22. KARİ’A SURESİ

osman polat karia suresi

Rahman, Rahim olan Allah'ın adıyla

  1. O çok yüksek ses çıkaran vuruş,
  2. O çok yüksek ses çıkaran vuruş nedir?
  3. Kâri'a'nın / o çok yüksek ses çıkaran vuruşun ne olduğunu sen nereden bileceksin?
  4. İnsanların kelebekler gibi yayıldığı gündür o.
  5. Dağlar, didiklenmiş yünler gibi olur.
  6. Kimin tartıları ağır basarsa
  7. Razı olacağı bir yaşam içine girer.
  8. Kimin tartıları az basarsa
  9. Onun annesi hâviyedir / uçurumdur.
  10. Hâviye nedir, sen nereden bileceksin?
  11. O pişiren ateştir.

Kavramlar, Kök anlamlar

  • "kâri'a" > vuruş diye çeviriyorlar; ama öyle yüksek ses çıkaran bir vuruş ki...
    "kâri'a"; toprağı eşmek için kullanılan sopa. Sonraları türev olarak anlamlar kazanmış; sopa ile vurup ses çıkarmak, "karye" suların toplandığı yer, "kara'a" sopa ile açılan kuyu, "kâri'a" sopanın vurulmasıyla açığa çıkan ses. Yani Rabb'imiz evreni yok edip yeniden var edeceği zaman diliminde evrene bir şeyle vuruyor. Biz bilmiyoruz ne olduğunu, onu ancak Allah bilir.
  • "yevm"; gün. Türevleriyle beraber 486 yerde geçiyor. Kökü "yemm"; durgun akan su demektir. Kabarıp durulması sebebiyle periyodik çağların adı olmuştur sonraları. "teyemmüm" buradan gelir.

  • Sonraları da bir gündüz ve gece toplamına isim olmuş. Gün kavramını Rabb'imiz 7 farklı şekilde buyuruyor, 7 ayrı değişik zaman anlayışında:
    • Bildiğimiz gün; 24 saati kuşatan gün (gece-gündüz toplamı) "eyyamen mağludat" > Bakara 184, Al-i İmran 24, Meryem 15, Cuma 9
    • "eyyamen mudaviluhu"; çağlar, ömürler > Al-i İmran 140
    • "yevme halekassemavati vel ard"; Gökleri, yeri yarattığı gün. Evren yaklaşık 14 milyar yaşında. Rabb'imiz tek bir gün olarak niteliyor. > Tevbe 36
    • "eyyamallah"; Allah'ın günleri > Casiye 14
    • "sitteti eyyam" > Göklerin, yerin 6 "evrede" yaratılması (7.ayette) > Fussilet 9, 12
    • "kulle yevmin huve fî şe'n" (O her yevm bir şe'ndedir) Rahman 29: "O, her gün bir büyük yaratış, bir büyük eylemin içindedir" Ama bu gün bizim 24 saatimiz değil.
    • "yevmil kıyameti" (Kıyamet günü) > Kıyamet 1, En'am 16, Mearic 11
  • "yevme izin, yevme yekumul hisâb" diye de geçer. Kur'an'da en yoğun kullanıldığı yer burasıdır "yevm"in. Kıyamet günü.
    "yemm" kökü aslında "çağlar, çağlamak" dalgalandığı için. Sonradan "gün"e evrilmiştir.
    Kur'an'daki bu 7 farklı zaman biçimi rölatif, değişken (Rölativite, görecelilik)
    "yemm" kökü > Araf 136 Secde 5, Mearic 4, Hac 47; "uzun devirler" anlamında kullanılan ayet örnekleri.

  • "nas" > "üns" kökünden geliyor.
    Ok yayının iç kısmına "üns", dış kısmına "vahş" (vahşi) denir.
    "ins" kavramı buradan türer. Cins olarak da "insan" şeklinde kullanılır. "üns"ün çoğulu "ünas"tır.
  • "kelferâş" > "ferâş"; kökü su yun kurumasından sonra toprak üzerinde kalan çamur. Döşek anlamında kullanılmaya başlanmış, sonra "ferâş" çekirge ve kelebekleri de; onların biraraya toplanması, döşek gibi yayılmasından, çamurun yayılmasından ötürü kapsamıştır.
    "ferâş" kavramı Kur'an'da 6 yerde geçer; Zariyat 48, Kâria 4, Vakıa 34, En'am 142, Bakara 22, Rahman 54
  • "mebsus" > "bes"; rüzgarın etrafa savurduğu toz. "besse"; yaymak, türetmek anlamlarında kullanılıyormuş. Bitki tozların döllenmesi de rüzgarla olur. Ona da işaret var.
  • "cibâl"; dağ. 41 yerde geçer. Dağın sivri olanına "alem" denir.
    Örnek: Mearic 9, Hakka 14, Kehf 47, Taha 105, Vakıa 5, Müzzemmil 14.
    Bu ayetler, kıyamet anında dağlara ne olacağına dair müteşabih ayetler. "O gün dağlar unufak olacak."
  • "ihni" > "ihne"; taranmış, tırtıklanmış yün, kadınlar yapar ya sopayla açarlar yünlerini...
  • "nefş"; didiklemek
  • "men" ifadesi "kim" demektir, ism-i mevsuldur. Akıllı varlıklar için kullanılır. Eğer akıllı varlıklar yoksa "mâ" kuıllanılır; "ne".
  • "velillâhi mâ fis semâvâti vel ard" (Göklerde, yerde ne varsa)
  • "velillâhi men fis semâvâti vel ard" (Göklerde, yerde kim varsa) kullanılır başka başka ayetlerde... Böylece göklerde şuurlu varlıklar olduğunu da söyler.
  • "sekulet" > "siklet"; ağırlık demek. Bir şeyin üzerine bastırmak için konan ağırlık, yük. "haffet"in (hafif) zıttı.
  • "haml" hayvan yüküdür. "hamile" buradan.
  • "vizr" insan yüküdür. Ama zamanla ikisi için de kullanılmıştır. (vezir, kralın / padişahını yükünü alan)
  • Zilzal 7-; "siklet" kavramı geçer. "miskâle zerretin hayran" (zerre ağırlığınca)
  • "mevâzinuh" > "vezin"; terazi demek. Tartı anlamında kullanılıyor. "mevâzinuh" tartılan şeyler. "Kimin tartıları ağır gelirse" yani olumludur bu.
  • " 'işe" > "ayşe, maaş, iaşe"; yaşam. "maaş" yaşama sebebi, aparatı
    Kök anlamı; kabuklu meyvelerin, yahut ekmeğin içi. Ne demek? Araplarda mesela hurma günlük yiyecektir, katıktır, hurmasız yemek olmaz onlarda. Bizde de ekmeksiz olmaz. Günlük yemediği için doymadığımızı düşündüğümüz şey neyse " 'işe" odur. Günlük yemeğin yanında yenen katık.
  • "râdiye" > "razı"; anne yavrusunu emzirirken hem onun görevidir bu, hem de bundan keyif alır. Annelerin en keyif aldıkları şey yavrularını emzirmeleridir, özellikle ilk kez emzirirken. Doğumdan sonra... Bir de "irade" var; iradenle yapıyorsun ama içten çok razı değilsin. O senin iraden, sorumluluğun. Hakim örneği; hakim alır birinin kalemini kırabilir, adam haketmiştir. Ama içinden geçirir: "Keşke adam bu suçu işlemese de ben ona idam cezası vermesem." Anne gibi değildir. Anne yaptığı görevi keyifle yapar; işte buna "razı olmak" denir.
    "Allah onlardan razı, onlar Allah'tan razı" dediği zaman; "Ben Rabb'ime karşı kulluk görevimi keyifle yaptım; bu benim görevim ama severek yaptım; üşenerek değil, isteksizce değil. Rabb'im de bana nimetlerini veriyor, beni affına katıyor, beni rahmetine katıyor. O da onu sözünde durmak adına, kendine yazdığı bir görev olarak yapıyor ama ondan da mutlu oluyor, çok isteyerek yapıyor" demektir. "razı, rıza"
  • "haffet" > "hafif"; devenin toynağı demek. Devenin toynağının içi boştur. Rüzgarın estiğinde savurduğu hafif şeyler, ağırlığı olmayan hafif şeylerde kullanılır.
    "haffet" kavramı 17 yerde geçer.
  • "umm"; anne demektir. "emam" ön demektir. "imam" öncü. "umm" ve türevleri 118 yerde geçer.
  • "hâviye" > Türkçe'de "hava" vardır, buradan gelir.
  • "kevn" tepe demek, "beyn" çukur demek, "hevn" ise düzlük demek. Sonraları "heva, hava" boşluk. "Heva-hevesine uyanlar" (Boşluğuna uyanlar)
    Türkçe'de şu vardır: Birisi bir yere gider bir iş yapmaya. Geri geldiğinde "n'oldu" diye sorduklarında der ki: "havamı aldım". Yani hiçbir şey olmadı, boşluğunu aldı. 38 yerde geçer.
    "berhava olmak" kullanılır. Burada "onun annesi hâviyedir/boşluktur/uçurumdur" Cehennem hep aşağıdadır. "Her bölük geldiğinde o çukura atılır" Çünkü İlliyun yukarıda, Siccin aşağıdadır. Dolayısıyla Cehennem çukurdur, Cennet yüksek bahçedir.
  • "deraya" > ayette "vemâ edrake"yi "idrak" diye çeviriyorlar, yanlış.
    "deraka" değil, "deraya" kökü vardır.
    "deraya" saç tarağı demek. Saç tarağının sana dokunması, ulaşması
    "dirayet" buradan gelir. "Başa düşmek, akla gelmek, anlamak kavramak" demektir. 13 yerde geçer.
    "vema edrake" > "ke" sen zamiridir.
    "idrak" zannediyorlar "Sen onu nereden bileceksin?" Anlamak aslında.
  • "nâr"; ateş demek. "nur" da buradan gelir, ateşten doğan ışık.
  • "hâmiye"; sık çamur. kalıp için kullanılır, seramik buradan doğmuştur. Yapılan kalıpların kalın olabilmesi için ateşte pişiriliyor. "himaye" de buradan gelir, ayakkabıyı korumak için içine kalıp koyarlar. Ama ayakkabıyı veya seramiği inşa ederken bayağı bir ateşte pişiriyorlar. Pek çok seramik işi, cam, demir vs tümü ateşte pişirilip şekil verilir, erimesi lazım ki incelsin.
    "hâmiye" pişiren demek, aynı zamanda "himaye" eden, koruyan demek. Garip bir çelişki gibi görünüyor aslında ama değil: Yukarıda "annesi" dedi, aşağıda da "himaye eden" dedi. Yani Cehennem, ateş ona annelik yapıp onu saracak, kucaklayacak. Anne nasıl himaye edip koruyorsa, onun da koruyucusu pişiren ateştir. "hâmiye" ifadesi 6 yerde geçer: Tevde 35, Maide 103. Bazı develerle ilgili bir eylemde bulunuyor Mekke müşrikleri, orada geçer "ham": 10 defa doğum yapan develeri öldürmüyorlar, kulaklarını kesip salıyorlar çok başarılı oldukları için. "ham" da buradan geliyor, korunmuş deve.

Bağlantılar

  • Kâria 1-3 > Saffat 19, Yasin 49-50, Nahl 77, Naziat 6, 7, 13, Enbiya 104, İbrahim 48
Kâria suresinin tamamının bağlantılı olduğu kıyamet ile ilgili diğer sureler:
  • Tekvir, Zilzal, İnşikak, Hac 1-2, Kıyamet 7-10, Hakka 13-15, Vakıa 4-6, Mearic 8-9, Taha 105-108, İnfitar.