu buradan da görmekteyiz. Bu ayetlerin İncil'de Romalılar 2:29 ve Koloseliler 2:11 gibi ayetlerde de açıklandığını birazdan okuyacağız.
İncil’de Sünnet
“Peritomé” Kavramı
İncil'de konu nasıl geçiyor? Hemen kullanılan kavrama bakalım:
"peritomé" (περιτομή) isim kalıbı
"peritemnó" (περιτέμνω) fiil kalıbı
Çok ilginç bir detay var!!!
İsim kalıbı olan peritomé, Tevrat'taki mul ile aynı sayıda, 36 kez geçer; fiil olan peritemnó ise yarısı kadar, yani 18 kez geçer. Kavramın 2 kitapta da matematiksel bir denkliği var. Geçtiği ayetler aşağıdaki gibidir:
"peritomé": Yuhanna 7:22, 23, Elçilerin İşleri 7:8, 10:45, 11:2, Romalılar 2:25, 26, 27, 28, 29, 3:1, 30, 4:9, 10, 11, 12, 15:8, 1. Korintliler 7:19, Galatyalılar 2:7, 8, 9, 12, 5:6, 11, 6:15, Efesliler 2:11, Filipeliler 3:3, Koloseliler 2:11, 3:11, 4:11, Titus 1:10
"peritemnó": Luka 1:59, 2:21, Yuhanna 7:22, Elçilerin İşleri 7:8, 15:1, 5, 24, 16:3, 21:21, 1. Korintliler 7:18, Galatyalılar 2:3, 5:2, 3, 6:12, 13, Koloseliler 2:11
Ayetlerde yer alan "sünnetliler" ve "sünnetsizler" ayrımı şudur; Sünnetliler yahudileri, sünnetsizler de yahudi olmayan halkları anlatmak için kullanılır. İsa nebiden sonra havarilerin en üstü olan Petrus'un sünnetlilere yani yahudilere, Pavlus'un da sünnetsizlere yani yahudi olmayanlara tebliğ etme görevinin verildiğini öğreniyoruz; burada Petrus'un yanında Yakup ve Yuhanna'nın, Pavlus'un yanında da Barnabas'ın olduğunu görüyoruz (Galatyalılar 2:7-10).
İncil’de Sünnetin Hayırlısıyla Neshi
İncil'de sünnet olma ile ilgili hükümleri görelim:
1. Korintliler 7:18-20: Bir adam sünnetliyken mi çağrıldı? Sünnetsiz olmasın. Sünnetsizken mi çağrıldı? Sünnet olmasın. Sünnet bir şey değildir, sünnetsizlik de bir şey değildir, asıl önemli olan Tanrı’nın emirlerine uymaktır. Herkes hangi durumda çağrıldıysa o durumda kalsın.
Galatyalılar 5:2-12: Bakın, ben Pavlus size diyorum ki, sünnet edilirseniz Mesih’in size hiçbir yararı olmaz. Ayrıca, sünnet edilen her adama bütün Kanunu uygulamak zorunda olduğunu yine söylemek istiyorum. Kanun yoluyla aklanmaya çalışan herkese diyorum, siz Mesih’ten ayrıldınız ve onun lütfundan uzaklaştınız. Biz ise, Tanrı’nın ruhu sayesinde, imanın sonucu olan doğruluğa erişmeyi ümitle bekliyoruz. Çünkü Mesih İsa’yı izleyenler için, sünnetli olup olmamanın hiçbir önemi yoktur; önemli olan, sevgi yoluyla ortaya konan imandır. Bu yolda gayet iyi koşuyordunuz. Hakikat sözüne uymanıza kim engel oldu? Bilin ki, bu tür ikna çabalarının kaynağı sizi çağıran Tanrı değildir. Azıcık maya bütün hamuru mayalar. Rab ile birlik içinde olan sizlerin farklı bir düşünceye kapılmayacağına eminim; fakat size sıkıntı veren kim olursa olsun cezasını çekecektir. Bana gelince kardeşlerim, hâlâ sünnet edilmenin gereğini savunsaydım zulüm görür müydüm? Aslında o zaman, işkence direği onların önünde bir engel olmaktan çıkardı. Zihninizi altüst etmeye çalışanlar, keşke kendilerini hadım ettirseler!
Galatyalılar 6:12-16: Sizi sünnet edilmeye zorlayanlar, aslında bedensel şeylerle göz boyamak isteyenlerdir; bunu sırf Mesih İsa’nın işkence direği uğruna zulüm çekmemek için yapıyorlar. Çünkü sünnet edilenler Kanuna kendileri bile uymazken, sizden övünç payı çıkarmak için sünnet edilmenizi istiyorlar. Ben ise, Efendimiz İsa Mesih’in işkence direğinden başka bir şeyle asla övünmem; çünkü onun aracılığıyla, dünya benim gözümde direğe gerildi, ben de dünyanın gözünde. Sünnetli olup olmamak önemli değildir, önemli olan yeni yaratılışa ait biri olmaktır. Bu ilkeye uygun yaşayan herkese, Tanrı’nın İsrail'ine, barış ve merhamet olsun.
Romalılar 2:25-29: Aslında, sünnet ancak kanuna uyarsan yararlıdır; fakat kanunu çiğnersen, senin sünnetin sünnetsizliğe döner. O halde, sünnetsiz bir kişi Kanunun adil taleplerine uyarsa, onun sünnetsizliği de sünnetlilik sayılmaz mı? Sen yazılı kanuna sahip ve sünnetli olduğun halde onu çiğnediğinden, bedensel açıdan sünnetsiz olan biri, Kanuna uyarak seni mahkûm eder. Çünkü, dıştan Yahudi olan Yahudi değildir, dıştan, bedene yapılan sünnet de sünnet değildir. Fakat içten Yahudi olan Yahudidir ve onun sünneti yazılı kanunla değil ruhla, yüreğe yapılan sünnettir. Bu kişiye övgü insanlardan değil Tanrı’dan gelir.
Romalılar 3:1-3: O halde, Yahudinin üstünlüğü ya da sünnetin yararı nedir? Her yönden çoktur. En başta Tanrı’nın kutsal bildirileri onlara emanet edildi. Peki, bazıları iman etmedilerse ne olur? Onların imansızlığı Tanrı’nın güvenilirliğini boşa mı çıkarır?
Koloseliler 2:11: Onunla ilişkiniz sayesinde siz de sünnetlisiniz; bu sünnet insan eliyle değil, bedenin günahkâr özelliklerinden sıyrılarak olur ve Mesih’in hizmetkârlarına özgü bir sünnettir.
Koloseliler 3:9-11: Birbirinize yalan söylemeyin. Alışkanlıklarıyla birlikte eski kişiliği üzerinizden çıkarıp atın, tam bilgi yoluyla sürekli yenilenen ve Yaratıcısını yansıtan yeni kişiliği giyin. Onda Yunanlı ya da Yahudi, sünnetli ya da sünnetsiz, yabancı, İskit, köle veya özgür ayrımı yoktur; Mesih her şeydir ve hepsindedir.
Filipeliler 3:2-5: Kirli adamlardan sakının, zararlı kişilerden sakının, sünneti savunanlardan sakının. Çünkü gerçek sünnetliler, Tanrı’nın ruhuyla kutsal hizmet sunan bizleriz. Biz Mesih İsa ile övünürüz, bedensel özelliklere güvenmeyiz. Bedensel özelliklere güvenmek için nedenleri olan biri varsa, o da benim. Eğer bir kimse bunlara güvenmek için nedenleri olduğunu düşünüyorsa, benim daha fazla var: Sekiz günlükken sünnet edildim, İsrail soyundanım, Benyamin kabilesindenim; İbrani ana babadan doğmuş bir İbraniyim; kanun derseniz, bir Ferisiydim;
Sünnet olmanın bu ayetler ile açık bir şekilde neshedildiğini, zorunluluktan çıkarıldığını görüyoruz! Bazı müteşabihlere bakalım:
Romalılar 3:29-31: Hem Tanrı yalnızca Yahudilerin Tanrısı mı? Diğer milletlerden insanların da Tanrısı değil mi? Evet, diğer milletlerden insanların da Tanrısı. Gerçekten de O tektir ve sünnetli insanları imanın sonucu olarak, sünnetsizleri de imanları sayesinde aklayacaktır. O halde, biz imanımızla kanunu geçersiz mi kılıyoruz? Asla! Tam tersi, kanunun geçerliliğini doğrulamış oluyoruz.
Romalılar 4:9-12: O halde bu mutluluk yalnız sünnetliler için midir, yoksa sünnetsizler için de mi söz konusudur? “İbrahim imanıyla doğru bir kişi sayıldı” diyoruz. Peki, hangi koşullarda böyle sayıldı? Sünnetliyken mi yoksa sünnetsizken mi? Sünnetliyken değil, sünnetsizken. Fakat, sünnetsizken imanıyla eriştiği doğruluğun mührü olarak bir işaret aldı; bu sünnetti. Böylece, sünnetsizken iman eden herkese baba olabilecek ve onlar da doğru kişiler sayılabilecekti. O aynı zamanda sünnetli bir soyun da babasıydı; bunlar hem sünnete bağlı kalmış, hem de babamız İbrahim’in sünnetsizken sahip olduğu imanın yolundan ayrılmamışlardı.
Bu nesh durumu tabii ki yahudilerde hiç de olumlu izlenim bırakmadı; ciddi anlamda tepkiler verdiler, müslüman olmuş kişilere ve havarilere büyük baskılar yaptılar ve karşı tebliğe soyundular. İsa'ya da zamanında tepki gösteren ferisiler yine her zamanki gibi başroldeydi:
Elçilerin İşleri 15:1-5: Yahudiye’den bazı adamlar geldiler ve kardeşlere, “Musa’nın geleneğine göre sünnet edilmezseniz kurtulamazsınız” görüşünü öğretmeye başladılar. Bu kişilerle Pavlus ve Barnabas arasında ciddi bir görüş ayrılığı ortaya çıktı ve tartışmaya başladılar. Bunun üzerine Yeruşalim’deki elçiler ve ihtiyarlarla bu meseleyi görüşmeleri için, Pavlus, Barnabas ve başka bazı kardeşler görevlendirildi. Böylece cemaat tarafından yolcu edilen bu kişiler, Fenike ve Samiriye’den geçerken diğer milletlerden insanların nasıl iman ettiğini ayrıntılarıyla anlatarak tüm kardeşlerde büyük bir sevinç yarattılar. Yeruşalim’e vardıklarında, elçiler, ihtiyarlar ve tüm cemaat tarafından sıcak bir şekilde karşılandılar. Tanrı’nın kendileri aracılığıyla yaptığı birçok şeyi onlara anlattılar. Fakat Ferisi mezhebinden iman edenlerden bazıları ayağa kalkıp, “Onlar sünnet edilmeli ve Musa kanununa uymaları istenmelidir” dediler.
Elçilerin İşleri 15:24: Aramızdan bazılarının, kendilerine hiçbir talimat vermediğimiz halde, "sünnet olmak zorundasınız" sözleriyle huzurunuzu kaçırarak sizi altüst etmeye çalıştıklarını duyduk.
Elçilerin İşleri 16:1-3: Böylece Pavlus Derbe’ye ve sonra Listra’ya geldi. Burada annesi imanlı bir Yahudi, babası ise Yunanlı olan Timoteos adında bir öğrenci vardı. Listra ve Konya’daki kardeşler onun hakkında çok olumlu konuşuyorlardı. Pavlus bu gencin kendisiyle birlikte gelmesini istedi ve onu yanına alıp o yörelerde yaşayan Yahudiler yüzünden sünnet ettirdi; çünkü herkes babasının Yunanlı olduğunu biliyordu.
Elçilerin İşleri 21:20-22: Kardeşler bu sözleri duyunca Tanrı’ya şükrettiler ve Pavlus’a şunları söylediler: “Gördüğün gibi Yahudiler arasında iman eden binlerce kişi var; onların hepsi Kanuna uymakta gayretlidir. Onlar senin diğer milletler arasındaki tüm Yahudilere Musa kanununu bırakmalarını öğrettiğine dair söylentiler duymuşlar; çocuklarını sünnet etmemelerini ve dinsel törelere uymamalarını söylüyormuşsun. Bu durumda ne yapacağız? Senin buraya geldiğini mutlaka duyacaklar.
Titus 1:9-11: Öğretme sanatında Tanrı’nın güvenilir sözüne sıkıca bağlı kalmalı ki, sağlıklı öğretimle teşvik edebilsin ve karşı çıkanlara yanlışını gösterebilsin. Çünkü başına buyruk, boşboğaz ve insanların aklını çelen birçok adam var; özellikle sünnet taraftarları bunlardandır. Onların ağzını kapatmak gerekir, çünkü o adamlar haksız kazanç için, öğretmemeleri gereken şeyleri öğreterek aileleri tümden çökertiyorlar.
Sonuç
Görüldüğü üzere Tevrat'ta emredilen sünnet, İncil'de nesholunmuştur. Allah irade ettiğini yapar, irade ettiğini söyler. Bu konu İncil ile birlikte kapatıldığı için Kur'an'da hiç geçmez. Çünkü bu İbrahim ve soyu için geçerliydi, Allah ile yaptıkları ahdin bir işaretiydi. Asıl önemli olanın bir beden parçasını kesmek, bunu tabulaştırmak, kültürleştirmek değil; Mesih'in yoluyla yeni yaratılışın getirdiği paklık ve yeni yasa, yeni yol haritası ile kalplerin kötülüklerden, günaha iten dürtülerden arındırılarak sünnet edilmesidir. Yeni ahdin her noktasında vurgulanan budur: İman, sevgi, doğruluk ve Allah'a itaat...
Bakara 106'ya binaen sünnetin önceki kitaplarda geçti diye Kur'an'da da geçmesinin zorunlu olduğunu düşünmek pek de doğru değildir; çünkü zaten nüshası çıkarılmış bir konudur -İbrahim'e ilk emirden sonra; önce Musa'ya sonra Yeşu'ya toplam 2 kez misliyle nesholunmuş, İncil'de de hayırlısıyla nesholunmuştur- Allah bir daha gerek görmemiştir. Allah Kur'an'da gereksiz hiçbir şey söylemez, söylemediği bir şey için şöyle veya böyle hüküm aramaya lüzum yoktur, affolunmuştur (Maide 101).
Sünnet bugün artık imani bir mesele değildir, opsiyoneldir. Olup olmamak kişinin tercihidir. Hele ki bugün buna zorlanılması çok yanlıştır. Bugün bu uygulama da zaten Tevrat'a uygun yapılmamaktadır. Bir bedene sahip olduğunun bilincine varacak akli melekeye ulaşma yaşına gelmiş çocuklara fayda veya zarar vermeyen ve onların bedenlerinde acı-ağrı verecek bir değişikliğin kendilerinden izinsiz yapılmaya kalkışılması, o çocuklarda olumlu bir etki bırakıyor mu sizce? Sünnet zamanı geldiğinde nasıl korktuklarını, nasıl tepki verdiklerini ve direndiklerini görüyorsunuz. Bu onlara bir zulüm değil mi? Allah insanı insandan iyi tanıyor elbette, bu uygulamanın neden çocuk 8 günlükken yapılmasını emrettiğini daha iyi anlıyoruz. Bugün de zaten kalkmış olmasına rağmen hadis ve dengi saçmalıklar yüzünden dine sokulmuş, çocuklara bu dini gereklilik, hakiki erkek olma safsatalarıyla zorlanıyor; hatta dünyanın pek çok yerinde bazı dini hizipler ve kültürlerde kadınlar da bu sünnet uygulamasına maalesef ki tabi tutuluyor. Bu rezaletin kadınlarda pek çok sağlık problemlerine ve sakatlıklara yol açtığını biliyoruz.
O yüzden artık sünnet uygulaması hususunda bilinçlenip "toplum & mahalle baskısı, kültür" gibi unsurlara inat çocuklarımızı buna zorlamayalım. Sağlık açısından önemli ve acil meseleler dışında onların bedenlerine zorla dokunmayalım. Bırakalım çocuklarımız kendi bedenleriyle ilgili değişikliklerde karar mercii olsunlar, onlara saygı duyalım. Onları Allah'ın buyurduğu üzere imana, sevgiye, güzel ahlaka yönlendirelim Ha eğer illa ki sünnet edeceksek de bunu emredildiği yer olan Tevrat'a uygun yapalım ve çocuğa bedeninin farkında olduğu zamanda acı çektirip, üstüne bir de eğlendirmek için saçma sapan düğünlere yığınla para saçmayalım vesselam.
0 Comments
Yorum Gönder