23. İHLAS SURESİ
Rahman, Rahim olan Allah'ın adıyla
- Söyle, O Allah'tır, Ehad’dır; sınır tanımayan tektir.
- Allah Samed'dir; ne kendisine bir şey eklenebilir, ne kendisinden bir şey çıkabilir.
- Çocuğu yoktur, hiç kimsenin çocuğu da değildir O.
- O'na denk hiçbir şey yoktur.
Kavramlar, Kök Anlamlar
- 1 ve 2. ayetler takdis, yüceltme ayetleridir.
3 ve 4. ayetler de tesbih, münezzeh, beri kılmadır (değildir demek) - "kavl" söz demektir. "kul, kâlu" gibi ifadeler bu kökten gelir.
"kavl"; birlikte iş yapan kimselerin başında, onları sesiyle yönlendiren, onlara komut veren kişi demektir.
"kelam" dan farkı; "kelam" her türlü söz olabilir
"kavl" buyruk demektir, bağlayıcıdır.
"kul"; "Söyle, Ben'im sözümü onlara söyle".
Buradan anlaşılacağı üzere Kur'an, Allah'ın sözüdür, resul de (kökü saçak demek) sadece ve sadece elçidir, olduğu gibi anlatır. "Şimdi söyle" - "huvallahu" > Arapça'da olmayan bir şey var burada, gramer kurallarını altüst eden bir şey var.
"huve"; o demektir. Arapça'da "o" dediğiniz zaman, ondan öncesinde bir isim gerekir, burada yok. Arapça'da isim başa gelir, zamir sonra gelir, burada önce "O" diye başlıyor, sonra "Allah" diyor. "Huve" burada zamir değil, Allah'ın ilk ismi oluyor. İmkan alemi, kainat yaratılmadan önce O'nun ismi "Huve"dir, hiç kimse hiçbir şey yok. Allah öncesizdir, "el Evvel", "el Ahir"dir O. "Huve" O'nun ilk ismidir. Kainatla beraber "Allah" ismi geliyor. Rabb'imiz bu sureye başlarken, hiç kimsenin olmadığı yerde, durumda O'un adı "Huve"dir, söz yok çünkü.
"Kul, huvallahu ehad" > Söyle, O Allah'tır, tektir. - "ehad" > Arapça'da sayıya başlarken "vahid" ile başlanır, "vahid" bir demek
"ehad" sayı değildir;
"hadid" demir, "hudud" sınıra konan taştır, kök anlamı.
"had" kelimesi; sınır çizilir bir yerde, o sınırın sonuna taş dizerler ki sınır belli olsun.
"ehad"daki "e" harfi olumsuz, "had" sınır
"Ehad" sınır tanımayan demek, 74 yerde geçiyor. Sadece Allah, sınır tanımayan tektir. - "Allah" > esmanın başı, tespihin imamesi gibi. "İster Allah deyin, ister Rahman deyin, bütün güzel isimler O'nundur."
2697 yerde geçer "Allah" esması, özel isim. Diğer bütün isimler bu isimde toplanır, sıfata dönüşür. Başına takı almaz "el Allah" diye bir şey yoktur. Bu isim Arapça'da da var, geçmiş tarihlerde de var. Bu özel bir isim, kullanılan bir isim. Bölündüğü zaman, harfleri çıkardığımız zaman da hepsi Allah'ın zatını anlatan dolaylı ifadelere dönüşüyor; "Allah, lillah, ilah, lehu, hu" şeklinde. Tümü de kullanılır. - Arapça'da teklik, bir başına kalmak hem "yetim" kelimesiyle hem "fert" kelimesiyle kullanılır. "fert" Türkçe'de de vardır. Kur'an-ı Kerîm'de Zekeriya nebi "Beni bir başıma bırakma Rabb'im" derken "fert" kelimesini kullanıyor. (Enbiya 89)
- Meryem 80, 95: "İşte sizi ilk yarattığımız gibi 'fert fert' (ferdin ferda)" tek tek.
Ama "Ehad" sadece Allah için kullanılır ve rakam yoktur.
"el Vahid" ismi var Allah'ın, 6 yerde geçer.
"Ehad" > haddi olmayan, had tanımayan demek. Böyle çevrilmesi gerekir. Allah'ı bir yere koyamazsınız hâşâ; hareket, zaman, mekan üçlüsüne dahil edemezsiniz. İlmiyle, rahmetiyle her şeyi kuşattığını buyuruyor. Sınır tanımıyor. Dolayısıyla "ehadiyet" dediğimizde; "Vahid" bir: "Üçtür demeyin, O birdir" sayısal bir ifadedir, ama "Ehad" dediği zaman bu sayıyı anlatmaz, Allah'ın kendi zatını, niteliğini, varlığının içeriğini bildirir. "Ben sınır tanımam" der ve bu sınır tanımamak öyle garip bir yerde söylenir ki, Arapça kurallarını tanımıyor bu giriş ayeti. Çünkü Arapça'da zamir her zaman isimden sonra gelir, önce gelmez. Çünkü "Huve" hiçbir şey yokken O'nun ismi, karşısında muhatabı varsa yarattığı; Allah'tır. "Samed" > Bu şekliyle sadece burada geçer.
"samed"; içi dolu kap, tıka basa dolu, hazır, bir şey sığmıyor. İyice kapanmış, bir şey de çıkmıyor. Mühürlenmiş bir kap. Ne ilgisi var?
Kur'an-ı Kerim'deki bütün kelimeler Arapça'dır, yahut İbranice'den geçip Arapçalaşmış kavramlardır. Dolayısıyla bir karşılığı vardır, Allah'ın esmaları Arapça karşılığı olan kelimelerdir, hayali şeyler değildir. Varamadığımız, anlayamadığımız şeyler değildir. "Güzel isimler O'nundur, o isimlerle O'na, Allah'a yalvarın, dua edin". Peki biz Allah'tan af dileyeceğiz, "bizi affet" diyeceğiz; "Ya Kahhar, bizi affet" diye dua olur mu? Ne dediğimizi bilmemiz lazım. Kur'an-ı Kerim'de "af dile Ben'den" dedi mi arkasından "Gafur, Rahim, Tevvab" gibi isimler geliyor hemen. "fesebbih bihamdi Rabbike vestağfir, innehu kâne tevvâbe" (Rabb'inden mağfiret dile, çünkü O Tevvab'dır, kendisine geri dönenleri çokça kabul edendir.) "Günahlarınızdan dolayı Allah'tan af dileyin çünkü o Gafûr'dur, Rahîm'dir" (Günahları örterim ve merhametliyim size)
"Allah Samed'dir" > Bünyesine bir şey girmez, bünyesinden bir şey çıkmaz. Eksilme yok, artma yok. Bölünme yok, çoğalma yok. Etkilenme yok. Senin yaptığın hiçbir şey Allah'ı etkilemez, O'nu aciz bırakmaz. Sen O'nu üzemezsin, mutlu falan da edemezsin.
Kolaylaştırılmış bir kitap var karşında, duyguları yaratan O'dur. Allah yarattıklarından müstağnidir, onlardan bağımsızdır. Yarattıklarına mahkum olan bir ilah olabilir mi? Bu ifadeyi söylerken "hiç kimseye ihtiyaç duymaz" dediğinizde çok eksik bir ifade kullanmış olursunuz.
"samd" kelimesi var; Meryem 26: "De ki, ben Rabb'ime susma orucu adadım" Niye samd? Çünkü susunca ağzınızdan söz çıkmıyor. "Samed" neydi? Çıkış yok, giriş yok... Oradan geliyor.
Allah yemez içmez, nefes alıp vermez, eksiklikten münezzehtir. O'na yeni bir duygu falan da girmez. O bizler gibi duygusal da değildir. Bunlar bize anlatmak için kullanılan Kur'an'ın kolaylaştırılmış halidir.
- Dil, dünyanın dondurulmuş sembolleridir. Allah Cennet'i anlatırken yeryüzü diliyle anlatır ve "sizin orada daha nice bilemeyeceğiniz nimetler vardır" der. Çünkü o nimetlerin bu dünyada ismi yok, karşılığı yok. Allah'ın varlığının insan dillerinde karşılığı yoktur. Allah'ın eylemlerinin karşılığı dünyada yok. O ilah, Dünya yokken O vardı, o fiilleriyle, gücüyle vardı. O'nu, yaratılmış bir küredeki benzeşmelerle anlatamazsınız. "Biz bu Kur'an'ı kolaylaştırdık" diyecek başka bir ayette. Rum 22: "Bütün diller Allah'ın işaretlerindendir." Allah'ın ayeti, işareti olan bir şey Allah'ı kuşatabilir mi? "O, ilmiyle her şeyi kuşatır." O'nun bir ismi de "el Muhit"tir.
- "lem" > "lâ" hayır demektir, gelecek ile ilgili olumsuz edattır. Ama "lem" fiili muzarilerin başına gelirse "değildir"; geçmiş zaman olumsuz eki alır. "O, şu değildir, bu değildir"...
- "yelid" > Türkçe'de "velet" diyoruz, doğurana da "valide" diyoruz. "velet" yavru demek. Fiil olarak "doğmak".
"Allah çocuk edinmemiştir, çocuğu yoktur." Bu bir cevap. Kime?
"Üzeyir, Allah'ın oğludur" diye yahudilere ve "İsa, Allah'ın oğludur" diyen hıristiyanlara..
"Ben'im kimliğimi iyi tanıyın, Kur'an'da tanıttığım gibi tanıyın" diyor Allah hepimize. "Kimsenin babası değilim."
"yuled" > "Kimsenin de çocuğu değilim, Ben'im bir soyum yok, geriye doğru, ileriye doğru bir nesebim yok." diyor. Niye ya Rabb'i?
"el Evveli vel Ahiri" (Benim başlangıcım, sonum yok ki)
Bakara 93: "Sizin imanınız ne biçim bir iman, sürekli mi kötülüğü emreder size?"
Allah'ın bizim kalplerimize yazdığı iman hayrı, sulhu, hakkı anlatır. - "yekun" > "kevn" tepe demek. "kâne" burada tepe manasında olur, oradan yararlanarak "olmak" fiili.
"lem yekun" > "Bu işin yekunu n'olur?"
Toplam diye çevirirler, "lem" olumsuz edat başta olduğu için "olmadı, olmamıştır" - "kufuven" > "kufuv"; Türkçe'de aynen kullanırız: "kefe", terazinin kefesi... Rabb'imiz tuhaf bir bilgi veriyor: "Ben'im karşıma konulabilecek bir şey yok ki; Ben'i kimle değerlendireceksiniz? Ben'im mislim yok, dengim yok, benzerim yok."
"O'nun dengi bir şey yoktur" diyor. "Hiç yaratan, yarattığına yaratılana benzer mi" - "Ehad" > ikinci Ehad: Allah için kullanıldığında "sınırsız tek" demektir, insan için olumsuzluk ekiyle beraber kullanılırsa "hiç kimse, hiçbir şey" demektir.
"O'nun dengi hiç kimse, hiçbir şey yoktur."
Kefeye konacak bir şey yok, kaptan dışarı çıkacak, kabın içine girecek bir şey yok, hudut tanımayan Ehad var.
"Ben sınırsızım, baba değilim, evlat da değilim. Evvel'im, Ahir'im. Ben'de başlangıç ararsanız bulamazsınız, Ben'de son da yok."
"Ben'im bir sahibetim yok ki"
"Sizi çifter çifter yarattım" - "Samed" 1 defa geçer.
Allah'a neseb, bağ, eş, kız iddialarına cevaplar:
- İsra 40 > Melekleri ilah edinme
- Tevbe 30, Nisa 171, Maide 116 > Nebileri ilah edinme
- Saffat 158, En'am 100 > Cinleri ilah edinme
- Meryem 91 > Allah'a apaçık çocuk isnat etme
- Necm 21 > Allah'ın kızları
- Tevbe 31 > İlim ehlini rab edinme Tevbe 30'da ilginç bir detay: "Kendilerinden öncekilere benzediler" diyor. Bir şey öğretti bize Tevbe 30; demek ki sadece yahudi ve hıristiyanlar Allah'a oğul isnat etmiyor, bu israiloğullarından önce de olan bir hastalık.
0 Comments
Yorum Gönder