25. NAS SURESİ
Rahman, Rahim olan Allah'ın adıyla
- Söyle, sığınırım insanlığın yetiştiricisine
- İnsanlığın yöneticisine
- İnsanlığın yönlendiğine
- Sinsice fısıldayanların kötülüğünden
- Başların içine fısıldar o
- Cinlerden de olur, insanlardan da olur o
Kavramlar, Kök Anlamlar
- "nas" > "insan, ins"in çoğulu.
Kökü "üns": Ok yayının iç kısmına "üns", dış kısmına "vahş" denir. Bir adama "vahşi" dediğimizde "asosyal" demiş oluruz.
"üns" dediğimizde "insan gibi adam"dır. "ünsiyet" vardır.
İnsanlar bir arada yaşamaya mahkumdur, çünkü her işi beraber yaparlar imece usulu. Şu anda insanın yaptığı bütün işlerin bir insanın yapması mümkün değildir, herkes yardımcı olur; manav oradadır, kasap oradadır, fırın oradadır. - "melik" > "milk" çamur demek.
"el Melik" olan Allah.
Haşr 23: "el Melik" "milk" çamur demek. Sonraları kişinin sahip olduğu arazi ve o arazilerdeki evlerin kendisine "mülk" denir. Buna sahip olana da "melik" denir. Türkçe'de "han, hakan" vardır. Kur'an'daki örneği; Süleyman nebinin karşısında bir melike var Belkıs. "ilah" > Asıl ism-i has'ın "Allah"ın yanındadır, ondan türev. Kendisine yönlenilen, çeken. Tüm dinlerde şu vardır: "ilah" kavramının karşılığı "ışık" olarak... Güneş'e tapanlar olmuş (Belkıs gibi) Mısır'da "ra" dedikleri Güneş tanrısı, Türkler "Tengri"yi kullanır, o da "mavi gök" demek, yine ışıkla bağlantılı yani. "ilah"ın karşılığı "ışık, kendisine çeken, yönlenilen".
Bu kavram 96 yerde "ilah" olarak geçiyor, 17 yerde bitişik zamirlerle geçiyor. 2 yerde "iki ilah edinmeyin sakın" diye. 33 yerde çoğul geçer.
Nisa 171, Bakara 163, Meryem 81, Furkan 43, Zuhruf 84
"Sığınırım insanlığın yetiştiricisine, yöneticisine, insanlığın yönlendiğine", Peki neden sığınayım, neye karşı?- "min şerri vesvâsil hannâs"
- "vesvese" > "fısfıs", fısıltı
- Arapça'da ilginç bir şey var, Türkçe'de de var bu; seslerden kelime oluşturuyorlar. "vesvese" bunlardan biri "fısfıs". Türkçe'de "fısır fısır konuşma". Kendinden çıkan sesin 2 kere tekrarıdır. 2 kere tekrarı olan Arapça kavramlar yanına bir şey almaz, böyle devam eder, kendisi zaten yapıştırmadır. "öf bile deme" (uffin). Peki bunu söylemeyelim de ya Rabb'i, bu Arapça bir kelime mi, sadece Araplar mı öf demesin? Hayır, bütün dünyanın ortak tepkisidir. Esnemek, hapşırmak gibi öff der. Orijinal bir kavramdır bu ses.
- "vah" (evvah)
- "hannâs" > "hunus" kökünden; hayvan yuvası. Başkalarına sıkça gidip bir şeyleri fısıldayıp geri çekilmek. Yuvasından çıktı, geldi birine bir şeyler fısıldadı, gitti. Bunlar fitne çıkaran insanlar, ateş yakanlar, negatif bir şey söylüyor; gelip birine bir iftira atıyor, fitne ateşi yakıp gidiyor. Çok tehlikelidir, toplumlar böyle insanlardan çok çeker. "yuva" olarak kullanıldığı yer: Tekvir 15-16: "cevaril hunnes" "hannas" sinsilik var burada, sinsice yuvasından çıkıp gizlice fısıldayıp gidiyor, kaçıyor gidiyor yuvasına. Nereye fısıldıyor peki?
"ellezî yuvesvisu fî sudûrin nâs" (sudurların içine)
- "sadr"ın çoğulu. "sadr" > Şimdi biri sizin kulağınıza bir şey fısıldadığında göğsünüze mi fısıldıyor? "sadr" baş demektir. (sadrazam)
- "Başların içine fısıldar o" Biz akılla dinliyoruz, kulak duyuyor. Ama bunlar kalbi göğüslere indirdiği için manevi anlamda... 2 ayet:
- "Kalpleri var, fıkhetmiyorlar."
- "Kalpleri var onunla akletmiyorlar."
- Allah başı işaret ediyor, daha o dönemden işaret ediyor. Sinan Canan'ı dinlemek gerekiyor. Olup biten her şey beyinde. Beyin bağlantıyı kurdu mu hemen dengemiz yamuluyor, korku geliyor. Anlayınca korkuyoruz, farkı akıl yapar. Akılların içine vesvese veriyor şeytan. Çünkü onu ayartırsa irademizle talimat vereceğiz bedene, kötülüğe bizi götürecek, yürümeye başlayacak; kötülük konuşmaya, eylemeye, planlamaya başlayacağız.
- "sadr" okun üst tarafı demek. Kök bu. Boynun üstü. Yanlış kaynamış, sürekli "reis" diyorlar.
- "ruus" başın saçlı kısmı.
- Maide 6: "Yüzünüzü yıkayın, elleri dirseklere kadar ve ruusikun..." > Eğer "ruus" başsa yüzümüzü niye yıkadık? "reis, ruus" başın saçlı kısmı. Ayette "saçları meshedin" diyor.
- Göğüs için: "Biz bir karın / göğüs boşluğunda 2 kalp yaratmadık" ayetinde kullandığı kavrama bakacağız (Ahzab 4). Göğüs o "sulb-i vetteraib" (kaburgalar arasından çıkar o su) diyecek. (Tarık 7)
"cin" > "cennet, cenin, can, cinnet". Birine "canım" dediğimizde "can" görünen bir şey değil. "Sen benim canımsın" nasıl? Göster, gösteremezsin. Yaprakları bolca meyveliklerin, meyve ağaçlarının olduğu yere "cennet" diyorlar. Dibini göremiyorsun. Askeriye böyledir, korunmak amacıyla stratejiktir. Savaş anında cephanelikleri, askerin olduğu yerleri gizlemek adına sürekli ağaçlık yerdedir tüm askeri birlikler. Yukarıdan bir şey görülmez.
- "cin" görülmeyendir, "insan"ın zıttıdır.
- "cenin" anne karnındadır, görülmez dışarıdan.
- Vesveseyi insan da veriyor, cin de veriyor. Biri kötü bir şey anlattığında "aklımı karıştırma, aklıma girme" denir, Türkçe'de kullanılır. "Adam aklıma girdi, gittim yanlış iş yaptım" deriz. Göğüse değil, başadır o.
- "Başımın etini yedi."
- En'am 112 > İnsan şeytanı, cin şeytanı
Kur'an'da fonetik var > Bir olayın sesini kelimeleştirmek, çıkan sesi kelimeleştirmek ve o şeyin kendisi yerine kullanmaktır.
- "vesvese" > fısfıs, tıslamak, fısıldamak.
- Kıyamet 26-30 arası ayetlerinin son kelimeleri:
- “terâk, -râk, -firâk, bi-ssâk, -mesâk”
- Bu 5 ayet ölüm anını anlatıyor. (kkha sesi ölümü çağrıştırır)
- Anneler için Lokman 14 hamileliği anlatıyor: "vehnen ala vehnin" (vah üstüne vah çekerek) annenin 9 ay boyunca çektiği çileyi anlatır.
- "dabbe" Neml 82 > zıpzıp gidene "dabbe" gidiş biçimini sesle taklit etmeyle kurulmuş kelime "dabbetül arz"
- Yusuf 15: "el cubbi". Kardeşleri Yusuf'u alıyor, su dolu kuyuya atıyor "cupp" (cup diye düşmek)
- En'am 125: "Bu müşriklerin durumu göğe yükselen adamın durumuna benzer, adam yukarı çıktıkça nefesi daralır" Bu arada burada yukarı doğru basınç konusunu anlatıyor, kimse bilmiyor bunları uçak mı var o zaman. Başka bir mucize oradan veriyor "boğulur gibi olur" diyor o müşrik daralır. Bunu ifade etmek için de "yessa''adu" > ses boğazda kalıyor, boğulma hissi veriyor. Özel bir kavram bu. Kur'an herkese sesleniyor.
- Nisa 143; münafıkları anlatırken Rabb'imiz şöyle buyuruyor:
- "Bunlar bir o tarafa giderler 'sizdeniz' bir bu tarafa giderler 'müzebzebin' (zıpzıp, kara sinek)"
- "müzebzebin" > karasineği izlerken gözlerimiz yorulur.
- Fatır 5: "Dünya hayatı sizi aldatmasın, o yaman aldatıcı şeytan da sizi Allah ile aldatmasın" Yarattıklarının şerri
- "Dünya hayatı" > Bulunduğumuz yerküreden ziyade, yaklaştırılan hayat. Yerküre için "arz" kullanılır. "semavati vel ard"
0 Comments
Yorum Gönder