24. FELAK SURESİ
Rahman, Rahim olan Allah'ın adıyla
- Söyle, sığınırım parçalayarak yaratma eyleminin Rabb'ine / yetiştiricisine
- Yarattıklarının kötülüğünden
- Çöktüğünde karanlığın kötülüğünden
- Anlaşmaların içine üfleyenlerin kötülüğünden
- Ve kıskandığında kıskanç kişinin kötülüğünden
Kavramlar, Kök Anlamlar ve Bağlantılar
"kul"; Söyle, de ki... "Söyle" dediği zaman; burada gerçek resul mesajın ta kendisidir. "Sen, Ben'im mesajlarımı söyle, Ben ne diyorsam, Cibril senin kalbine ne aktarıyorsa, ne indiriyorsa onu söyle, sana düşen apaçık tebliğdir."
Kelime anlamı "söz" demek (kavl): Bir işte bir topluluğa komuta eden kişinin adından türev; emreden, komuta eden komutan. İnsanlar Allah için yaratılmışlar, O'na ibadet için cinleri, insanları yaratmış, şimdi de elçileri vasıtasıyla onlara komut veriyor.
"e'uzu" > Bizim hayatımızda çok yer etmiş bir kelime.
Meryem annemiz "mazarRahman" (Rahman'a sığınırım) der, Yusuf nebi "mazAllah" der.
Bu kelime "uvez" kökünden; hayvanların girip korunduğu dikenli çalılık. Sonra sığınak, sığınmak; en son da "e'uzu" şeklinde Rabb'imizin bize öğrettiği şekilde türeyerek... kökü aynı.. 2 şekilde görmemiz lazım "e'uzu" kavramını:
- Burada olduğu gibi "sığınırım" geniş zaman
- Züleyha ve Yusuf'un kapışmasında, oradaki sıkıntıda "mazAllah" dediğinde "sığınıyorum", şimdiki zamana dönüyor. Meryem annemizde olduğu gibi "mazarRahman". Belirli bir olay bir tehlike karşısında kullanılır, şimdiki zamandır.
"Rab" > "ribve" kökünden, tümsek. Birkaç ağacın bulunduğu yeşil bir tümsek alanı "rabve"; orada gelişme, yetişme olduğu için buradan türeyerek "Alemlerin Rabb'i / yetiştiricisi"dir.
"felak" > "Sabahın Rabb'i" diye çeviriyorlar, olmaz. "sabah" zaten Arapça'dır. (Tekvir 16-17, Müddessir 34ler, En'am 96lar)
"felak" aynı zamanda Allah'ın esmalarından "el Fâlik"
Kök anlamı; kayalıklardan kopan büyük kaya parçası. Kök buradan. O büyük kaya parçası n'oluyor? Parça o, bütünden kopan parça. "parçalayan" demek.
"el Fâlik" parçalayan, bölen demek. Burada ism-i fail var; bunu sürekli yapıyor, "el Fâlik" sürekli parçalıyor, taneleri parçalıyor, atomu parçalıyor. Aslında her şey parçalıyor (Büyük Patlama, sperm, tohumların patlaması). Evren şu anda parçalanmayı sürdürüyor, "Sizi bir kadın ve erkekten yarattık, şimdi yeryüzünde dağılıp çoğalıyorsunuz" diyor, devam ediyor "Fâlik", bu arada "Rab" ismi de yetiştirmeye, büyütmeye, geliştirmeye, dönüştürmeye devam ediyor.
"halak" > "Vardan yararak var ettiklerinin şerrinden". Ayırmadı, kritik kavram "şer kavramı"
"şer"; kök anlamı "şerare"den geliyor; ateşten sıçrayan kor parçasına "şerr" denir. Allah'ın yarattıklarında hem hayır vardı, hem şer vardır; bize ters gelen bir şey vardır. Demiri alıp doğru bir şekilde inşaatta kullanırsınız, masa, araba, telefon, aparat yaparsınız. Ya da silah yaparsınız. Demir nötr duruyor, ama hayrı da var, şerri de var. Su hayırlıdır, ama boğar. Ateşte ısınırsınız, hayırlıdır ama ateş yakar.
"halk"; vardan yaratmak, vardan yararak var etmek.
"Hâlik" > "el Hâlik" olan Allah.
Yaratmayla, varlık sahnesine sunma ile ilgili 7 esma:
- "el Bedi" > Hiçbir örneği yokken yaratan
- "el Hâlik" > Vardan yara yara var eden
- "el Bâri" > Yaratığı hiçbir şeyi diğerine tam olarak eşitlemeyen, her yarattğını farklı yaratan (ikizlerde bile farklılık vardır.)
- "el Hallâk" > Sürekli, durmaksızın yaratan. "O her gün bir şe'ndedir, yaratım içindedir."
- "el Fâlik" > Parçalayarak, paramparça ederek yaratan (Big Bang)
- "el Fâtır" > Uzunlamasına ikiye ayıran. "Gökler yer bitişikti, onu Biz ayırdık" Tek bir nefs-i vahideden yarattı, insanı ikiye ayırdı (kadın-erkek). Zıt ve benzeşenlerden çiftlere ayıran.
- "el Musavvir" > Tasvir eden. Ressam tuvalinde alır bir var olanı çizer ve ona sanatçı denir. O, var olanı yaratan asıl sanatçıdır. Ressam karşısındaki elmayı çiziyor. Allah ressamı da yaratan, elmayı da yaratan, ressamın elindeki o fırçayı da yaratan, asıl Musavvir.
"halk" > "el Hâlik" ve "el Hallâk" esmalarına konu olan bu kavramın kökü; deri ve bez parçasını birleştirmek, onlardan elbise biçmek yahut çamurdan bir şey yapmak.
Muhammed Mustafa Allah'ın resulüdür, nebiliği mühürleyendir ama siz nebiye tapabilirsiniz, size şer olur bu. İsa nebi yaklaştırılandır, İncil verilmiştir kendisine, çok önemli nebilerdendir ama ne yaptın, teslisi çıkardın.
Kur'an dileyeni, çaba harcayanı hidayete erdiren bir kitap, "huden lilmuttekin" buyuruyor Bakara girişinde ama aynı Kur'an kimilerinin de küfrünü artırır (Var olanın şerri nedire cevaplar) Melekler güzel haber de getirir ama yaptığımız yanlışlardan dolayı azaba da gelirler, Lut'un kavmine gittikleri gibi.
"ğasak" > "ğasıkin"; kelimenin kökü kanlı irin demektir.
Nebe 25: "hamîmen ve ğassâkâ" (onlara sıcak su ve irin var)
Karanlık olarak türev şeklinde kullanılıyor.
"ğasekillleyl" İsra 78
Türkçe'de kullandığımız bir kavram daha var "soğuk" bu kavramdır aslında "soğuk, ğasak"
Gece tam karardığında soğuma başlıyor. Tam karanlık bastırdığında soğuk başlıyor.
"Gece tam karardığında, tam soğuduğunda namazı bitir" (Yatsı biter)
"Fâlik" ifadesine bakarak; kainat bu taraftan parçalanıp çoğalmayı sürdürmeye devam ederken bir taraftan da bitmeye doğru, ihtiyarlığa doğru gidiyor. O Büyük Patlama'dan sonra hala evren yayılıyor, açılıyor, genişliyor. Ama bir taraftan da bütün o materyaller, evrenin içinde olan maddeler gittikçe yaşlanıyor. Dünya 4,5 milyar yıl, Güneş'in enerjisinin yarısı bitmiş, hiç ilk yaratıldığı gibi, 5 milyar yıl öncesi gibi değil, gittikçe tükeniyor, ömür biçiyorlar zaten. Biz de öyle, çocuklar gelişmeye doğru giderken, yaşlılar gittikçe çöküyor. Biri yukarı doğru tırmanıyor, biri aşağı düşüyor, aynı yerde aynı anda oluyor bu.
"iza vekab" > "iza" gelecek zaman için kullanılır
"vekab"; dar ve derin çukur demek. Düşme ve çökmek anlamlarında kullanılıyor. Böylece burada sadece geceyi değil, karanlık ve aydınlığın karanlık kısmına vurgu var, tam astronomların istediği bir şey, çöküşten bahsediyor.
"çöküşün şerrinden Sana sığınırım"; bu ihtiyarlık aynı zamanda hayırlı hayat, hayırlı ölüm diyoruz ya... "Çöküşün bize getireceği zarardan, şerden de Sana sığınırız". Bedenen, ruhen çöküş, yeryüzünün bozulması (Karada ve denizde fesat çıktı). Her şeyin bir ömrü var, her insanın eceli var, her ümmetin bir eceli var. Evren, Allah'ın yasası gereğince dönüyor. Bir gün hepsi düşecek, yıldızlar patır patır düşecek. Ay ve Güneş birleşecek...
"ve min şerri neffâsâti fil ukad" > cinci hocalara bol bol paralar kazandıran ayet, üfürükçülere, muskacılara gün doğuran bir ayet. Ayette tabii ki günah yok. Ama doğru dürüst çevirmezlerse bu adamlara milyarlarca dolar yüzyıllardır akmaya devam eder.
"neffâsâti" > "nefes"; birine çok yakından konuşmak, sesinin sıcaklığını hissettirecek kadar fısıldamak.
"fil ukad" > "o ukadın içine" birileri sufle veriyor ama ne?
"ukad" düğüm demek
"fil ukad" > "düğümün içine" nasıl üflenir? Kapalıdır. Düğümden bahsetmiyor çünkü ayet. Alıyorsun kökü türevle beraber karman çorman ediyorsun, sektör doğuruyor.
"sözleşmelerin içine üfleyenlerden"; "ukad" > akd, akit... "Aramızda akit var"
Bağlayıcı hüküm demek. Bazen evlilik akdi, şirketler akdi, toplumlar akdi, yahut kulun; Rabb'ine "Ben sizin Rabb'iniz değil miyim" dediğinde "bela" diyerek o akde imza atması gibi. Konu bu. Bunun ayetleri var, ama nasıl böyle evirmişler bu işi? Çünkü çıkar, Allah'ın ayetlerini yamultacaklar ve para kazanacaklar. Şu surenin girişine bakarsak anlayacağız; Allah'tan başka bir güç yok sığınılacak; o dikenli çalılık tasviri var ya, oraya kaçacaksın. "Evrende, evrenin dışında başka ilah yok. Her şey yaratılmıştır, yaratılanların şerrinden Bana sığınacaksın. Felak'ın Rabb'ine sığınacaksın." Doğa üstü başka bir güç yok, bu ancak Allah'a teslim olmuş kulların anlayacağı bir şey. Anlarsak, her türlü şerden Allah'a sığınırız ve korku sadece Allah'adır. O dilerse rahmet eder, dilerse azap eder. Eğer Allah birimize azap etmeye karar verirse kim durdurabilir, eğer rahmet ederse O'na kim engel olur?
Bu sure bunu anlatıyor. "Ben'den başka ilah yok, geceden de gündüzden de, yarattıklarımın şerrinden de Bana sığın, o hayvanın dikenli çalılığa kaçtığı gibi, eğer Bana sığınırsan 'euzu billah' dersen Ben seni korurum" Cinler bana zarar verir, bırak bu işleri diyor Kur'an. Yok düğümlere üflüyorlar, muska yapıyorlar, Yok yok yok.. Onlarla içiçe yaşamaya mahkum varlıklarız. İsmini söylememek, üç harfliler demek... "Şeytandan sana bir dürtü gelirse hemen Allah'a sığın"
Buradaki bir numaralı akit: "Allah ile arasındaki sözleşmeyi / akdi bozanların şerrinden". Nasıl bozuyorlar? Al-i İmran 7'de.
Türkçe'de şöyle bir ifade var: "İşin içine tükürdün, ben böyle işin içine tükürürüm"
Burada bahsedilen bağlayıcı sözleşmelerin tümü:
birey-Allah, birey-birey, kardeşler arası, toplumlar arası, aileler arasında, şirketler, karı-koca arası..
Araf 172-174 > en büyük akit Allah iledir.
"hased" > Türkçe'de "hasat" var, biçmek.. ürünü biçmek,
"haset"; manevi biçme, içi burkuluyor adamın, diyor ki: "niye bende yok, onda var"
Burada haset kötülenmiyor, haset ettiği zaman kötü niyeti olan, plan kurmaya başlayan (Yusuf'un kardeşleri gibi, Kabil'in Habil'e kurduğu gibi, Yahudilerin "neden aramızdan bir nebi gelmedi, gele gele buna mı geldi" diye kıskançlıklarından tuzak kurmaları gibi)
"Kıskandığı anda, biçmeye başladığında, kafasında kurmaya başladığında o hasetçinin şerrinden, o anından, onun o duygu planlarından"
Diyorlar ki: "Babamız Yusuf'a çok düşkün, onu bir aradan çıkaralım, sevgisi bize yönelsin" Gece gece plan yapıyor hasetçiler. İşte bunların duruşundan Allah'a sığınırız.
Bakara 109, Nisa 54, Fetih 15 > "haset" kavramı
3 şer biçimden bahsedilir Kur'an'da:
- Nefsin şerri > Yusuf 53: "Nefs, Allah'ın rahmet ettiği dışında aralıksız çirkinliği, kötülüğü emreder" (nefs-i emmare)
Şems 7-8: "ve nefsin vemâ sevvâhâ, fe-elhemehâ fucûrahâ ve takvâhâ" (Nefsi şekillendirdim, ona fucuru / çirkinliği ve takvasını / sakınmasını lehmettim / lehimledim / ilham ettim)
- Şeytanın şerri > Nahl 98: "Kur'an okuyacağın vakit kovulmuş şeytandan Allah'a sığın" Allah ile arandaki bu bağı koparmak için gelecek, ayetler arası bağı, muhkemi-müteşabihi koparacak. Hükmü, detayı paramparça edecek. Dikkat!
Müminun 97-98, Nahl 98, Araf 33, 200-201
- Allah'ın yarattıklarının şerri > Felak 2, Fatır 5
"isti'aze" ile ilgili (Allah'a sığınma ile ilgili) kullanımlar:
"mazAllah" > 2 defa Yusuf nebi söyler; Yusuf 23, 79
"mazarRahman" > Meryem 18
Al-i İmran 36: "Ben onu ve soyunu kovulmuş şeytandan Sana sığındırırım"
Akitler ile ilgili bağlantılar:
Allah ile akdi bozmak > Araf 172-174
Kur'an'ın anlam bağını bozmak > Al-i İmran 7, Bakara 41-42, 75, İbrahim 3
Kardeşler arasındaki akdi bozmak > Yusuf 100-101
Karı-koca arasındaki akdi bozmak > Bakara 102
Topluluklar arasındaki akdi bozmak > Hucurat 6, İsra 53
Nikah bağı örneği > Bakara 235, Nisa 33, Maide 89
Sözleşme bağı > Maide 1
"ukad" düğüm > Taha 27: "ukdeten bi lisani" (dilimdeki bağı çöz)
şeytan nasıl zarar verir > Araf 33: "şeytan size çirkinliği, büyük günahları, kötülüğü ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi ister / emreder"
0 Comments
Yorum Gönder