KADIN NEBİ RESULLER VAR MI, RACUL KAVRAMI NEDİR? KUR'AN'A GÖRE RESULLER SADECE "ERKEKLERDEN" Mİ OLUR?
![]() |
Kadın nebi Deborah |
Öncelikle bu konu için birbiriyle te'vil bağlantılı şu ayetleri bilmemiz lazım:
Mümin 78: Ant olsun ki, senden önce de resuller gönderdik. Onlardan bir kısmını sana anlattık, bir kısmını ise anlatmadık. Hiçbir resul, Allah'ın izni olmaksızın bir ayet getiremez. Allah'ın buyruğu geldiği zaman hak ile yerine getirilir. Batıldan yana olanlar hüsrana uğrarlar.
Nisa 164: Resuller var, kıssalarını sana anlattık; resuller var, kıssalarını sana anlatmadık. Allah, Musa'ya kelimelerle konuştu.
Bu ayetlerde önemli bir detay var; resullerin kıssalarının Muhammed'e anlatılmış veya anlatılmamış olması... Neden?
Araf 157: Onlar ümmi nebi olan bu resule uyan kimselerdir....
Cuma 2: O Allah'tır ki, ümmilere içlerinden bir resul göndermiştir...
Muhammed ve toplumu Tevrat ve İncil ile muhatap olan, onlarla hükmeden, onları bilen ve okuyan bir toplum değil. Yani bu toplum ûtû-l kitab'ın tam tersi.
Kur'an'da doğrudan ve dolaylı yaklaşık 29-30 nebi resulun bahsi geçer. Ancak Kur'an'da hiçbir şekilde anılmayıp Tevrat ve İncil'de bahsi geçen, hatta kendisine inen vahiyleri okuduğumuz nebiler var; Yeşaya, Yeremya, Hezekiel (Kur'an'da okuduğumuz Zelkifl'in Hezekiel olduğu iddiaları doğru değilse tabii), Daniel, Hoşea gibi...
Öyle ki bu nebilerden vahiyleri ciddi anlamda hacimli olanları vardır; örnek olarak Yeşaya'nın kitabı 66 bap, Yeremya'nın 52, Hezekiel'in ise 48 baptır. Üstelik bu sayılan nebilere verilen vahiylerde İsa ve Muhammed'i müjdeleyen ayetler de bulunur. Fakat Kur'an'da hiç adları anılmaz.
İşte bu kıssaları anlatılmayan, bahsi geçmeyen resullerden bazıları da isimlerini Tevrat ve İncil'de okuduğumuz kadın resullerdir. Ancak öncelikle bu konuda tartışmalara şöyle bir göz gezdirelim, bakalım insanlar neler zırvalamış.
Mezhepçilerin İddiaları
Genellikle sünni camiada kadınların "aklının ve dininin yarım olduğu" gibi iftira içerikli zanlara çokça itibar edilmesinden ötürü kadın nebi resul çıkamayacağı şeklinde algılara girilmesi normaldir. Ancak farklı konuşanlar da olmuştur; birazdan okuyacağımız ayetleri farklı yorumlayarak kadın "resul" çıkmadığını, ancak kadın "nebi" çıktığını söyleyenler olmuş (örnek İbni Hazm); bu nebiyelerin de Havva, firavunun karısı Asiye, Musa'nın annesi ve Meryem olduğu şeklinde görüş belirtenler olmuş. Tabii bu kişilerde nebi-resul farkına dair algı ve bilginin ne derece olduğu tartışılır. Eş'ari kadın nebilerin olduğunu ve bu nebileri Havva, Hacer, Sara, Musa'nın annesi, Asiye ve Meryem olarak saymıştır. Maturidi'ye göre ise kadın nebi resul yoktur.
Kur'an müslümanlarının da bu noktada çoğunlukla bir karara varamadığını görüyoruz. Varanlar da kahir ekseriyetle kadın nebi resul olmadığı yönünde görüş bildiriyor. Çoğunlukla Tevrat ve İncil'i sahih göremiyor oluşlarından böyle olması normaldir.
Kadın nebi resul çıkamayacağına dair üretilen sebepler ise yaklaşık şöyledir:
Risalet ağır ve güç bir vazifedir. Kadın ise narin olduğundan bu işlerin üstesinden gelemez.
Risalet sabır gerektiren bir iştir. Bu yüzden kadınlara göre değildir.
Özel günlerinden dolayı ayın 10 günü risalet görevini yapamazlar. Biyolojik yapıları buna müsaade etmez.
Kadın nebi evlenip de hamile kalırsa 7. aydan sonra risalet görevini yapamaz.
Kadın nebilere ümmetindeki erkekler şehevi nazarla bakabilirler. Bu sebeple kadından nebi resul olmaz.
"Kadınların erkeklere tebliğ yapması uygun değildir. Sebebi de Nur 30’dur."
Gördüğünüz gibi saçma sapan bahaneler... Gelin bu safsataları Allah'ın kitapları ve te'vil sistemiyle yerin dibine gömelim!
Kadın nebi resulleri saymadan önce Kur'an'dan başlayalım ve bu konuda tartışmaların sebebi olarak gösterilen bağlantılı ayetleri verelim:
Nahl 43: Senden önce vahyettiğimiz racullerden başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun.
Enbiya 7: Senden önce vahyettiğimiz racullerden başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun.
Yusuf 109: Senden önce kentler halkından kendilerine vahyettiğimiz racullerden başkasını göndermedik. Yeryüzünde dolaşmadılar mı ki, onlardan öncekilerin akıbeti nice oldu görsünler. Elbette ki ahiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır. Hala akıllarınızı kullanmayacak mısınız?
Bu ayetlerdeki ana kavram ricalen / racul kavramıdır. Bu ifade kahir ekseriyetle erkekler olarak çevrilmiş. Tamam racul’un anlamlarından biri erkek’tir, Kur'an'da bu şekilde kullanılışı da vardır, ancak bakalım bu ayetlerde kullanılışı doğru mu? Hepimizin bildiği üzere Kur'an'ın te'vil sistemi Kur'an'ın kendi içinde canlı bir sözlük olduğunu bize gösteriyor.
Racul Nedir
racul’un kök anlamı ayak demektir:
Maide 6: erculekum ilâ-l kâ'beyn > (Ayakları topuklara kadar...)
Maide 33: ew tukatta'a eydîhim we erculuhum min ḣilafin > (Veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi...)
Ankebut 55 & En'am 65: we min teḥti erculihim > (ve ayaklarının altından...)
Şuara 49 & Araf 124: "leukatti'anne eydiyekum we erculekum min ḣilâfin" > (Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim...)
Nur 24: "Yewme teşhedu 'aleyhim elsinetuhum weeydîhim weerculuhum bimâ kânu ya'melûn" > (O gün dilleri, elleri ve ayakları yaptıklarına tanıklık edecektir.)
Nur 31: "welâ yedribne bi-erculihinne" > (Ayaklarını vurmasınlar...)
Nur 45: "we minhum men yemşi 'alâ ricleyn" > (Ve onlardan kimi iki ayak üzerinde yürür...)
Araf 195: "elehum erculun yemşûne bihâ" > (Onların yürüyecekleri ayakları mı var?)
Yasin 65: "we teşhedu erculuhum" > (Ayakları şahitlik eder...)
Sad 42: "urkud biriclik" > "Ayağını vur..."
Bu kök "yayan gitmek, iki ayak üzerinde yürüyen, yaya asker" şeklinde türevlere kavuşmuş. Kur'an'da bu şekilde kullanımı var mı, tabii ki var:
Bakara 239: "fe in ḣiftum fericâlen ew rukbânâ" > (Korkarsanız yaya veya binek üzerinde namazı kılın...)
Hac 27: "we ezzin fin nâsi bi-l hacci ye'tûke ricâlen" > (İnsanlar arasında haccı duyur, yaya olarak sana gelsinler...)
İsra 64: "we eclib 'aleyhim biḣaylike weraclike" > (Atlıların ve yayalarınla onları yaygara ile yönlendir...)
Erkek anlamıyla kullanımı da bolca bulunmakta. Bunun sebebi de aileyi, toplumu ve "kadını ayakta tutucu" olmasından ötürü:
Nisa 34: "er ricâlu kawwâmûne 'ale-n nisâi" > "Erkekler kadınları ayakta tutucudur".
Bu yüzden erkek "racul"dur. Kadın ve erkek bir vücutsa kadın belin üstüdür, kalptir, beyindir, akıldır. Erkek de belin altıdır, ayaktır, sağlamlıktır, güçtür.
Bakara 239 ve Hac 27'deki kullanım ve çekimler ile Nahl 43, Yusuf 109 ve Enbiya 7'deki ifadenin kullanım ve çekimleri arasında bir fark görmediğimiz ortadayken; bu ayetlerin çevirisinde "erkek" anlamı verilirse ne mi olur? Tevrat ve İncil ile tezat oluşturulmuş olur, kitapların arası açılmış olur, tasdik bağları koparılır ve bu da tahrifin bir yönüdür. Buradan çok ilginç bir yere bağlanıyoruz, sıkı durun!!!!!
En'am 8-9: "Ve dediler ki: 'ona bir melek indirilmeli değil miydi?' Eğer bir melek indirseydik emir bitirilmiş olurdu, sonra kimseye göz açtırılmazdı. Eğer onu melek yapsaydık yine bir 'racul' şeklinde yapardık ve onları giyindikleri elbiselere giyindirirdik."
Yunus 2: "İçlerinden bir 'racul'e: 'İnsanları uyar ve güvenenlere, özü sözü doğru kişiler sınıfına çıkma müjdesi ver' diye vahiy etmemiz onlara çok mu acayip geldi ki kafirler: 'Bu, tam bir büyücüdür' dediler?"
Araf 63: "Takvalı olmanızı sağlamak ve böylece merhamet olunmanız için; içinizden sizi uyaracak bir 'racul' ile Rabb'inizden size bir zikir gelmesine mi şaştınız?"
Araf 69: İçinizden sizi uyaracak bir 'racul' ile Rabb'inizden size bir zikir gelmesine mi şaştınız?
Net bir şekilde anlaşılıyor ki resulun "racul" olması, onun "erkek" olmasından öte "insani bir özellik olarak yürüyen, ayakla hareket eden" olmasıdır. Aynı "beşer" gibi; insan resullerin insani oluşlarına bir sıfatlandırmadır.
beşer kökü et’ten gelir, et parçası’dır. Aramca'da da (basra), İbranice'de de aynıdır (basar). İnsanın fiziken bir et parçası olması...
racul de 2 ayak üzerinde yürüyen’dir. Resullerin insanların içinden müjdeleyici ve uyarıcı olması, melek veya ilah parçası olmaması, uçup kaçmamasının vurgulanmasıdır.
Resullerin racul oluşuyla ilgili en güzel tanımlama şu 2 ayet:
Furkan 7: "Dediler ki: 'Nasıl elçi bu? Yemek yiyor; çarşılarda dolaşıyor? Onunla birlikte, uyarıcı bir melek indirilmeliydi; öyle değil mi?'"
Furkan 20: "Senden önce de yemek yiyen, çarşılarda dolaşan elçilerden başkasını göndermedik. Sizleri, birbiriniz için fitne yaptık; dirençli oluyor musunuz? Çünkü Rabb'in, Görendir."
En'am 9'da meleğin indirilse "racul" olarak indirilmesi ifadesinin beşer kavramıyla ilişkili bir müteşabihi olarak:
Meryem 16-17: "Kitapta Meryem'i de hatırla. Ailesinden ayrılıp doğu yönünde bir yere gitmişti. Onlarla arasında bir perde çekmişti. Biz de ona ruhumuzu gönderdik, ona düzgün bir beşer olarak göründü."
Nahl 43, ve Enbiya 7'deki şu ifade aslında meselenin kilit ifadesi olarak aklımızda olmalıdır:
Bilmiyorsanız zikir ehline sorun.
Allah vahyettiği racullerden başkasının gelip gelmediğini eğer bilmiyorsak Tevrat ve İncil'i bilen insanlara sorabileceğimizi bize söylüyorsa ve madem racul erkek anlamındaysa o ayetlerde, biz o zikir ehline "erkeklerden başkası geldi mi gelmedi mi" diye sorduğumuzda bize verecekleri cevapla haşa Allah'ı yalancıya çıkarmış olmayacaklar mı? Allah niye Zat'ını haşa yalanlayacak böyle bir şey söyler, iddiada bulunur? Bunu hiç sorguladık mı?
Tevrat ve İncil'de Kadın Nebi Resuller (Hepsine Selam Olsun)
Çıkış 15:20: "Harun'un kızkardeşi Meryem nebi eline tef aldı ve bütün kadınlar teflerle dans ederek onun arkasından çıktılar."
Hakimler 4:4: O zamanlar Lappidot'un karısı Deborah nebi İsrail'e hükmediyordu.
2. Tarihler 34:22 & 2. Krallar 22:14: Bunun üzerine, Hilkiya ile kralın gönderdiği kişiler, Harhas oğlu Tikva oğlu, giysi sorumlusu Şallum’un karısı Hulda nebiye gittiler. Hulda Yeruşalim’de, ikinci mahallede oturuyordu; ona olanları anlattılar.
Nehemya 6:14: Ey Allah'ım! Tobiya’nın, Sanballat’ın neler yaptığını, kadın nebi Noadya’nın ve beni sürekli korkutmaya çalışan diğer nebilerin yaptıklarını hatırla.
Luka 2:36-37: Anna adında çok yaşlı bir kadın nebi vardı. Aşer oymağından Fanuel'in kızıydı. Genç kız olarak evlenip kocasıyla yedi yıl yaşadıktan sonra dul kalmıştı. Şimdi seksen dört yaşındaydı. Tapınaktan ayrılmaz, oruç tutup dua ederek gece gündüz Tanrı'ya tapınırdı.
Musa ile Harun'un kızkardeşleri olan Meryem'in de Tevrat'ta nebi olarak anıldığını görüyoruz (wattiqqaḥ miryām hannəḇî’āh).
Deborah nebinin Yeşu'dan sonra israiloğullarının sapıtmaya başladığı dönemde nübüvvet makamına liyakatını görüyoruz (ūḏəḇōwrāh ’iššāh nəḇî’āh).
Hulda nebinin; baal putlarını ülkeden temizlemeye çalışan ve Allah'a dönen kral Yoşiya'nın döneminde, o zamana kadar kayıp olan Musa'nın "el Kitâb"ı bulunduğunda onu ilk okuyanlardan olduğunu, okuduğu sırada toplumun başına geleceklere dair vahiy aldığını ve bunu tebliğ ettiğini görüyoruz (wayyêleḵ ḥilqîyāhū wa’ăšer hammeleḵ ’el ḥuldāh hannəḇî’āh).
Noadya nebinin, kendisi de bir nebi olan Nehemya tarafından Allah'a şikayet edildiğini görüyoruz (zāḵərāh ’ĕlōhay ləṭōwḇîyāh ūləsanḇallaṭ kəma‘ăśāw ’êlleh; wəḡam lənōw‘aḏyāh hannəḇî’āh).
Anna nebinin de Meryem'in çağdaşı olup İsa nebinin doğumu zamanlarında nübüvvet makamına erdiği ve çocuk İsa hakkında konuştuğunu görüyoruz (Kai ēn Hanna prophētis thygatēr Phanouēl).
Konu burada bitmiyor tabii ki; Tevrat ve İncil'de kimi kadınların da kendisini nebi olarak tanıttığı, ama hiç de öyle olmadığı ve Allah'ın yolundan sapmış, insanları da saptırmakta olan kişiler olduğunu görüyoruz, aynı birçok erkek versiyonları gibi... Bunlardan birisi İzebel:
Vahiy 2:20-21: "Yine de, seninle ilgili bir şikâyetim var: Nebi olduğunu söyleyen o İzebel adlı kadına göz yumuyorsun, o da hizmetkârlarıma cinsel ahlaksızlık yapmayı ve putlara kurban edilen şeyler yemeyi öğretip onları saptırıyor. Tövbe etmesi için kendisine zaman tanıdım, fakat tövbe edip ahlaksızlığını bırakmaya istekli değil."
Bu İzebel kim?
1. Krallar 16:31: Nebat oğlu Yeroboam’ın işlediği günahları sürdürmesi yetmezmiş gibi, bir de Saydalıların kralı Etbaal’in kızı İzebel’le evlendi ve gidip Baal’e kulluk etti, onun önünde eğildi.
1. Krallar 18:4: Bu yüzden, İzebel Allah'ın nebilerini öldürdüğünde Obadya yüz nebiyi ellişer ellişer mağarada gizlemiş, onlara ekmek ve su sağlamıştı.
1. Krallar 18:13: İzebel Allah’ın nebilerini öldürdüğünde benim ne yaptığımı, Allah’ın nebilerinden yüz kişiyi ellişer ellişer mağarada nasıl sakladığımı, onlara ekmek ve su sağladığımı efendime anlatmadılar mı?
1. Krallar 18:19: Şimdi haber gönderip tüm İsrail’i ve İzebel’in sofrasında yeri olan dört yüz elli Baal nebisini ve dört yüz Aşera nebisini Karmel Dağında yanıma topla.
1. Krallar 19:1-3: Ahab İlyas’ın yaptığı her şeyi, bütün nebileri nasıl kılıçtan geçirdiğini İzebel’e anlattı. Bunun üzerine İzebel İlyas’a bir haberci gönderip şöyle dedi: “Eğer onların başına gelenin aynısını yarın bu vakit ben de sana yapmazsam, tanrılar bana aynısını hatta daha beterini yapsın!” İlyas korktu ve canını kurtarmak için kaçıp Yahuda bölgesindeki Beer-şeba şehrine geldi. Hizmetkârını orada bıraktı.
1. Krallar 21:23: Allah İzebel hakkında da şöyle söylüyor: “Yizreel’deki tarlada İzebel’i köpekler yiyecek.”
1. Krallar 21:25: "Allah'ın gözünde kötü olanı yapmaya kendini adayan ve karısı İzebel tarafından kışkırtılan Ahab gibisi şimdiye dek görülmedi."
2. Krallar 9:33: Ve Yehu “Onu aşağı atın!” dedi. Onlar da İzebel’i aşağı attılar, kanı duvara ve atlara sıçradı ve Yehu onu atlarının ayakları altında çiğnedi.
2. Krallar 9:35-37: Adamlar İzebel’i gömmek için dışarı çıktıklarında, kafasından, ayaklarından ve ellerinin ayalarından başka bir şey bulamadılar. Dönüp Yehu’ya durumu bildirdiklerinde o şöyle dedi: 'Allah'ın sözü yerine geldi; kulu Tişbeli İlyas aracılığıyla, “Yizreel’deki tarlada İzebel’in etini köpekler yiyecek. İzebel’in cesedi Yizreel’deki tarlada gübre olacak; hiç kimse bu İzebel diyemeyecek’ demişti.”
Tevrat'ta kıssasını okuduğumuz bu vahşi ve doymaz kadın, İncil ayetinde okuduğumuz gibi kendini bir de nebi addetmiş. İşte bu tarz kimselerin "ben nebiyim" deyişlerine kanmamak için:
Hezekiel 13:17: Sana gelince ey insanoğlu, halkının arasında kendi arzularına göre konuşan kadın nebilere yüzünü çevir ve onlara karşı nebilik / resulluk et.
Belli ki bu tarzda başka kadınlar da olmuş.
İbranice’deki Nebi ile Arapça’daki Nebi Farkı
İbranice'deki nebi kelimesiyle ilgili çok dikkat çekici bir detayı atlamayalım! Biraz konu dışı gibi kalsa da ayetlerden hareketle bu detayı bazı dostlarımız merak edip soracaktır. İzebel'in kıssasından yukarıda verdiğim ayetlerden birini bir kere daha okuyalım:
1. Krallar 18:19: Şimdi haber gönderip tüm İsrail’i ve İzebel’in sofrasında yeri olan dört yüz elli Baal nebisi ve dört yüz Aşera nebisini Karmel Dağında yanıma topla.
Ayetin devamında aynı ifadeyi bir daha görelim:
1. Krallar 18:22: İlyas şöyle devam etti: 'Baal'in dört yüz nebisi var, ama Allah'ın nebisi olarak yalnız ben kaldım.'
Biz Arapça "nebi"yi Kur'an'da nasıl biliyoruz? "Kendisine kitap / sistemli bir vahiy inen, bu şekilde değeri yükseltilmiş kişi" olarak biliyoruz değil mi? "resul"den bu açıdan ayrılıyor.
Peki Tevrat'ta geçen "baal'in nebileri, aşera'nın nebileri" ne oluyor ki? baal de, aşera da Allah gibi -hâşâ- hak bir tanrı da kullarına kitap mı indiriyor? Tabii ki de hayır! Bu kişiler o tapındıkları put/tanrıların misyonerliğini yapıyor. Hak dini takliden kendi batıl dinlerinin öğretilerini kendlileri belirleyip tebliğ etmelerinden ötürüdür "nebi" kullanımı, tanrılarını hak göstermek için o role bürünürler. Aslında mesele tertemiz anlaşılıyor, ama kavramdan ötürü belki kafalar karışabilir diye bu detaya kısaca değinmek istedim.
İbranice "nebi" Tevrat'ta biraz daha geniş anlamlı olup bunun "resul, misyoner" gibi anlamlarda da kullanıldığını bu şekilde görüyoruz. Sonuçta her kadar aynı aileden gelseler ve çok benzeşseler de Arapça ve İbranice farklı dillerdir; farklı alfabeler kullanır, gramatik kurallarında farklılık vardır vs. E böyle olunca aynı kökten bir kelimenin iki dilde ufak çaplı anlam farklılıkları olabilir, bu da son derece doğaldır.
Kur’ancı Meal Yazarları Racul Resul Ayetlerini Nasıl Çevirmiş
Şimdi Kur'an'a dönelim ve Nahl 43, Yusuf 109, Enbiya 7 ayetlerinin Türkçe çevirilerini tartışıp ilginç bir detayı daha farkederek konumuzu bitirelim inşAllah.
Bu 3 ayetin çevirilerinin çoğunlukla "erkek" ve/veya "adam" şeklinde erilleştirilerek çevrildiğini söylemiştik. Bu hataya düşenler sadece sünni gelenek değil, geleneğe muhalif Kur'an müslümanlarında da bu hatayı görebiliyoruz.
Türkiye'de "nesh-tasdik" meselesiyle uğraştığını bildiğimiz Süleymaniye vakfı 3 ayette de bu hatayı yapmış:
Senden önce elçi olarak gönderdiklerimiz de kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkası değildi[1*]
Biz senden önce de sadece, kentlerin ahalisinden (seçerek), kendilerine vahyettiğimiz erkekleri elçi olarak gönderdik.
Senden önce elçi olarak gönderdiklerimiz de kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkası değildi[1*]
Yaşar Nuri Öztürk de "erler" şeklinde "er kişi" olarak değerlendirmiş:
…vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik…
…vahyettiğimiz erler gönderdik…
…vahyettiğimiz bazı erlerden başkası değildi…
Mehmet Okuyan da "erkek" kullanımına başvurmuş:
…vahyettiğimiz erkeklerden başkasını (peygamber olarak) göndermedik…
Ali Rıza Safa 3 ayette de "adam" şeklinde çevirmiş:
…bildirdiğimiz adamlardan başkasını…
Mete Firidin "erkek" ve "adam" şeklinde çevirmiş.
…vahiy ettiğimiz adamlardan başkasını…
…vahiy ettiğimiz birtakım erkeklerden başkasını…
…vahiy ettiğimiz adamlardan başkasını…
Doğru çeviriyi yakalayanlar mevcut, onlar da genellikle bu 3 ayetteki ifade tam muhkem-müteşabih olmasına rağmen istikrarsız bir çeviri benimsemişler:
Mustafa Çavdar Enbiya 7'yi "kişiler" olarak çevirirken diğer 2 ayeti "adamlar" şeklinde çevirmeyi uygun görmüş:
…vahiy vererek elçilikle görevlendirdiğimiz kişiler….
….vahyettiğimiz adamlardan başkaları…
….vahyettiğimiz adamlardan başkaları…
Edip Yüksel, Nahl 43'ü "adam/iki ayak üzere yürüyen" çevirmiştir. Diğer 2 ayetin birinde "adam" birinde "insan" demiş, istikrarlı gitmemiş. Ancak bu iki ayete dipnot çekerek bizim anlattıklarımızı anlatmış, doğruyu yakalamış, iki anlamı da üzmek istememiş.
Senden önce, adamlardan/iki ayak üzerinde yürüyenlerden başkasını elçi olarak göndermedik; onlara vahiy ettik.
…vahiy ettiğimiz adamlardan başkasını göndermedik… *Burada "adam" olarak çevirdiğimiz "rical" kelimesi "erkek" veya "iki ayak üzerinde yürüyen/insan" anlamlarına gelir.
…insanların dışında elçi göndermedik; onlara vahiy ediyorduk… *Burada insan olarak çevirdiğimiz "rical" kelimesinin "ayak üzerinde yürüyenler" yani insanlar anlamında kullanıldığı bir başka ayet için, bak 7:46; 16:43.
Mustafa İslamoğlu, birinde "(ölümlü) insan" diğer ikisinde "adam" kullanımına gitmiş.
…vahyettiğimiz (Ademoğullarına mensup) adamlardan başkası değildi…
…vahyettiğimiz adamlardan başkası değildi…
Erhan Aktaş ise ikisinde "insan", birinde de "şehirde yaşayanlar" diyerek nispeten daha istikrarlı ve doğruya yakın gitmiş, ayetleri erilleştirmemiş.
…kendilerine vahyettiğimiz kimseler de şehirlerde yaşayanlardan başkası değildi…
…vahyimizi iletmede elçi olarak insandan başkasını görevlendirmedik…
…vahyimizi iletmede elçi olarak insandan başkasını görevlendirmedik…
İlginç olan detay ise; bu ayetlerde doğruyu ucundan veya göbeğinden yakalayabilmiş çevirileri yapan Erhan Aktaş, Edip Yüksel ve Mustafa İslamoğlu isimlerinin şu an elimizde olan Tevrat ve İncil'i sahih görmemelerine rağmen bu çevirileri yapmış olmalarıdır. Meselenin en ilginç noktası bu oldu. Bu 3 Kur'ancı da Kitab-ı Mukaddes'in ya değiştirildiğini, ya bozulduğunu, ekleme-çıkarma yapıldığını falan savunan ve bu kitapları %100 kabul etmeyen; buna yönelik iddia sahibi olan kişilerdir. Ama kim ne düşünüyorsa düşünsün bizim hakkın yolunda olmamız, Bakara 177, 285 ve Nisa 136 gereği bu kitaplara duyulan güvenin güven şartlarından olduğunu bilmemiz, güvenmemiz ve buna göre hareket etmemiz gerekir. Bu güven sadece bu kitapların bir zamanlar inmiş olması şeklinde bir güven değil, bu kitapların halen aramızda olduğu ve birilerinin dünyada hala bu kitaplarla hükmettiği / hükmetme mecburiyetinin olduğu şeklinde bir güven olmalıdır. Bizi bu güvene itmesi gereken Kur'an'dan sorumlu olmamız’dır. Çünkü bu Kur'an'daki sorumluluklarımızdan biri de bu güvendir. Allah bizi Sırat-ı Mustakiym'e ilettikten sonra kalplerimizi eğriltmesin, ayaklarımızı sabit kılsın sevgili dostlar. Allah'a emanet olun.
0 Comments
Yorum Gönder